Eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanmasından cinsel istismar ve şiddet olaylarına kadar pek çok alanda sığınmacılar başta olmak üzere toplumu bilinçlendirmeyi amaçlayan dernek, destek bekliyor.
Mehmet Nabi Batuk
Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Mersin’in Adanalıoğlu, Kazanlı, Tarsus gibi bölgelerine yerleşen ve buralarda kurdukları derme çatma çadırlarda yaşama tutunmaya çalışan Suriyeli sığınmacılara yönelik gerçekleştirdikleri eğitim sağlık ve dayanışma kampanyaları ile tanından gönüllü aktivistler; Maya Derneği’nin kuruluşunu ilan etti.
Sığınmacılara yönelik etkin projeleri hayata geçirmek ve kentte yaşayan farklı kültürler, inançlar ve gruplar arasındaki etkileşim ve iletişimin artırılması için çalışmalar yürütecek olan Maya Derneği çalışmaları ile fark yaratmak istiyor. Dernek adına gazetemize konuşan Yönetim Kurulu Başkanı ve arkeolog Volkan Gültekin, hedeflerini ve çalışmalarını konuştuk.
“KÖTÜ KOŞULLARDA YAŞAMALARINA İZİN VEREMEZDİK”
SORU: Maya Derneği kurulmadan önce gönüllü aktivistlerin çalışmaları vardı. Ardından gönüllü aktivistler Maya Derneği’ni kurdu. Bu süreçten biraz bahsedebilir misiniz?
V. GÜLTEKİN: Ortadoğu’da başlayan savaş sonucu açığa çıkan göç akımı ile kentimize gelen Suriyeli sığınmacıların kötü koşullarda yaşamalarının önüne geçmek için bir takım insanlarla bir araya geldik. Akdeniz bölgesine gelen sığınmacılar o dönemde çok dezavantajlı bir şekilde yaşamaktaydı. Bu insanların kentteki birçok hizmete ulaşımları çok sıkıntılı bir durumdaydı. Eğitim, sağlık, kültürel ve toplumsal yaşam gibi temel haklara ulaşmakta zorluk yaşıyorlardı. Bizde kentten, üniversiteden çeşitli dinamiklerle yan yana gelerek buradaki insanlara nasıl yardımcı olabiliriz noktasında görüşmeler yaptık. O dönemde Adanalıoğlu ‘da kurdukları çadırda yaşayan sığınmacılara gönüllülerimiz ile birlikte bazı ufak yardım çalışmaları düzenlendik.
İçimizde değişlik meslek gruplarından aktivistler vardı. Gönüllü aktivistlerimiz ile daha sonra bir ihtiyaç haritası belirledik. Bu ihtiyaç haritası üzerinden oradaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. En önemli sorunlarımızdan bir tanesi hijyen malzemeleriydi. Bu sağlık malzemelerini karşılayabilmek için Mersin genelinde bir çağrı çalışması yaptık. Bu çağrılarımız kısa zamanda karşılık buldu. O dönemde sığınmacılar için ciddi bir yardım topladık. Bu yardım kampanyası ile çalışmalarımız başladı.
“MERSİN HALKLARIN DAYANIŞMA KÖPRÜSÜ GİRİŞİMİ ADI ALTINDA ÇALIŞTIK”
İzmir’de kurulan Halkların Köprüsü Derneği ile süreç içersinde irtibatımız oldu. Mersin’de Halkların Köprüsü Derneği’nin bir girişimini oluşturabilir miyiz diye bir süre tartıştık. Mersin Halkların Dayanışma Köprüsü girişimi adı altında çalışmalarımıza başladık. Daha sonra Adanalıoğlu’nda yardım kampanyalarının dışında kampta yaşayan çocukların çok ciddi anlamda eğitimden mahrum kaldığını tespit ettik. Bu çocukların Türkiye’deki eğitim sistemine entegre olabilmeleri için yaz okulu projesini hayata geçirdik. Bu proje için Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi, Akdeniz Belediyesi ve Mersin Tabip Odası’ndan destek alarak, 30 Suriyeli çocuğu hazırladığımız eğitim programına kattık. Bu yaz okulundaki amacımız sığınmacı çocukların ülkemizdeki okullara entegre edilmesinin kolaylaştırılmasının yanında, çeşitli drama kursları ve sportif aktiviteler gibi çeşitli işler yaparak onların entegre sürecini hızlandırmak. Yaz okulu bittiğinde ihtiyaç devam etti ve ailelerden bize yoğun bir talep geldi. Hızımızı hiç düşürmeden bir kış okulu projesi gerçekleştirdik. Halen eğitime devam eden kış okulumuz Mayıs ayı sonunda bitecek. Bu projeye Amerika’da yaşayan bir Mersinli yurttaşımızın da maddi katkıları oldu. Bu yurttaşımızın ekonomik desteği ile birlikte biz eğitim çalışmalarımızı, projelerimizi profesyonelleştirmeye başladık. Şuanda 2 öğretmenimiz çocuklara eğitim vermekte. Bir de drama öğretmenimiz görev yapmakta. Ayrıca bir koordinatörümüz de projenin yürümesi anlamında çalışmalarını sürdürüyor. 15’şer iki grup halinde sığınmacı çocukların bu kış okulu projesinden faydalanarak, Türkiye’deki eğitim sistemine entegre olabilmesini sağlamaya devam ediyoruz. Mayıs ayı sonunda mezuniyet töreni düzenlemeyi planlıyoruz.
