Mersin; Mersin olalı böyle mecliste görmedi, böyle zulümde.
Geçtiğimiz oturumlardan birinde “ne içiyor da geliyor” hafifliğini duymuştuk o yüce mecliste.
Son meclis daha da yaratıcı oldu.
“Isırıyor” gibisiniz lafını duyduk bir meclis üyesinden.
“Benim öyle bir huyum yok, sizde varsa bilmem” cümlesini de duyduk karşılık olarak.
Hem de meclis başkanından.
Bu naif ve nazik laf atmalar eşliğinde hareketli bir meclis izlemiş olduk kısacası.
Hakkını yemeyelim.
Beyefendi dersine iyi çalışmıştı.
Doyurucu bir sunum yaptı.
Söyledikleri doğruydu, kıyaslamaları yerindeydi.
Ama şartlanmış, yukardan talimat almaya alışmış ve bu talimat alma durumunu içine sindirmiş bir kitleye yine laf anlatamadı.
Laf anlatamayacağını elbette Beyefendi de biliyordu.
O da tribünlere oynadı, cumhurcuları kamuoyunun önüne attı, mağdura yatıp primini aldı.
İki tarafta kendi oyununu oynuyor.
Olan ise yine Mersin’e oluyor.
Oyunun adı basit;
“Krizden nemalanma.”
Meclis üyesinin konuşmasını yaparken kaç defa “kusura bakmayın” dediğini sayan Beyefendiye bir tavsiyem var.
Kendisi icraatlarını anlatırken kaç defa “SİENCİLİ OTOBÜS” dedi?.
Danışmadığı danışmanlarına hiç olmazsa bunu sorsun..
Ben sayamadım.
Öyle bir an geldi ki;
Beyefendi bir an sanki SİENCİLİ otobosların pazarlamacısı, tek alıcı da Mersin’miş gibi göründü gözüme.
“SİENCİLİ” Otobüs İşletmecileri genel kurulu olsa ancak bu kadar olurdu herhalde.
Beyefendinin SİENCİLİ otobos düşkünlüğü ile METRO aşkı kafa kafaya çarpışır bence.
Ben bu kez metro tarafındayım.
Ama SİENCİLİ” olanından.
Otoboscu başkanlardan gına geldi çünkü.
Biterse metroya bineriz.
Bitmezse yer altı çarşısı yapar, gezeriz.
Bahtımıza ne çıkarsa artık.
**
Sevdiğim Laflar:
“ŞANSI OLANIN HOROZU BİLE YUMURTLAR”