Mersin İdman Yurdu’nda bu aralar çok bilinen bir söz dillere yapışmış durumda.
Sıkça dile getirilen o söz ‘GELEN GİDENİ ARATIR’ sözü.
Aslında bu sözü biz gideni fazla abarttığımız için yanlış süzmüş olduğumuz bir söz olarak düşünüyorum ben.
Sözün çıkış noktası ise eski Başkan Ali Kahramanlı’nın yerine gelen Hüseyin Çalışkan’ın kulüp içindeki tutumu oldu.
Aslında her iki Başkan da iyi irdelendiğinde 2 isminde Mersin İdman Yurdu için yanlış başkan olduğu net bir şekilde görülebiliyor.
Mersin İdman Yurdu’nu yakından takip edenler anımsar.
Mersin İdman Yurdu’nun 2. Lig B Kategorisinde mücadele ettiği dönemde Başkan Hüseyin Çalışkan, As Başkan ise Ali Kahramanlı’ydı.
O dönem Bakan olan Kürşat Tüzmen tarafından Hüseyin Çalışkan görevinden alınıp, yerine Ali Kahramanlı getirilmişti.
Yani her iki Başkanda birlikte çalışmıştı geçmişte.
Bu yüzden her iki Başkanın da sistemleri, bakış açıları, olaylara yaklaşımları çok farklı değil. Ali Kahramanlı 10 yıl civarında Başkanlık yaptığı dönemde 30 yıl sonunda Mersin İdman Yurdu’nu Süper Lig’e çıkarmanın dışında takıma hiçbir katkı sunmamıştır.
Gelinen noktada Mersin İdman Yurdu’nun hala TESİSİ yok, KULÜP BİNASI yok, SABİT GELİRİ yok, ALT YAPISI yok.
Eee ne var?
30 yıl aradan sonra Süper Lig’e çıkmış sonra düşmüş, ardından tekrar çıkmış ve O Süper Lig’den bu defa büyük bir yatırımcı bir firmanın el atmaması durumunda beklide bu defa 30 yıl değil daha fazla süre beklemek zorunda kalacağımız bir miras bırakılmış.
90 milyon civarında bırakılan borç yüzünden hiç kimse takımı almak istemiyor, geçmişte takımın sırtına basarak bir yerlere gelenler, kapalı kapıların ardından konuşanlar kısa dönemde yapılan KONGRE dizisinde rol almadılar.
Ali Kahramanlı diyenler bir defa daha düşünsünler.
Birkaç dönem Süper Lig’de oynamamın bedeli 90 milyon borç ve kulübün kapanma noktasına getirilmesi doğru bir yönetim şeklimiydi?
Diğer isim Hüseyin Çalışkan’a gelince Mersin’de takımın başına getirilecek en yanlış isim. Elini cebine atmayan, parayı seven, dışarıdan destek aldığı kadar takıma sunan bir profil. Evet Hüseyin Çalışkan takımın başına dış güçlerin baskısı ile zorla getirildi bunu defalarca her fırsatta dile getirdi Çalışkan.
Ama bunu söylemek ile kendisine verilen bu sorumluluktan böyle kolayca kaçamaz.
Madem baskılar sonucunda takımın başına getirildin, bu baskılara karşı duramayarak bu görevi aldın o halde gerekeni yapacaksın Başkan.
En kısa zamanda TRANSFER tahtasını açtıracaksın, o çok sevdiğin parandan bir miktar kulübe aktaracak, eski Başkan gibi zamanı geldiğinde alacaksın.
Ama PARA harcamadan, sağdan soldan gelen para ile Başkanlık yapılmaz BAŞKAN.
Evet parayı herkes sever ama PARA’yı da sevdiğin şeylere harcarsın.
Çünkü PARA bir araçtır, asla amaç olmamalıdır.
Üstelik Ali Kahramanlı’nın yaptığı gibi paranı er yada geç bir şekilde alacaksın.
Bu yüzden O oturduğun KOLTUĞUN hakkını ver BAŞKAN.
Son olarak bu kent bir kulübü idare edemedi, bakamadı, büyütemedi ve sonuç olarak kapanma noktasına getirdi.
Kulübün bu noktaya gelmesi bile bazı kesimleri hareketlendirmiyorsa sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Kulübü bu noktaya getirenler, desteğini esirgeyenler, kaçıp gidenler şunu unutmasın sürekli eksik olan bir süre sonra gereklide olmuyor.