“ÖZÜMÜZ; İNSAN, YAŞAM VE DOĞA”
Tüm bu çalışmaların sonunda kentte çeşitli alanlarda çalışan ve bu alanda uzmanlıkları olan arkadaşlarımız ile yan yana gelerek bugün Maya Derneği’ni kurduk. Maya Derneği’nin özü aslında; insan, yaşam ve doğadır. Biz güzelliği mayalamak için yola çıktık. Maya dediğimiz o kök ve can suyu bizim için çok önemlidir. Biz Mersin’de yaşayan, ve bu kentteki sorunlara karşı duyarlılığı olan, bu alanda da bir farkındalık yaratmak isteyen aktivistler olarak Maya Derneği’ni kurduk.
SORU: Bu alanlar nelerdir?
V. GÜLTEKİN: En büyük çalışma alanlarımızdan biri Suriye’den gelen sığınmacıların, Mersin’deki toplumsal yaşama katılımları, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmaktır. Aynı zamanda sığınmacı ailelere karşı oluşan toplumsal önyargıların ve nefretin kırılması için çabalıyoruz. Ayrıca bir göç kenti olan Mersin’de yıllardır farklı kültürlerden gelen ve sorunsuz bir şekilde bir arada yaşayan insanları daha da kaynaştırmak istiyoruz. Kentte bugün; Kürtler, Araplar, Giritliler, Aleviler, Hristiyanlar son olarak Suriyeliler’in bir arada yaşamının Mersin’i zenginleştirdiğine inanıyoruz.
Gelecekte kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddet olaylarına karşı bir kampanya başlatmayı da düşünüyoruz.
“ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNE SALT BİR TÜRKÇE EĞİTİMİ OLARAK BAKMIYORUZ”
SORU: Bu çalışmaların önemi sizce nedir?
V. GÜLTEKİN: Sadece yaz veya kış okulları düzenleme noktasında çalışmalar yürütmüyoruz. Çocukların küçük yaşta temel eğitimlerini de sağlamaya çalışıyoruz. Kamp alanlarında çeşitli vaka yönetimi çalışmalarımızda oluyor. Çadırlarda çok ciddi kadın ve çocuk istismarı vakaları yaşanmakta. Çocuklarla eğitim yaparken bu istismar konularını onlarla sürekli işliyoruz. Toplumsal cinsiyet farklılığından doğan eşitsizliklerin ne olduğunu anlatıyoruz. Ayrıca onlara doğa sevgisi kazandırmak amacıyla ve ekolojik bir bakış açısı yaratıyoruz. Geçenlerde çocuklarla bir bostan kurduk. Bir bostanın nasıl yapıldığını gösterdik. Çocuklar kendi tohumlarını ekti ve kendi ağaçlarını yetiştirdi. Çocukların eğitimine salt bir Türkçe eğitimi olarak bakmıyor; çevreye ve doğaya, toplumsal cinsiyet farklılığından doğan eşitsizliklere duyarlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamaya çalışıyoruz.
LGBTİ bireylerinin yaşadığı sıkıntılara ilişkinde bir proje hazırlıyoruz. O projelere ilişkin hazırlık çalışmalarımız devam ediyor. Bizim temel hedeflediğimiz nokta şeffaf, katılımcı ve demokratik bir kültürün oluşmasını sağlamak. Bunun için kentin değişik dinamiklerini harekete geçirip kentle ilgili tüm sorunlarımızı çözüme kavuşturacak bir yerel platform oluşum çabamız sürüyor.
“GERİ DÖNMEYEBİLİRLER!”
SORU: Kurumsal yapınızı oluşturdunuz. Şimdi önünüzde yeni bir süreç var. Bu süreçte en önemli ihtiyaçlarınız neler?
V. GÜLTEKİN: Suriye’den ülkemize göç eden vatandaşlarla ilgili olarak şöyle bir algı var: ‘Sığınmacılar savaş bittikten sonra ülkelerine geri dönecekler’. Bizce bu durum böyle değil. Buraya göç eden insanların yüzde 50’si bu kentte yaşamaya devam edecek. Onlar bu ülkenin toplumsal yaşamına katıldılar, esnaf oldular, kapı komşumuz oldular. Onlarla artık dolmuşa biniyoruz, aynı mağazalardan alışveriş yapıyoruz.
