-Doç.Dr. Mesut Cengiz Tosun'a-
1914 yılında İstanbul'da doğan, talihsiz bir kazanın sonrasında öldüğünde Orhan Veli Kanık henüz 36 yaşındaydı. Hayatının baharında dünyamızda ayrılan Orhan Veli; arkasında birbirinden değerli şiirler, çeviriler, denemeler, gazete yazıları bırakmıştır.
Orhan Veli Kanık, Türk şiirinin rotasını radikal biçimde değiştirmiş önemli bir şairdir. Diğer iki arkadaşıyla- Melih Cevdet, Oktay Rifat- uyağı, ölçüyü şiirimizden atmış, küçük insanın hayatlarını şiirimize taşımıştır. Onun sayesinde sadece Peygamber Süleyman, Sultan Süleyman değil; Kahveci Süleyman da onun ağrıyan, sızılıyan nasırı da tartışmalar içerisinde şiirimize girmiştir:
“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırından çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye!"
Ömür bu! Kime, ne kadar verilmiş, kim nerede, ne zaman, ne şekilde terk-i diyar edecek bilinmez.
Çok genç yaşta aramızdan ayrılan Orhan Veli, hayata çok bağlıydı, yaşama sevinci onun şiirlerinin ana temasıdır. Aşağıdaki şiir bu sevincin sadece minnacık bir örneğidir:
“Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karşı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner başım havalarda."
Orhan Veli anın şairidir, gözü ne geçmişte ne de gelecektedir, ruhu ve bedeni anın içindedir. Anın ona sunduğu o gizemi, bakınız aşağıdaki şiirde nasıl dile getirmiştir:
“Her şey birdenbire oldu,
Birden vurdu gün ışığı yere
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan,
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire...
Yemiş birdenbire.
Birdenbire
Birdenbire
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire.
Yollar birdenbire, kediler, insanlar...
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire."
Şairimiz toplumsal olaylara da sorunlara da duyarlıdır. Savaşa karşıdır; şiirleriyle sosyal ve ekonomik uçuruma karşı koymaya çalışır. Sosyal adaletsizliği, hukuksuzluğu şiirlerinde bazen doğrudan anlatırken bazen de "üstat" olarak gördüğü La Fontaine'den etkilenerek sembollerle dile getirir, "Kuyruklu Şiir" böyle bir şiirdir:
“Uyuşamayız, yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi
Senin yiyeceğin kalaylı kapta;
Benimkisi aslan ağzında.
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil kardeşim
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü."
Sıkıntıların, geçim kaygılarının, haksızlığın, zor günlerin olduğu bu günlerde Orhan Veli'yi okumak sizleri biraz olsun gevşetir, sizin muzipçe gülmenizi sağlar:
“Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya?"