Sağlık emekçileri bütçeden payını istiyor!


 

Mersin’de, Sağlık ve sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri, bütçeden hak ettikleri payı alabilmek için Toros Devlet Hastanesi Poliklinikler önünde eylem yaptı.

YUSUFCAN GÜDÜK

 

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), 2026 yılı Sağlık Bakanlığı bütçe teklifi ile ilgili görüş ve dağılımları 20 Kasım 2025 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde bir basın açıklaması düzenleyerek paylaşıldı.

Sendikanın Mersin Şubesi yönetimi de, Toros Devlet Hastanesi Poliklinikler girişi önünde basın açıklaması yaparak, talepleri dile getirdi.

 

“SAĞLIK BAKANLIĞININ BÜTÇESİNDE,  SAĞLIK EMEKÇİLERİNE VE HALKIN SAĞLIK HAKKINA BÜTÇE YOK!”

SES Mersin Şube Eş Başkanı Sevgi Başkavak, Sağlık Bakanlığının 2026 bütçe teklifinde, sağlık emekçilerine ve halkın sağlık hakkına bütçe olmadığını söyleyerek, “2026 yılı bütçe teklifi var olan sorunlara çözüm sunmamaktadır. Halkın yaşam hakkını koruyan, sağlık haklarına erişimi geliştiren, emekçilerin emeğini koruyan, özlük haklarını geliştiren bir yaklaşım yoktur. Sağlığı ticarete dönüştüren, yurttaşlara ve hastalara ‘müşteri gibi’ yaklaşan neo-liberal sağlık politikalarını derinleştiren iktidar 2026 bütçesiyle önceliklerinin halk sağlığı ve emekçilerin hakları olmadığını bir kere gösteriyor.

Sağlık politikaları yaşam haklarımızı doğrudan etkilemektedir. Sağlık ticari bir meta değildir. Kamu yararını esas almayan ticari yaklaşım hem halkı hem de emekçileri ikincil plana atmaktadır. İktidarın ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ sağlığın ticarileştirilmesi, halkın sağlık hakkının faturalandırılması ve halk sağlığının riske atılması politikasıdır” dedi.

 

SAĞLIĞA AYRILAN BÜTÇE PAYI GERÇEKÇİ DEĞİLDİR!

Genel olarak sağlık hizmetlerine ayrılan bütçenin AB-OECD ülkeleri ortalamalarına yaklaştırılarak, yüzde 10’un üzerine çıkarılmasını talep ettiklerini anımsatan Başkavak, buna rağmen 2025 bütçesinde bu payın yüzde 6,4, 2026 bütçesinde ise yüzde 7,2 oranında olduğunu aktardı. Toplamda 20,4 trilyon lirayı aşan 2026 bütçesinden Sağlık Bakanlığı için 1 trilyon 474 milyar 947 milyon 780 bin TL olarak teklif edildiğini söyleyen Sevgi Başkavak, “Geçen yıl sağlığa ayrılan tutar 1 trilyon 20 milyar 317 milyon 291 bin TL’ydi. Bu artışların reel bir karşılığı yoktur. Açıklanan resmi enflasyona göre bile bu artışlar yapılmalıydı. Halk sağlığına sunulan hizmetleri daha nitelikli hale getirmek için hazırlanmış bir bütçe yoktur.

 

KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ BÜTÇESİ YETERLİ DEĞİL!

Koruyucu sağlık hizmetleri, sadece hastalıkla mücadele değil, hastalığa neden olan risk etkenlerinin erkenden tespit edilmesine, halk sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen toplumsal etkenlerin saptanmasına, kısaca sağlığın yalnızca bireysel değil toplumsal düzeyde de korunmasına ve geliştirilmesine odaklanır.

2026 Sağlık Bakanlığı bütçesinden koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay 407 milyar 379 milyon 487 bin TL ile yüzde 28 olurken, tedavi edici sağlık hizmetlerine 1 trilyon 181 milyar 520 milyon 201 bin TL ayrılmış ve oran yüzde 80 olmuştur. İktidar bütçe tercihini koruyucu sağlık hizmetleri yerine tedavi edici harcamalara yapmaktadır.

Bir önceki yılın bütçe teklifine kıyasla koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan kaynak 133 milyar TL artarken, tedavi edici sağlığa ayrılan kaynak ise 355 milyar TL artmıştır.

Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli kaynağın ayrılmaması; sevk zinciri oturmamış sağlık sisteminde, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin de organizasyonu ve sunumunda niteliksizleşmesine aynı zamanda sağlık emekçilerinin iş yükünün artmasına neden olacaktır.

 

“HEKİME MÜRACAAT SAYISINDAKİ ARTIŞ ETKİLİ BİR SAĞLIK SİSTEMİNİN DEĞİL KIŞKIRTILMIŞ SAĞLIK TALEBİNİN SONUCUDUR!”

2024 sağlık istatistik yıllığında OECD ülkelerinde hekime müracaat 6.1, AB ülkelerinde 6.2’dir. Türkiye de ise 12,2’dir.

