Sonbaharın serin yüzü kendini iyice hissettirmeye başladı. Doğanın sararmaya yüz tutan yaprakları, hafif esen rüzgâr ve köy yollarındaki hareketlilik hepimize aynı şeyi hatırlatıyor: yaylalardan dönüş vakti geldi.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da okulların açılmasıyla birlikte yaylalardan dönüşler başladı. Kimi aileler çocuklarının eğitimini aksatmamak için çoktan şehre inmişti, kimileri ise yazın son günlerinin tadını çıkarabilmek adına biraz daha kaldı. Ancak artık serinleyen havayla birlikte dönüşler hızlandı.
Yaylaların serinliği, temiz havası ve doğanın cömertliği, yaz boyunca insanlara huzur veriyor. Orada geçirilen zaman, hem büyükler hem de çocuklar için adeta bir nefes alma, bir yenilenme fırsatı. Fakat hayatın düzeni, eğitim, iş ve şehirdeki sorumluluklar bu tatlı serüvenin de sonuna gelindiğini gösteriyor.
Aslında yayladan şehre dönüş, sadece bir mekân değişikliği değil. Bir bakıma, doğanın dinginliğinden şehrin telaşına doğru yapılan bir geçiştir. Çocuklar için tatilin bitişi, okulların heyecanı; büyükler içinse işlerin yoğunlaşması, kış hazırlıkları anlamına gelir.
Belki de en güzel tarafı, bu dönüşlerin gelecek yaz için şimdiden umut ve özlem biriktirmesi. Çünkü yaylalar, sadece yazın gidilen bir yer değil; kültürümüzün, yaşam tarzımızın ve hafızamızın bir parçası.
Şimdi yeniden okul sıralarına, iş yerlerine, şehir hayatına dönüş zamanı. Ama içimizdeki yayla havası, o serin esinti, o doğa kokusu, bize dört mevsim güç ve huzur vermeye devam edecek.