Temmuz ayı, Türkiye genelinde sıcaklık rekorlarıyla kendini hissettiriyor. Meteoroloji verilerine göre, birçok şehirde mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları, sadece insan sağlığını değil, doğayı da tehdit ediyor.
Mersin ve ilçeleri de bu sıcaklıklardan nasibini almış durumda.
Gündüz saatlerinde 40 dereceye yaklaşan hava sıcaklıkları, halkı ya serinlemek için denize ya da kaçış için yaylalara yöneltiyor.
Silifke’nin sahil ve yayla bölgeleri de yaz boyunca yoğunluk yaşıyor.
Bu yoğunluk, doğal güzelliklerin korunması konusunda daha fazla hassasiyet gerektiriyor. Çünkü artan insan hareketliliği, orman yangınları riskini de beraberinde getiriyor.
Türkiye’nin birçok bölgesi bu yaz orman yangınlarıyla mücadele ediyor.
Antalya, Muğla, Manisa ve Çanakkale gibi illerde çıkan yangınlar, binlerce dönümlük orman alanını yok etti.
Çoğu yangının nedeni ihmalkârlık ya da doğrudan insan kaynaklı.
Sıcaklıkların yükselmesi, nemin düşmesi ve rüzgârın etkisiyle bu yangınlar hızla büyüyor ve kontrol altına alınması güçleşiyor.
Yangınlarla mücadelede ise büyük bir özveri var.
Orman işçileri, itfaiyeciler, jandarma ekipleri ve gönüllüler, gece gündüz demeden alevlerin önüne geçmeye çalışıyor.
Ancak her kahramanlık hikâyesi mutlu sonla bitmiyor.
Geçtiğimiz günlerde Eskişehir’de çıkan orman yangınında, gönüllüler ve itfaiye ekiplerinden oluşan vatandaşlar hayatlarını kaybetti.
Onlar, bu ülkenin akciğerlerini korumak için canlarını feda eden isimsiz kahramanlardı.
Artık her vatandaşın kendine şu soruyu sorması gerekiyor: "Bir ağaç daha yanmadan ne yapabilirim?"
Küçük bir dikkatsizlik büyük bir felakete dönüşebilir.
Ateş yakmamak, izmarit atmamak, doğaya cam ve plastik bırakmamak gibi basit kurallar, binlerce hektar ormanı kurtarabilir.
Unutmayalım, orman sadece yeşil bir alan değil; suyumuzun, havamızın, geleceğimizin ta kendisidir.