Dünyada ılıman iklim kuşağında yer alan, tüm iklim tiplerinin yaşandığı, verimli topraklara sahip, tarih boyunca değişik uygarlıklara beşiklik etmiş Türkiye'mizden güçlü beyinler, seçkin üniversitelerden mezun, zengin girişimciler, yaratıcı bilim ve sanat insanları niye kaçarlar, niye göçerler?
Aynı anda Sarıkamış'ında, Ilgaz'ında, Erciyes'inde, Uludağ'ında kayak yapılan; Kızkalesi'nde, Antalya'sında, Çeşme'sinde denize girilen; Doğu Karadeniz'inde, Bursa'sında, Bolu'sunda doğa güzellikleriyle kendinden geçilen; Nemrut'unda, Efes'inde, Sümela'sında, Uzuncaburcu'nda buram buram tarih koklanan, çok farklı insan manzaralarıyla izleyenleri büyüleyen Türkiye'mizden öğrenciler, gençler, özgürlüklerine tutkun ruhlar, kadınlar niye kaçarlar, göçerler?
Kaçarlar, göçerler çünkü gelecekle ilgili umutlarını yitirmişlerdir.
Kaçarlar, göçerler çünkü temel insan haklarının korunması bakımında kuşkuları vardır.
Kaçarlar, göçerler çünkü demokratik bir iklimi ülkenin semalarında solumazlar.
Kaçarlar, göçerler çünkü yaşam tarzlarının ve özgün hayat görüşlerinin tehdit altında olduğunu hissederler.
Kaçarlar, göçerler çünkü özgürce yaratamayacaklarından, biat kültürüyle köle olacaklarından korkarlar.
Kaçarlar, göçerler çünkü kültürün, bilgeliğin, bilimin, felsefenin değersizliğini söyleyip cehaleti yücelten bir ortamda kalmanın riskini bilirler.
O zaman bu ülkenin yüz akı değerlerin, gençlerin, zengin girişimcilerin, yaratıcı ve buluşçu beyinlerin ülkemizde kalması için bir şeyler yapılmalıdır.
Yoksa bu ülke yeteneklerin yok olduğu, her menem cehaletin kol gezdiği, karanlığın hüküm sürdüğü bir Ortadoğu ülkesi olur, Afganistan olur, Sudan olur.
Böyle olursa Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlıktan uzak düşülür.
Böylesi kalitesiz ve zifiri karanlıkta ise "Körler, sağırlar birbirini ağırlar."
Olan da bu ülkenin geleceğine olur.