HEDİYE EROĞLU
Türk Tabipleri Birliği (TTB) bugüne kadar ekonomik-siyasal-sosyal boyutu pek çok yönüyle tartışılan, COVID-19 pandemisiyle birlikte ise sağlık hizmetindeki etkisi daha da tartışılır hale gelen şehir hastaneleri ile ilgili hazırladığı anketin sonuçlarını düzenlediği basın toplantısı ile paylaştı.
Basın toplantısının açılış konuşmasını yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, TTB Şehir Hastaneleri İzleme Grubu’nun çalışmalarında da görülebileceği üzere “şirket hastaneleri” nitelemesinin daha doğru olacağını söyledi. Korur Fincancı, “Pandemide Şehir Hastaneleri Anketi” ile özellikle bu hastanelerdeki sağlık emekçileriyle doğrudan iletişim kurulmasının büyük önem taşıdığının altını çizdi.
ŞEHİR HASTANELERİ İHTİYACA YANIT VEREMEDİ
TTB II. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten de iktidarın şehir hastanelerini “mükemmeliyet merkezleri” ve “pandeminin ilk büyük başarı öyküsü” olarak sunduğuna dikkat çekip bu iddiaların ne kadar gerçek olduğunu anlamak üzere bir çalışma yürüttüklerini ifade etti. Ökten, sunumunu şöyle noktaladı: “Anket sonuçlarına göre şehir hastanelerinin pandemide ‘mükemmeliyet merkezleri’ olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Özellikle pandeminin pik yaptığı dönemlerde şehir hastaneleri ihtiyaca yanıt vermemiştir. Bu nedenle şehir hastanelerinin açıldığı şehirlerde kapatılan hastaneler açılmalıdır. Sonuçlar bir kez daha göstermektedir ki; şehir hastaneleri toplum sağlığı için uygun projeler değildir. Bu projeden en kısa zamanda vazgeçilmesi hem sağlık sistemini hem de geleceği ipotek altına alan ülke ekonomimiz için çok daha faydalı olacaktır.”
Özlük haklarından hizmet sunumuna, hasta güvenliğinden kaynak kullanımına 39 sorudan oluşan ve 13 şehir hastanesinde 230 kişiye yapılıp 219’u değerlendirmeye alınan anketten çıkan sonuçlar şöyle:
ÇALIŞAN SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Sağlık emekçilerinin yüzde 49,3’ü özellikle pandeminin başında kişisel koruyucu ekipman tedarikinde sorun yaşadı. Yüzde 58’i ise kendilerine verilen ekipmanların düşük kaliteli olduğunu belirtti.
Sağlık emekçilerinin yüzde 70,8’inin çalıştığı hastanede iş sağlığı ve güvenliği denetimi yok.
Sağlık emekçilerinin yüzde 8,2’sinin çalıştığı hastaneye yeni yatak eklendi. Yüzde 55,3’ünün çalıştığı hastaneye yeni yatak eklendi fakat sağlık çalışanı sayısı değişmedi. Yüzde 17,8’inin çalıştığı hastaneye yatak eklendi, sağlık çalışanı sayısı arttı fakat şirket çalışanı sayısı değişmedi. Hem yatak eklendiğini, hem de sağlık çalışanı ve şirket personeli sayısının arttığını söyleyen sağlık emekçilerinin oranı sadece yüzde 9,6 oldu.
Sağlık emekçilerinin yüzde 69,4’ünün çalıştığı hastanede çalışmayı güçleştiren işleyiş sorunu var.
Sağlık emekçilerinin yüzde 96,3’ü tükenmişlik sendromu yaşadı/yaşıyor.
Sağlık emekçilerinin yüzde 44,3’ü işten ayrılmayı veya emekli olmayı düşünüyor.
Sağlık emekçilerinin yüzde 50,7’si taşeron şirketlerin çalışanlara yönelik ayrımcı tutumlarına tanık oldu.
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÖZLÜK HAKLARI
Sağlık emekçilerinin yüzde 29,7’sinin performans ödemeleri azaldı, yüzde 26,5’ininki ise değişmedi. Yine yüzde 53,9’u ek ödeme almadı. Performans ödemesi ve ek ödeme sorularına olumlu yanıt verenlerin oranı yüzde 42-43’te kaldı.
