Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Donald Trump ile görüşmeye giderken 2018 yılından bu yana uygulanan vergi tarifelerini bugün yayımlanan Resmi Gazete’deki kararla ABD açısından sıfırlamış oldu. Karara tepki gösteren EMEP Mersin İl Başkanı Sedat Başkavak’tan “Ülke tarımı ve üretici köylülerin emeği, Trump’la kurulacak alver ilişkisine feda edilemez” çıkışı geldi.
“YIKICI SONUÇLARI OLACAK”
“ABD menşeili ürünlere ithalat vergisinin kaldırılmasının ülke tarımı ve üretici köylüler açısından pek çok olumsuz hatta yıkıcı sonuçları olacaktır” diyen Başkavak, “İthalat vergisi sıfırlanan pirinçte, son 5 yılın Türkiye üretim ortalaması 968 bin ton. 2024 yılında 1 milyon ton pirinç üretimi yapıldı. Türkiye'nin yıllık pirinç tüketimi 1 milyon 300 bin ton. Yani pirinç de yeterliliğimiz %70 seviyesindedir.
Hal böyleyken pirinç ithalatında gümrük vergisinin kaldırılması demek, ülkede üretilen pirinç fiyatının ithalatla baskılanması demektir. Bu da üretici köylünün ürettiği çeltiği daha ucuza satması demektir. Edirne, Samsun, Balıkesir, Çanakkale, Çorum, Çankırı başta olmak üzere pek çok ilden çeltik üreticilerinin zarar görmesi demektir.
Antep fıstığı açısından da durum farklı değildir. Ülkelerin 5 yıllık üretim ortalamalarına baktığımızda ABD 450 bin tona yakın üretimiyle dünyada 1. sıradadır. İran 170 bin tonla ikinci, Türkiye ise 150 bin tona yakın üretimi ile 3 sırada yer alıyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye 2022 yılında yaklaşık 258 milyon dolarlık Antep fıstığı ihracatı yaptı.
ABD başkanı Trump'a şirin görüneceğim diye tarım ürünleri ithalatında vergiyi kaldırırsanız, sonuç ihracatçı olduğunuz Antep fıstığında ithalatçı duruma gelirsiniz. Bu karardan Antep, Urfa ve Siirt illerindeki Antep fıstığı üreticisi köylüler olumsuz etkilenir. “Ne yapacak köylü yıllardır yetiştirdiği fıstık ağaçlarını mı kesecek” diyerek fıstıktan vazgeçemez diye düşünenler Çukurova Bölgesi’nde geçen yıl ve bu yıl kesilen limon ağaçlarını düşünmelidirler.
2015 yılında 92 bin 265 ton tütün ithalatına 528.4 milyon dolar, 2020 yılında 114 bin 720 ton tütüne karşılık ise 552,7 milyon dolar ödendi. 2024 yılında 713.6 milyon dolar para ödenerek yaklaşık 115 bin 912 ton tütün ithal edilmiş. Yıllara göre tütün ithalatı artarken verdiğimiz para da artmaktadır. Tütünde düşürülen gümrük vergisi bu rakamları daha da artıracağı açıktır. İç Anadolu Bölgesi hariç ülkenin dört bir yanında tütün üretimi yapıldığı düşünülürse geniş bir bölgede on binlerce tütün üreticisi köylünün zarar göreceği açıktır.
“ÜLKE TARIMINA VERİLMEYEN DESTEKLER, ABD OLMAK ÜZERE BAŞKA ÜLKELERİN EKONOMİLERİNE, TARIMINA VE ÇİFTÇİSİNE VERİLİYOR”
Ülke pratiği açısından ortaya çıkan bir gerçek var o da; ithalat baskısının oluştuğu tarım ürünlerinde sadece fiyat değil, bir sonraki yıl üretimi de düşmektedir. Azalan üretim ithalatla karşılanmaya çalışıldığı için ithalat, kısır bir döngüye dönüşerek bağımlılığı artıp, üretici köylü ürününü ucuza satarken halk da daha pahalı tüketmektedir.
Bunun en bariz örneğini hepimizin sofrasına koymakta zorlandığı kırmızı ette görmekteyiz. Her yıl artan et ve canlı hayvan ithalatına rağmen köylü yetiştirdiği hayvanı, sağdığı sütü emeğinin karşılığında satamadığı gibi kasap ve marketlerde de et fiyatı düşmek bir yana sürekli artmaktadır. Pirinçte, Antep fıstığında, tütünde yada diğer tarım ürünlerinde de yaşanacak durum budur. Ülke köylüsü ve tarımına verilmeyen destekler ithalat yoluyla başta ABD olmak üzere başka ülkelerin ekonomilerine, tarımına ve çiftçisine verilmiş oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Trump'la girdiği alver ilişkisinde önce ülke tarımı ve üretici köylüsünü feda ederek masaya oturuyor.
Sonuç olarak ABD emperyalizmi ile girişilen ilişkilerde parasını ödediğiniz F35'ler için “bu sefer göndereceğiz” cümlesini bekleyebilirsiniz. Ortadoğu'da kanlı savaş politikalarına ortak olma planları yapabilirisiniz. Ülke tarımı ve üretici köylüleri feda ederek oturulan masadan Türk Hava Yolları’na 200-300 uçak almaya, Trump'ın Ukrayna'da peşine düştüğü Nadir Toprak Elementlerinin (NTE) Türkiye'deki rezervlerini pazarlamaya kalkabilirsiniz. Sonrasında büyük bir ekolojik yıkımla altın çıkaran maden şirketlerinin çıkardıkları altının %2 devlet payını bırakır, %98’ini alıp götürerek servetlerini servet kattıkları sürecin benzerini yaşarsınız. Geride çökertilmiş tarım, tarumar olmuş bir doğa, büyükşehirlere göç etmek zorunda kalan köylüler kalır. Ülkeyi, uluslararası tekellere altın tepside sunmanıza karşı mücadele edeceğiz” diye konuştu.