Bizim en önemli ihtiyacımız bu kentin temelinde olan bu birlikte yaşama algısının geliştirilmesidir. Mersin’de kiliseler, camiler, mezarlar, kültürler yan yana durur. Ancak burada en büyük eksikliğimiz devlet kurumlarının bu farklılığı, bu çeşitliliği isteyecek imkanları ve projeleri açığa çıkartamamasıdır. Biz sadece Adanalıoğlu’nda dez avantajlı durumda olan insanlarla çalışmıyoruz aynı zamanda Mezitli’deki ya da başka yerlerdeki biraz orta sınıf üstü dediğimiz Suriyelilerle de çalışmalar yürütmeyi düşünüyoruz. Aynı nefrete ve aynı ön yargıya onlarda maruz kalıyor.
“ONLARLA ARTIK HEMŞERİYİZ”
Onlar bizim hemşerilerimiz oldular. Aynı kentte yaşıyor aynı suyu içiyoruz. Bu hemşeri kültürü üzerinden nasıl ki gelen Kürtler, Araplar başka ırk ve inançlardan insanlarla bir sorunumuz bu güne kadar olmadı. Ülkeler arasında artış gösteren savaş konseptlerinin yerelde aslında bir karşılığı yok. Bu yüzden bizim kentimizde daha şeffaf katılımcı demokratik bir anlayışı ortaya çıkartabilirsek, bunun üzerine de herkesi katarak, toplumu daha sağlıklı bir hale getirebileceğimizi düşünüyoruz. Bundan sonrada toplumsal önyargı ve ya nefret gibi sorunlarımızın olacağını düşünmüyorum. Bizim önerimiz; istihdam, eşit yurttaşlık, eğitime ve sağlığa erişim gibi konularda daha ön açıcı olmamız gerekiyor. Bunu sadece Suriyeli sığınmacılar için değil bütün kent halkı için gerçekleşmesini diliyoruz.
ONLARI TANIMALIYIZ…
SORU: Kültürel etkileşimlerin arttırılmasını önemsiyorsunuz ama bu etkileşimleri nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?
V. GÜLTEKİN: En basitinden sizden farklı olanların yemeklerini öğrenebiliriz. Onların çaldığı müzikleri dinlemeli ve öğrenmeliyiz. Örneğin Mersin’in en önemli tatlarından birisi tantunidir. Ancak tantuni bir Arap yemeğidir. Biz halklar arasındaki dayanışmanın ve iletişimin birbirlerini tanıyarak oluşacağına inanıyoruz. Biz birbirlerimizin kültürlerini, yemeklerini önemsemezsek, birbirimize temas etmezsek üstten gelen ön yargı ve nefret ile olaya bakarsak, bende şurada oturan Suriyeliden nefret edebilirim. Ancak farklı bir kültüre dokunduğumuzda örneğin Arap bir ailenin felefel yemeğini yersem aslında onlarla temasım arttığında bambaşka bir durum açığa çıkıyor. Biz bu anlamda halklar arasındaki temasın ciddi bir dayanışmayı doğuracağını düşünüyoruz. Maya Derneği için de güzelliği mayalıyoruz derken de biz bu güzellikleri açığa çıkartmak için Mersin’de yola çıkmış bir oluşumuz.
“TOPLUMSAL YAŞAMI GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ”
SORU: Maya Derneği, hangi kurumlarla çalışıyor biraz proje sürecinizden bahsedebilir misiniz?
V. GÜLTEKİN: Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin kapasite geliştirmesine yönelik çeşitli hibeler ve fonlar var. Biz ayrıca özellikle Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve buradaki konsolosluklar ile çalışıyoruz. Burada önceliğimiz proje üretmek değil, çalışma alanlarımızdır. Bu alanlarla ilgili olarak bizim değişik girişimlerimiz oluyor. Bazı kurumlarla ortak çalışmalarımız oluyor. Onlarda bizim önceki gönüllü çalışmalarımızdan tanıdıkları için iyi yaklaşıyorlar. Defterimizdeki planlamalarımız gibi giderse her şey Maya Derneği olarak Mersin’de toplumsal yaşamı geliştirtmek için ciddi çalışmalar planlıyoruz.
SORU: Son olarak neler söylemek istersiniz?
V. GÜLTEKİN: Mersin, bir kültür mozaiği ve Türkiye’deki birlikte yaşama kültürünün en büyük örneklerinden bir tanesidir. Biz bu farklılıkların daha çok açığa çıkartılmasını, kültürel kaynaşmanın ve toplumsal uzlaşmanın daha çok açığa çıkartılacağı işler yapmaya niyetli bir ekibiz. Bununla ilgili de herkes ile çalışmaya açığız, hiçbir ön yargımız ve isteksizliğimiz yok. Kim bize bu temel duruş noktasından gelip bizimle çalışmak isterse elimizden geldiğince bütün kurumlarla veya siyasi partilerle eşit mesafede çalışmak için hazırız ve hatta mümkünse birlikte çalışmak isteriz.