Hastalanan sağlık emekçilerinden yüzde 57,5’i hak kaybı yaşadı.
SAĞLIK HİZMETİ SUNUMU
Sağlık emekçilerinin yüzde 72,9’u ayaktan başvuruların azaldığını ifade etti.
Yatan hasta başvurusu yüzde 41,6’sına göre azalırken; yüzde 45,2’sine göre arttı.
Acil başvuruları yüzde 33,3’üne göre azalırken; yüzde 49,3’üne göre arttı.
Sağlık emekçilerinin yüzde 88,1’i elektif vakaların azaldığını bildirdi.
Sağlık emekçilerinin yüzde 43,8’i mekânsal büyüklüğün olumsuz sonuç doğurduğunu belirtti; yüzde 37,9’u ise olumlu etkiden söz etti.
HASTA GÜVENLİĞİ
Sağlık emekçilerinin yüzde 55,7’sine göre enfeksiyon komitesi toplanmadı.
Sağlık emekçilerinin yüzde 65,3’üne göre sterilizasyon ve dezenfeksiyon hizmetlerinde sorun var.
Sağlık emekçilerinin yüzde 72,1’ine göre kapalı alanların fazla, koridorların uzun, kulelerin uzak olması sorun yarattı.
Sağlık emekçilerinin yüzde 63,5’ine göre hastanelerin büyük, yatak sayısının fazla, refakatçi sayısının çok olması bulaş riskini artırdı.
Sağlık emekçilerinin yüzde 81,7’sine göre hastanelerin şehir dışında olması ve hastaların toplu taşıma araçlarına mecbur bırakılması enfeksiyon riskini artırdı.
Sağlık emekçilerinin yüzde 80,4’üne göre hastane pencereleri açılmıyor.
Sağlık emekçilerinin yüzde 66,2’sine göre şehir hastanelerinde hasta güvenliği olumsuz etkileniyor.
KAYNAKLARIN KULLANIMI
Hastanelerin şirketler tarafından yönetilmesi sağlık emekçilerinin yüzde 53,9’una göre olumsuz sonuç doğuruyor.
Şehir hastanelerini yöneten şirketlere yapılan hizmet ödemelerine dair sağlık emekçilerinin yüzde 93,2’sinin bilgisi yok.
Sağlık emekçilerinin yüzde 80,4’üne göre kamu hastanesi ve şehir hastanesi yönetim ve işleyişi arasında fark var.
“TÜM TESPİTLER MERSİN İÇİN DE GEÇERLİ”
Mersin Tabip Odası Başkanı Mehmet Antmen, Türk Tabipler Birliği’nin 20 Mayıs 2021’de yayınladığı “Pandemide Şehir Hastaneleri” anketindeki tüm tespitlerin Mersin Şehir Hastanesi için de geçerli olduğunu bildirdi.
Yapılacağı açıklandığı günden itibaren eylemlere sahne olmasına rağmen Türkiye’nin ilk şehir hastanesi olarak 2017 yılında açılan Mersin Şehir Hastanesi’ne karşı büyük mücadeleler veren Antmen, bugün gelinen noktanın o dönemki uyarılarını haklı çıkardığını aktardı.
“Salgının özellikle pik dönemlerinde şehir hastanelerinin sağlık hizmetindeki etkisini gözler önüne seren anket, bu hizmetin tartışılır halde olduğunu ortaya çıkarmıştır” diyen Antmen, “TTB’nin anketinde ortaya çıkan tüm sorunların Mersin Şehir Hastanesi’nde de yaşandığını, iktidarın yaratmaya çalıştığı “pandeminin ilk büyük başarı öyküsü”nün yaşanan gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu gerek Mersin Şehir Hastanesi çalışanlarının anlatımları ve gerekse de Mersin Tabip Odası’nın doğrudan gözlemlediği gerçekler üzerinden ortaya koymak mümkündür.
“SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÖNEMLİ BİR KISMI TÜKENMİŞLİK SENDROMU YAŞAMAKTA”
Türkiye genelindeki tüm şehir hastanelerinde yaşandığı gibi; Mersin Şehir Hastanesin’deki sağlık çalışanlarının önemli bir kısmı tükenmişlik sendromu yaşamakta ve mümkün olduğu en kısa sürede işlerinden ayrılmayı, ya şehir hastanesi dışında bir yerde çalışmayı, ya emekli olmayı, ya da sağlık dışında bir işkolunda çalışmayı sürekli gündemde tutmaktadırlar.