Sağlık Bakanlığı’nın 30 Eylül 2025 tarihinde yayımladığı “Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2024 Haber Bülteni”ne göre 2024 yılında (birinci basamak 453.941.227 başvuru, ikinci ve üçüncü basamak 593.936.674 başvuru olmak üzere) tüm basamaklarda toplam hekime müracaat sayısı 1 milyar 47 milyon 877 bin 901’e yükseldi. 2023 yılında ortalama 11,4 defa herhangi bir sağlık kurumuna başvuru sayısı 2024’te artarak 12,2 olmuştur. Bu durum sağlık sistemini kilitlemekte, muayene sürelerini 5 dakikaya ve altına çekmekte, bazı branşlarda randevu krizine neden olmaktadır. Sağlık çalışanlarını daha fazla, daha esnek ve güvencesiz çalıştırma, angarya görev dayatma aynı zamanda sağlıkta şiddetinde nedenidir.

 

ŞEHİR HASTANELERİNİN BÜTÇEYE YÜKÜ HER YIL ARTIYOR.

Kamu-Özel İş birliği modeliyle yapılan, sermayeyi besleyen, kamuya maliyeti sürekli artan, kent mekânı, sağlık emekçileri ve hastalar açısından yoğunluk ve sorunlara yol açan, köklü devlet hastanelerinin kapatılmasına neden olan Şehir Hastaneleri kira ödemeleri, 2026 yılı bütçe ödeneklerinde yine önemli bir yer tutmaktadır.

Kamu bütçesinin özel şirketlerin çıkarlarına göre yapılandırılmasının en net göstergelerinden birisi, bu şirketlere ayrılan ödenekler ve kira bedelleridir. Şöyle ki; şehir hastanelerine ayrılan bir yıllık kullanım bedeli ile 4 Aile Hekiminin rahatlıkla çalışabileceği en az 6 bin 788 ASM yapılabilir! Veya 100 yataklı en az 90 tane devlet hastanesi yapılabilir!

 

KAMUSAL SAĞLIK HİZMETLERİNE AYIRILAN KAYNAK ORANI AZALIYOR!

 

2002 yılında 774 kamu hastanesi, 50 üniversite hastanesi, 271 özel hastane varken;

2024 yılı itibariyle 941 kamu hastanesi, 69 üniversite hastanesi, 552 özel hastane faaliyet göstermektedir.

Özel sağlık kuruluşlarının sayısındaki artış sağlığın sektörleşerek metalaşmasını sağlamış bu kadar hızlı büyümeye rağmen denetimsizlik ne yazık ki yaşam hakkına müdahale ile sağlık skandallarına sebep olmuştur. Yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 56’sının özel hastanelerin kontrolünde olması gibi hemodiyaliz cihaz sayılarının yüzde 56,5’i de özel sağlık birimlerinde yer almaktadır. Kamuoyuna ‘Yenidoğan Çetesi’ olarak yansıyan vaka özelinde sağlığın piyasalaştırılması/ticarileştirilmesinin hangi riskleri içerdiği bir kere daha görülmüştür.

Türkiye’de Özel sektörün sağlıktaki hacmini büyütmek amacıyla kamudan özele daha yoğun kaynak aktarımı yapılmaktadır. 2015 yılında sağlık alanında çalışan her yüz kişiden 70’i kamu hastanelerinde, 10’u üniversite hastanelerinde ve 20’si özel hastanelerde çalışıyorken 2024 yılı itibariyle kamunun payı yüzde 10 azalmış ve özel hastanelerin payı yüzde 7 artmıştır. İktidar özelleştirme politikasını istihdamı güvencesizleştirerek devam ettiriyor. Bu durum ‘beyaz göç’ olarak ifade edilen nitelikli sağlık personelinin yurtdışına gitmesini tetikleyen en temel faktördür.

Sağlık hizmetleri, sermaye gruplarının çıkarlarına teslim edilmeksizin, kamu yararı, kamu hukuku ve kamu maliyesi gözetilerek üretilmesi gereken faaliyetlerdir. Sağlık hizmetleri nitelikli, eşit, ücretsiz ve erişilebilir olmalıdır. Ancak iktidar sağlıkta şiddetin önlemini almamakta, yurttaşlara hasta gibi değil, müşteri gibi yaklaşmakta, hasta haklarını değil, müşteri/tüketici haklarını öncelemektedir.

2026 BÜTÇESİNDE DE KADIN BAŞTA OLMAK ÜZERE TOPLUMSAL HİZMETLERE YER YOK!

Toplumsal cinsiyete dayalı, kaynakların eşit dağılımını esas alan, kadınların ihtiyaçlarını hesaba katan bir bütçeyi göremiyoruz. 67 program arasında dağıtılan merkezi bütçede “ailenin korunması” payı binde 1, “kadının güçlendirilmesinin” payı on binde 4, “Çocukların Korunması ve Gelişiminin Sağlanmasının” payı binde 3, “engellilerin toplumsal hayata katılımı ve özel eğitimi” bütçe payı ise sadece yüzde 1,2 oranındadır. Toplumun önemli bir bölümünü oluşturan bu kesimlere bütçeden bu cüz’i oranların ayırılması eril bir yaklaşımın ve sürecin sonucudur” şeklinde konuştu.

