Mersin’den İspanya’ya geldim. Maksat gezelim dünyayı görelim. Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan direk Madrid’e uçtum.

Dünyanın önde gelen turizm merkezlerinden biri olan İspanya’da başkent Barcas Havalimanı’nda gördüğüm manzaralar beni biraz şaşırttı. Şaşa yok, gösteriş yok, biraz basit ama sakin, rahat ama temiz ve düzenli bir havalimanı. Ben daha gösterişli bekliyordum ama öyle olmadı.

Havalimanından şehir merkezindeki otelime ulaşım için Metro’yu tercih ettim. Hani şu yıllardır Mersin’de hep konuşulan ama bir türlü hayata geçmeyen ve bugün de yüksek maliyeti nedeniyle kaynaklarımızı harcamada öncelik olmayan metro hizmeti buralarda çoktan oturmuş, kanıksanmış, benimsenmiş ve yaygınlaşmış.

Ama otobüs ağı da fena değil. Ve taksinin yanı sıra uber seçeneğiniz de var. Sokaklarda yoğun bir bisiklet veya motosiklet kullanımı yok ama yollar ve ulaşım buna uygun hale getirilmiş. Yaya geçitleri, alt geçitler çok fazla ve kurallara uyma durumu baya yüksek.

Metro çok gelişmiş ileri teknoloji gibi görünse de burada neredeyse otobüs vari bir havada. Ancak her yere ulaşım mümkün. Ve hızlı tren ağıda aynı şekilde güçlü ki bunu bir sonraki yazımda anlatacağım.

Şehir merkezine ulaştığımızda otellerin yoğun olduğu bölgede inanılmaz bir turist kalabalığı ile karşılaştım. Adamlar bu işi biliyor. Akın akın dünyanın her yerinden insanları görebiliyorsunuz sokaklarda.

İspanyollar bizlere çok benziyor. Kendi dillerini konuşma konusunda ısrarcılar. İngilizce ile idare ediyoruz ama zaman zaman zorlanabiliyorsunuz ki burada teknoloji devreye giriyor. Hayatımızı ele geçiren teknolojiyi gerçekten yerinde ve ihtiyaç duyulan yerlerde kullanmanın tadını çıkarmak güzel.

Madrid sokaklarında bir iki saat turluyoruz ve şehri keşfediyoruz. Şimdilik merkezde geniş caddeler, parklar, görüyor, bizim beceremediğimiz tarihi yapıların korunmuş, yaşatılmış hallerini incelemek keyif verici.

Madrid aynı zamanda Real Madrid’in de şehri ki bunu her yerde hissediyorsunuz. İspanya’da futbol Türkiye’deki gibi hayatın içinde. Kafanızı çevirdiğiniz her yerde gözünüze storlar, formalar, afişler, yayınlar takılıyor. Ki bu da bir nevi turizmi destekleyen etkenlerden biri halinde…

Madrid, kafeteryalar, restoranlar, yerel lezzetler anlamında çok zengin. Sokak mutfağı gelişmiş,turistlere uyum sağlamış. Her millet kendine uygun bir tat bulabiliyor. Fiyatlar Euro farkı nedeniyle biraz pahalı gelebilir ama aslında diğer Avrupa ülkelerine görece ucuz seçenekler mevcut.

Alışveriş kültürü çok yüksek bir ülke İspanya. Ve Türk lezzetleri de ummadığınız yerlerde karşınıza çıkabiliyor. Ama fiyatlar turistik mağazalarda biraz yüksek. Aralara girince iş değişiyor. Biraz daha bütçenize göre seçenekler bulabiliyorsunuz.

Ve çok enteresan yoğun bir Arap turist kalabalığı görmüyorsunuz ki Türkiye’de maruz kalınan o yığınlardan sonra bu durum biraz rahatlatıcı olabiliyor. Özellikle Avrupalı ve Uzak Asya’dan gelen turistler çok fazla.

İşin güzel yanı sakin bir atmosfer olması. Kimse kimseye karışmıyor. Sokaklar huzurlu. Tabi şimdilik!

Gezip gördükçe anlatacağım sizlere deneyimlerimi.

Ama şunu söyleyebilirim ki bizim bu turist ilgisini çekebilecek potansiyelimiz gerçekten çok yüksek.

Ama bu işi doğru şekilde yapmalıyız ve kesinlikle tarihi değerlerimizi korumalıyız.