Özellikle birinci pik döneminde Mersin Şehir Hastanesi çalışanları koruyucu ekipman tedarikinde sorunlar yaşamış, özellikle de verilen ekipmanın kalitesi konusunda sürekli yakınmalarını dile getirmişlerdir.
Başta yoğun bakımlar olmak üzere her üç pik döneminde de hemen tüm COVID servislerine yataklar eklenmiş ve DSÖ’nün önerilerinin tam aksi deneyimler yaşanılarak çok daha sıkışık ortamlarda hastalar yatmış, sağlıkçılar da çalışmak zorunda kalmışlardır. Bu durum hem hastalar açısından hem de çalışanlar açısından bulaş risklerini arttırmıştır.
“CAN KAYIPLARINDA BEKLENENİN ÜSTÜNDE SONUÇLAR ORTAYA ÇIKTI”
Yine birinci ve ikinci pik dönemlerinde yatak sayıları arttırılmış olmasına karşın hastalara derman olamamış, yoğun bakıma yatması gereken hastalar normal servislere yatırılmış, serviste gözlenmesi gereken hastalar da evlerine gönderilmiş ve bu şekilde can kayıplarında beklenenin üstünde sonuçlar ortaya çıkmıştır.
Pandeminin başından bu yana hükümet tarafından yapılacağı söylenen sağlık çalışanlarına yönelik ekonomik ve sosyal haklar Mersin Şehir Hastanesi’nde tam olarak yerine getirilmemiş, özellikle hekim dışı sağlık çalışanları bu konuda çok sıkıntı yaşamıştır. Bu süre içerisinde tayin, izin ve emeklilik hakları da ellerinde alınmış ve çektikleri sıkıntılar katlanarak artmıştır” dedi.
“HASTANENİN BÜYÜKLÜĞÜ YORUYOR”
Mersin Şehir Hastanesinin bin 300 yataklı olduğunu anımsatan Dr. Mehmet Antmen, bu nedenle yapının önceki devlet hastanesine göre çok daha büyük bir alana dağıldığın ve bunun da çalışanların çok daha fazla efor harcamasına, yorgunluklarının çok daha fazla artmasına neden olduğunu kaydetti.
Bu denli büyük bir hastanenin şehir içerisinde kurulamamasından kaynaklı olarak da şehrin en kuzey doğusuna inşa edilmesi nedeniyle çok ciddi ulaşım sorunu yaşandığını dile getiren Antmen, bunun da özellikle üç pik döneminde de çalışanların yüklerini önemli ölçüde arttırdığını söyledi.
“HAVALANDIRMA BÜYÜK SORUN”
Diğer tüm şehir hastanelerinde olduğu gibi Mersin Şehir Hastanesi’nde de havalandırmanın pencerelerden ve doğal yollardan değil, merkezi havalandırma ile sağlandığını da işaret eden Tabip Odası Başkanı Antmen, “Bu durum özellikle yatan hasta sayısının çok arttığı pik dönemlerinde aynı havanın tüm hastalar tarafından solunmasına ve bulaş riskinin gerek hastalar ve gerekse de çalışanlar arasında artmasına neden olmuştur.
“KAPATILAN HASTANELER AÇILMALI”
Kısaca gerek TTB’nin yayınladığı anket sonuçları ve gerekse de Mersin Tabip Odası olarak bizim Mersin Şehir Hastanesi’nden yaptığımız gözlemlere göre; şehir hastanelerinin pandemide ‘mükemmeliyet merkezleri’ olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Özellikle pandeminin pik yaptığı dönemlerde şehir hastaneleri ihtiyaca yanıt vermemiştir. Bu nedenle şehir hastanelerinin açıldığı şehirlerde kapatılan hastaneler açılmalıdır. Sonuçlar bir kez daha göstermektedir ki; şehir hastaneleri toplum sağlığı için uygun projeler değildir. Bu projeden en kısa zamanda vazgeçilmesi hem sağlık sistemini hem de geleceği ipotek altına alan ülke ekonomimiz için çok daha faydalı olacaktır” diye konuştu.