 

SAĞLIK EMEKÇİLERİ NE İSTİYOR?

Konuşmasını devamında taleplerine de değinen Başkavak, şunları söyledi: “Emekçiler ve halk üzerindeki adaletsiz vergi yükü azaltılmalıdır. Halktan doğrudan/dolaylı vergi yükü azaltılmalı; kurumlar vergisi başta olmak üzere sermayenin ödediği doğrudan vergilerin payı artırılmalıdır.

SGK Prim Yükü çalışanlardan değil patronlardan tahsil edilmeli, kamu emekçilerinin vergi dilimi ve prim ödemesi yüzde 10 bandında yıl boyunca sabit tutulmalıdır.

Sağlık hizmetleri bütçesinin merkezi bütçe içindeki payı en az %10’a çıkarılmalı; koruyucu sağlık hizmetlerinin payı bu bütçe içerisinde %40’a yaklaştırılmalıdır.

İlaç ve tedaviye erişim kamu güvencesinde olmalıdır. Geri ödeme listesi genişletilmeli; fark ücretleri kaldırılmalı, SMA başta olmak üzere nadir hastalık fonları güçlendirilmeli; ilaç yokluklarını önleyecek kamusal planlama yapılmalıdır.

Halkın sağlık hakkına erişimi için katkı payı, katılım payı ve ilave ücret uygulamalarına son verilmelidir.

Kamusal sağlık yatırımları arttırılmalı, şehir hastanelerindeki KÖİ modeli sonlandırılmalı, döviz garantili ödemeler durdurulmalı, hastaneler kamulaştırılarak kaynaklar kamu sağlık kurumlarına yönlendirilmelidir.

 

“TÜM KAMU HARCAMALARI ‘TİCARİ SIR’ KALKANINDAN ÇIKARILMALI”

Demokratik denetimle şeffaflık sağlanmalıdır. Şehir hastaneleri, SGK–özel hastane ilişkileri ve tüm kamu harcamaları “ticari sır” kalkanından çıkarılmalı; sendikalar ve meslek örgütlerinin katıldığı demokratik denetime açılmalıdır.

Sağlık alanında güvencesiz istihdam modellerine son verilmelidir. Taşeron, sözleşmeli ve güvencesiz istihdam kaldırılmalı; tüm sağlık çalışanları kadrolu ve güvenceli 4A statüsüne alınmalıdır.

Adil ve emekliliğe yansıyan ücret politikasına geçilmelidir. Performans ve teşvik sistemi yerine tek kalemde, emekliliğe yansıyan temel ücret uygulanmalı; döner sermaye vb. ödemeler geçiş sürecinde vergi dışında tutulmalıdır. Ana ücret dışındaki ödemelerin toplam maaş içindeki payı yüzde 10’u geçmemelidir.

Sağlıkta şiddeti önleyici yasal düzenlemeler, güvenlik önlemleri, riskli birimlere ek istihdam ve caydırıcı yaptırımlar için bağımsız bir bütçe kalemi oluşturulmalıdır.

Anadilinde Sağlık Hizmeti hakkının sağlanması amacıyla tıbbi tercüman kadroları açılmalı; çok dilli sağlık hizmeti için mevzuat düzenlenmeli; bölgesel eşitsizlikleri giderecek özel programlar hazırlanmalıdır.

Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Sağlık hizmetlerinin sağlanması amacıyla üreme sağlığı hizmetleri güçlendirilmeli; kürtaj erişim engelleri kaldırılmalı, ücretsiz korunma yöntemleri sağlanmalı, kamu kreşleri kurulmalıdır.

Sağlıkta bölgesel eşitsizliklerin azaltılması amacıyla uzman hekim ve ana bölüm eksikliği olan iller için teşvik esaslı kadrolar tanımlanmalı; altyapı güçlendirilmeli, anne-bebek ölümlerini azaltacak koruyucu sağlık programları önceliklendirilmelidir.

 

“SAĞLIKTA, SAYIŞTAY BULGULARI DOĞRULTUSUNDA USULSÜZLÜKLER İÇİN İŞLEM YAPILMALI”

Sağlıkta yolsuzlukla mücadele amacıyla Sayıştay bulguları doğrultusunda usulsüzlükler için işlem yapılmalı; pazarlık usulü ihaleler sınırlandırılmalı, sendikaların da dahil olduğu bağımsız bir denetim ve yolsuzlukla mücadele birimi kurulmalıdır.

Sağlık hizmetlerinin planlama ve sunum süreçlerine sağlık emekçileri ve halkın katılımını sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalı; hukuksuz biçimde KHK’lerle ihraç edilen sağlık çalışanları göreve iade edilmeli; barış ve toplum sağlığı ilişkisi doğrultusunda sağlık alanı karar süreçlerinde söz sahibi olmalıdır.”


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  
 

  HABERCİ SPOR
 
 
  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANE
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA