Tarih : 17.12.2017
E-Mail : haberciniz33@gmail.com
Adorno ve Ali Kızıltuğ
Adorno, çaresiz bir dehçet içindeki toplumun karşısında müziğin küstahça bir bilgisizlikte olmaması gerektiğini söyler. Küstahça bilgisizlikten, bilgiçliği anladığımı söylemeliyim.
Yine bir yazısında Hitler’in akla ve insanlığa düşman olduğunu, akla ve insanlığa düşman olan bir diğer şeyin de bilgiçlikten gelen üstünlük olduğunu söyler.
Kavramları yerli yerinde kullanmak adına önemli tespitler.
Yukarıda yazılanlarla siyasal tüm ilişkiler birebiriyle örtüşmekte. Kelimeyi, en geniş anlamıyla kullandığımdan, bilginin bir iktidar aracı olarak kullanılmasından, cehaletin manipüle edilmesine uzanan bir yelpezeden bahsetmekteyim.
Siyasetin sıklıkla kullandığı kavramlardan birisi de “vülger”dir. Kelime karşılığı sıradanlık ve bayağılık olsa da asıl ifadesini avamlıkta bulur. Cahil bırakılmış, istismara uğramış halkın en alt tabakı.
Derdimiz sosyolojik kavramları aydınlatmak değil. Avamlığın kavram olarak böyle kullanılmayacağını da söyleyen çıkacaktır. Nitekim vülger siyasetin çeşitliliği de söz konusudur.
…
Büyük ozanlarımız tek tek bizleri tekediyor. Mahsuni, Ali Ekber Çiçek, Neşet Ertaş ve en son Ali Kızıltuğ’u da böylece uğurladık.
Yitip giden bir halk kültürü olduğundan gidenlerin ardından üzülmemek elde değil.
Eskiden nesnel bir olgu olarak gösterebileceğimiz bir halk kültüründen bahsederken, yüzlerce yıllık deneyimlenen hayatın ritmini estetik değerlerine taşıyan Anadolu Halkı’ndan geriye kalanlara inanmak oldukça zor.
Yoksa düşürülmüş bir halktan mı bahsediyoruz?
Halk kültürünü yozlaştıran, bildik bir yabancılaşma olarak arabesk, önceleri Araplara özgü mimari bir kavramken, şimdilerde Türkiye’ye özgü bir halk kültürü olarak tanımlanıyor. Bunun uydurulmuş bir kültür olduğunu dile getiren Fazıl Say gibi halkın karşısına yine halkın kültürüyle çıkan insanların linç edildiklerine şahitlik de ettik. Sanatçı, değersizin argo karşılığını ifade etmişti.
Örneğin, org eşliğinde herhangi bir ezgisel değeri olmayan müzikle düğününü yapan ve bunu kültürü sanan geniş kitleler gibi. Oysa ki, Rumeli’nden Hakkari’ye folklorik değerleri saymakla bitmeyecek zengin bir hazinenin üzerinde oturmaktayız.
Özellikle aşkı ve kadın erkek ilişkilerini çekebileceği en dibe yuvarlayan arabesk kültür ile halk kültürünü, en keskin bir şekilde birbirinden ayırmamız gerekir.
Toplumumuz, kendisine sunulan küstahça bu bilgisizliği red etmeli.