image
Nalan Turgutlu BİLGİN
28.11.2018


“Kim lan bu ERKEK EGEMEN?”

Bildiğiniz üzere geçen hafta takvimlerimiz 20 Kasım ve 25 Kasımı gösteriyordu. Hala birçoğumuz için alelade 2 tarih gibi görünse de, derdi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği olan herkesin Nefret, Ayrımcılık ve Şiddet konusunda patriyarkayla mücadele etmesinin somut tarihleridir bu iki tarih.

20 Kasım Nefret Suçu Mağduru ve Transları Anma günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.

Artık gelenekselleşmiş Ankara yasaklarından dolayı 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru ve Transları Anma haftası 23 ve 24 Kasımda SPoD ve Pembe Hayat ortaklığıyla İstanbul’da çeşitli etkinliklerle örüldü. 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele gününde ise Kadınlar 18 ilde Basın Açıklamasıyla sözlerini söylemek için bir araya geldiler.

Bütün talebi “Şiddeti Önleyin” olan kadınlar yine yasaklar, barikatlar, kolluklar ve bittabi ki onların kuvvetlikleriyle karşı karşıya kaldılar. Buna rağmen isyanlarına ve direnişlerine sahip çıktılar. Sosyal Medya’da paylaşılan fotoğrafların da yansıttığı gibi kadınların inadı ve iradesi ortada. Nasıl olmasın ki? Yaşamlarımız bu denli abluka altına alınmışken nasıl olmasın? 

Sadece 2018 yılının ilk 10 ayında erkekler 363 kadını katletti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan sevgili Gülsüm Kav’ın dile getirdiği gibi “Yürürlükteki yasaların uygulanmasını istiyoruz. Bundan daha az ne isteyebiliriz?”.

“Kadınlar birlikte güçlü” de inat etmek, yan yana ve bir arada durmak dışında umudumuzu ve direnişimizi besleyebileceğimiz koşullara sahip olmadığımız, çetin dönemlerden geçtiğimiz ortada.

Maalesef ki bu mücadelede kendimiz ve birbirimiz dışında şimdilik güvenebileceğimiz kimsemizin olmadığı da aşikâr.

Söyleyeceklerimin “İşte feministler yine erkek düşmanlığı yapıyorlar, senin yaptığın da ayrımcılık” ezberiyle okunacağını bilsem de söylemeden edemeyeceğim, çünkü bu konuda kişisel olarak erkeklerden talebim çok net ortada: Evvela Samimiyet! 

25 Kasım fotoğraflarında gördüğüm bir döviz bende çeşitli duygu durumlarını meydana getirdi ki kendisini fark edeceğiniz üzere başlık yaptım ”Kim lan bu ERKEK EGEMEN?” .

Bu sorunun iki okuması var bende, birincisi ERKEK EGEMEN dediğinin cürmü nedir ki? Kaç sıkımlık canı vardır bizde bu isyan ve irade olduğu müddetçe.

İkinci ise daha çetrefilli ve daha girift, kim arkadaş bunlar? Hani çevremizdeki bütün erkekler bu konulardan azade, minnoş minnoşlar ve bu konuları aşmışlar ya; peki bizim yaşamlarımızın, alanlarımızın bu kadar daralma sebepleri kim? Bu kadar hüsranı, duygusal şiddeti, cinsel şiddeti, flört şiddetini, fiziksel ve ekonomik şiddeti kadınlar olarak hangi erkeklerle yaşıyoruz?

Evvela Samimiyet dediğim yer tam da burası, her zaman söylerim 20 yıllık feministim ve ben bu toplumun kadınıyım, bununla her gün yeniden mücadele ediyorum, peki nasıl oluyor da siz erkekler bu toplumun erkeği olarak kendinizi erillikten ve erkten tamamen azade görebiliyorsunuz?

Yaşayan bilir bir feministin talihsizliğidir kendisinden her gün bir sürü erkeğin bu konuları ne kadar aşmış olduğunu, ne kadar farklı olduğunu dinleme hatta takdir etme durumunun beklenilmesi. Konu tartışmaya ve eleştiriye açık değildir aslında, amaç dönüşmek de değildir, kabul ettirmektir zira.

Öyle ya hala erkekleşmiş kadınlar, erkeklerden daha iktidar kadınlar, kaba kadınlar, ha bir de en sevdiğim “kadınlıklarına düşman kadınlar” (artık ne demekse?) konuşulur.

Feminizmin yanlış kurgulanması, kadın örgütlerinin hataları, örgütlenme önerileri gırla gelir…

Vay arkadaş biri de demez ki “acaba şiddet mi benim de yaptığım?” Biri de demez ki: “bu erkeklik ne menem bişi, bizi insanlıktan çıkarıyor, bir ton yük, sorumluluk bindiriyor bize, bir de üstüne üstlük farkında olmadan sizi, sevdiklerimizi (kardeş, arkadaş, sevgili, kuzen her türlü kadın kimseyi) ezmek zorunda kalıyoruz, nasıl çıkacağız bu işin içinden?” diye. Yıllardır Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine karşı mücadele yürüten feministlere ya da LGBTİQ + lara “ya bu işin bir de erkeklik tarafı var, biz varız ve konu çok karmaşık çünkü biz de bu sistemin mağduruyuz ama mağdur olduğumuz kadar failiz, bu konuda ne yapabiliriz?” diye sormak, danışmak, sümme haşa fikir almak hiç mi aklına gelmez, yüreğinden geçmez erkek kimsenin?

Evvela Samimiyet;

Derdi gerçekten Toplumsal Cinsiyet Eşitliği olan birisinin 20 Kasımda ya da 25 Kasımda konunun öznelerinin alanına sızmakta inat etmek dışında, bu günlere dair bir sorumluluk alıp, bir eylemsellik örmek hiç mi aklına gelmez? Hiç mi bir şey örgütleyemez? Bu günlerin somut faili olan cins olarak hiç mi icabet etmez,  sorumluluk duymaz?

“Biz de şu erkeklik dediğin şeyi bir masaya yatıralım da, ataerkil sistemden dolayı imtiyazlı olduğumuz, nemalandığımız şeylerden önce bir vazgeçelim, konformist alanlarımızdan bir çıkalım…” diyemez?

Kadınlara, eylem şekillerine, feminist mücadeleye laf yetiştirmek dışında performatif erkeklikten kaynaklı toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair sözünü kendisine, birbirine, kahvelerdeki abilere, annelerine, babalarına, kızlarına, oğullarına, abilerine, ablalarına, konusuna komşusuna anlatamaz mı?

Ya da bu mevzular farkında olduğunuz ama asla sorumluluk almaya yanaşmadığınız, öyle bol keseden büyük laflarla, ama her zaman ağız dolusu cinsiyetçi kahkahalarla, mizah, geyik konusu yaparak her gün yeniden örgütlediğiniz erkekliğin ta kendisi olabilir mi acaba?

Evvela Samimiyet mirim, evvela samimiyet…

Sahi ya “Kim lan bu ERKEK EGEMEN?”




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 

 

  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 





  BİK İLANLAR





 



ANASAYFA
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM

mersinhaberci.com © Copyright 2016-2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

sanalbasin.com üyesidir

URA MEDYA