Çocuğa cinsel taciz!...
Tekrar tekrar yaşanan balık ölümleri!...
2600 kilometre uçup Mersin’e kadar gelen leyleğin öldürülmesi!...
Ulusal medyada bu haberlerle yer alırken bir yandan da gelecekte ‘nükleerin’ şehri olarak anılmamak için mücadele ediyoruz…
Biz her ne kadar ‘hoşgörü kentiyiz’ desek de, bu hoşgörüyü mezarlığın dışına taşıyamıyoruz…
“Akdeniz’in incisi, yeryüzü cenneti” diyoruz sanki içine doldurabiliyormuş gibi…
İmajımızı, vitrinimizi düzeltecek işleri de beceremiyoruz…
Narenciye Festivali’ni, Feshane Tanıtım Günleri’ni bir yapıyor, bir yapmıyoruz.
Yani senin anlayacağın ‘dostlar alışverişte görsün’ misali, ‘yapıyormuş gibi’ yapıp, günü kurtarıyoruz.
Ama yetmez işte yetmez!
Çocuğa cinsel tacize karşı ayağa kalkmıyorsan,
Balık ölümlerine engel olamıyorsan,
Bir leyleği dahi koruyamıyorsan senden hoşgörü kenti olmaz!
321 kilometre sahil şeridin,
Altın kumsalların,
Çam kokulu ormanların,
Yer altı ve yer üstü zengniliklerin,
Tarihin,
Doğan var!
Ama bilincin ve vizyonun yoksa, sahip olduğun güzellikleri koruyamıyor, yaşatamıyorsan senden bir halt olmaz!
Tüm bu yaşanan iğrenç olaylara karşı karşı kentten çıt çıkmıyor!
Ne yöneticiler ne sivil toplum kuruluşları ‘çocuğa cinsel taciz ile anılmaz bu şehir’ diye feryat figan etmiyor!
‘Balık ölümlerinin sorumluları cezalandırıldı’ denmiyor hala!..
Veya leyleği vuran bin pişman edilmiyor!
Tüm bunları yapmaya cesaret edenlerin, bir daha yapmamaları için akıllarını başlarına getirecek işlere imza atılmıyor!
Seyrediyoruz…