“Bu Türkiye’ye özgü bir model açıkçası. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ÇED raporu düzeni yapılmamıştır” diyen Aslan, “En büyük endişemiz şudur; Akkuyu, Fukuşima ve Çernobil olmaya adaydır” dedi.

SONER AYDIN

Akkuyu Nükleer Santrali için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nda (ÇED) ortaya çıkan sahte imza skandalına dair yapılan itirazın ardından 11 Temmuz’da nükleer santral sahasında inceleme yapılacak. Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) Başkanı Sabahat Aslan, nükleer karşıtları olarak bilim insanlarından oluşan tespit komisyonuna Akkuyu’nun bilinmeyen, gizli tutulan yönlerini göstereceklerini belirtti.

“TESPİT KOMİSYOYUNA İTİRAZ ETTİK”

Kamuoyundan sır gibi saklanan Akkuyu Nükleer Santral sahasına girip incelemelerde bulunacak tespit komisyonunda yer alan birçok bilim insanına da itiraz ettiklerini dile getiren Aslan, tespit komisyonunda yer alan bilim insanlarının genelinin Akkuyu’nun özelini bilmediğini ifade etti. Ayrıca bu kişileri yandaş olmakla eleştiren Aslan, itiraz ettikleri bilim insanlarının Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili hiçbir çalışma yapmağını da vurguladı. Aslan, “Bu nedenle biz Akkuyu Nükleer Santralini teknik, ekonomik ve sosyolojik açıdan her yönünü bilen bilim insanlarının burada keşif yapmasını istiyoruz. Yine yaklaşık 9 öğretim üyesinin değiştirilmesini talep ettik. Eğer mahkeme kabul ederse komisyonda bu itiraz ettiğimiz kişiler yer almayacak. Bizim önerdiğimiz bilim insanları keşifte yer alacak. Eğer bizim önerdiğimiz bilim insanları keşifte yer alırsa Akkuyu’nun gerçeği ortaya çıkacak. Biz mahkemeden böyle bir karar bekliyoruz” dedi.

“11 TEMMUZ’DA AKKUYU’DA OLACAĞIZ”

Davacı oldukları için 11 Temmuz’da Akkuyu’da inceleme yapacak tespit komisyonuyla birlikte sahaya gireceklerini sözlerine ekleyen, “Sahaya girmek için talebimiz olacak. Bunun yanında Mersin halkının da Akkuyu Nükleer Santralini kurulacağı bölgede olması için çağrıda bulunacağız. İnsanları otobüslerle oraya taşıyıp, Mersin halkının itirazını keşifte bulunan bilim insanları göstereceğiz. Şimdiden çalışmalara başladık. Birçok bölgeden insanlar örgütlenmeye başladı. 11 Temmuz’da Mersin halkının nükleere olan itirazını bilim insanlarına göstereceğiz” ifadelerini kullandı.

“NÜKLEER ATIKLARIN ZARARLARI KONUŞULDU”

Geçtiğimiz günlerde Romanya’nın Bükreş şehrinde katıldıkları REKOMET 2016 isimli çevre kongresine de değinen Aslan, “Bu tamamen Nükleer karşıtı bir kongre değildi. Bu dünyadaki bütün teknolojilerden yayılan radyasyonun zararlarının en aza indirgenmesi için çok çeşitli bilimsel araştırmaların yapıldığı bir kongre. Bu kongrede nükleer santrallerden yayılan nükleer atıkların ortaya çıkardığı radyasyonun zararları da konuşuldu. Bu zararların bertarafının mümkün olmadığı ama bu zararların en aza indirgenmesi konusunda çalışmaların yapıldığını gördük” diye belirtti.

“AKKUYU’DAKİ SORUNLARI ANLATTIK”

MERÇED olarak kongreye davet edildiklerini sözlerine ekleyen Aslan, davette Akkuyu Nükleer Santrali’nin genel kapsamını, son durumunu özelikle kendilerinin anlatmasını istediklerin belirterek, “Biz de Akkuyu Nükleer Santralinin özü olan Akkuyu ÇED raporunun hem bilimsel olmadığını hem hukuksal anlamda bir çok sorun yaşandığını hem de çevre ve insan sağlığına vereceği zararları anlatacağıma dair bir özet sunduk kongreye onlarda kabul etti. Kabul edildikten sonra biz de orada sunumumuzu yaptık” şeklinde konuştu.

“BAŞKA BİR ÜLKEDE ÖRNEĞİ YOK”

Türkiye’nin bugüne kadar kongreye davet edilmediğinin altını çizen Aslan şunları söyledi: “Bizim sunumumuz ile birlikte özellikle Avrupa Birliği’nin (AB) katılımcı olduğu, bilim insanlarının ve parlamenterlerin yer aldığı kongrede Akkuyu’dan haberdar oldular. Çoğu açıkçası Akkuyu’dan haberdar değildi. Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nda (ÇED) ortaya çıkan usulsüzlüklere dair bilgileri yoktu. Biz onlara anlattık. Dünyanın hiçbir yerinde sahte imzayla geçmiş ÇED raporu yok. Şimdiye kadar yapılan bütün nükleer santraller de denenmiş teknolojilerin kullanıldığı gördük. Hiçbir ülke başka bir ülkenin toprağında bugüne kadar nükleer santral kurmuş değil. Bunun yanında bizim itirazlarımız, değerlendirmelerimiz oldu. ÇED raporunun bilimsellikten uzak olduğunu, özellikle Rusya ülkesindeki ÇED raporlarını tercüme edip Akkuyu’ya uyarlamaya çalıştığını anlattık.

YANDAŞ BİLİM İNSANLARI TESPİT YAPACAK!

Akkuyu Nükleer Santraline özgü bir ÇED raporu değil. Sağdan soldan toplanmış bilgilerle derlenmiş bir rapor. Hukuksuzlukları, buna karşı birçok davanın açıldığını anlattık. Özellikle 11 Temmuz’da ÇED raporuna karşı açmış olduğumuz davanın keşfinin olduğunu, bu keşif heyetinin daha çok yandaş bilim insanlarından seçildiğini anlattık. Bu Türkiye’ye özgü bir model açıkçası. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir ÇED raporu düzeni yapılmamıştır. Diğer katılımcıların anlattıklarından; Avrupa ülkelerindeki nükleer santrallerin yapımını tamamen hükümetten bağımsız kurumların denetlediğini gördük. Ama Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK) Enerji Bakanlığına bağlandı. Tamamen siyasallaştırıldı. Denetim mekanizmasının da işlemeyeceğini anlattık. Tabi en büyük endişemiz şudur; Akkuyu, Fukuşima ve Çernobil olmaya adaydır. Bunun teknik detaylarını hem de yer lisansının uygunsuzluklarını anlattık. Bunun yanında jeolojik yapının da bir çok risk taşıdığını anlattık. Sunumun ardından onlarda Akkuyu’da yaşanacak bir sızıntı yada patlamanın ardından kendilerinin de etkileneceğini bildikleri için tedirgin oldular.”