Haber Merkezi
Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yaptığı yazılı açıklamasında, 2020 yılı Türkiye’sinde gazetecilerin kalemini özgürce kullanamadığını, son 10 yılda medya çalışanları üzerindeki baskının sadece parmaklıkların ardıyla sınırlı olmadığını, medya sahipliğinin yandaşlaştırıldığını, davalar ile gazetecilerin yıldırılmak istendiğini, medya çalışanlarına fizikî saldırılarla gözdağı verildiğini belirtti. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) tarafından her yıl yapılan araştırmaya göre Türkiye’nin, ‘Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ sıralamasında 180 ülke arasında 154.sırada olduğunun da bilgisini veren Yeşilboğaz, “Gazeteciler özgürlüğünü yitirirken toplumumuz haber alma hakkını, ülkemiz de demokrasisini kaybediyor. Türk hukukunda basın ve iletişim özgürlüğünün temeli, Anayasa’nın 22. Maddesi’ne dayanır. Haber alma ve iletişim özgürlüğü Anayasayla ve yasalarla belirlenmiş ve güvence altına alınmıştır.
Ancak gazeteciliğin evrensel basın ilkelerine göre yapılamadığı, gazeteciliğin suç olduğu zorlu bir dönemden geçiyoruz. Gazeteciler sadece gazetecilik yaptıkları için cezaevine giriyor. Türkiye, tutuklu gazeteci sayısında dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Basın Özgürlüğü Günü’ne her yıl daha karanlık bir tabloyla giriyoruz. Özgür basın, demokrasinin vazgeçilmezidir ve demokrasi, özgür basının varlığıyla güçlenir. Çok seslilik özgürlüktür, demokrasidir. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü gururla kutlayacağımız, sesimizi daha özgürce duyurabileceğimiz bir dünya diliyorum. Özgür basın susturulamaz” diye konuştu.
Açıklamasında TGS Basın Özgürlüğü 2019-2020 Raporunu paylaşan Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, “Nisan 2019 – 1 Nisan 2020 dönemi raporunda belirtilen medya özgürlüğüne yönelik korkunç ihlâller, içinde bulunduğumuz durumun vahametini gözler önüne seriyor” dedi.
TGS BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ 2019-2020 RAPORU:
“85 meslektaşımız cezaevinde. (1 Nisan 2020 itibariyle 86 idi) Son bir yılda 28 gazeteci cezaevine girdi. Bu gazetecilerden dokuzu hâlâ tahliye edilmedi. Altı gazeteci ise iddianamesinin hazırlanmasını bekliyor. Cezaevindeki gazetecilerin iddianameleri incelendiğinde “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” ve “Terör propagandası” iddiasının öne çıktığı görülüyor.
TGS olarak son bir yılda cezaevinde tutulan 46 gazeteciyi ziyaret ettik. Bu ziyaretlerde tutuklu ve hükümlü gazeteciler avukatlarımıza şu sorunları aktardı: Ailesi farklı şehirde ikâmet eden gazeteciler, ekonomik zorluklar ve benzeri nedenlerle aileleri ile ancak ayda bir görüşebildiklerini belirtmişlerdir. Van, Diyarbakır, İzmir ve Elazığ’da görüştüğümüz gazeteciler uzun süredir ziyaretçilerinin olmadığını aktarmıştır. Sohbet hakkı, sosyalleşme açısından tutuklular için son derece önemli ve vazgeçilmez bir haktır. Ancak neredeyse ziyaret ettiğimiz tüm gazetecilerin sohbet hakkı, “spor saatinde kullanılıyor” denilerek kullandırılmamaktadır. Gazeteciler hobi hakkından yararlandırılmamakta spor saatleri ise kısaltılmaya çalışılmaktadır. Kronik rahatsızlığı olan çok sayıda gazeteci cezaevinde tutulmaktadır. Görüşmelerden edindiğimiz izlenime göre cezaevlerinde sağlığa erişim hakkı ihlâl edilmektedir. Gazeteciler revire çıkarılma konusunda sorun yaşadıklarını, hastane sevklerinin haftalar hatta aylar sonra yapıldığını aktarmıştır. Yaptığımız tüm görüşmelerde 10 kitap sınırlamasının katı bir biçimde uygulandığı anlaşılmıştır. Kimi gazeteciler ise kitaplarına postada el konulduğunu belirtmiştir. Gazeteciler koğuşlarda bulunan televizyonlardan ancak cezaevi yönetiminin izin verdiği kanalları izlemek mecburiyetinde bırakıldıklarını belirtmişlerdir.
Nisan 2019-Nisan 2020 arasında elde ettiğimiz verilere göre toplamda 103 gazeteci gözaltına alınmıştır ve en az 76 soruşturma açılmıştır. Açılan soruşturmalar “Terör Örgütü Üyeliği”, “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etme”, “Propaganda” “Örgüt Adına Faaliyet Yürütme Suçu” ve “Halkı Korku ve Paniğe Sevk Ederek Tehdit Etme”, “Cumhurbaşkanına Hakaret”, “MİT Kanuna Muhalefet” ve “Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununa Muhalefet” suçlamalarından yürütülmektedir. Gazeteciler en az 108 ayrı gözaltı işlemine maruz kalmıştır. Son bir yılda gazeteciler en az 239 günü gözaltında geçirmiştir. Gazeteciler gözaltında darp edilmiş, kötü muameleye maruz kalmıştır. Geçtiğimiz bir yılda gazetecilerin sanık veya davalı olduğu en az 166 yargılama yapıldı. En az 400 gazeteci hakkında yapılan yargılamaların 154’ü ceza davası iken yalnızca 12’si tazminat davasıydı. 154 ceza davasından 65’inin ilk derece yargılaması devam ediyor. 89 yargılamada ise ilk derece şamasında karar çıktı. Toplamda en az 305 gazeteci ceza mahkemelerinde yargılandı. Bazı gazeteciler hakkında ise birden fazla yargılama devam ediyor. 48 gazeteci beraat etti. 4 gazeteci atılı suçların bir kısmından beraat etti, bir kısım suçtan ise mahkûm oldular. 2 kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verildi. 4 dosya hakkında ise düşme kararı verildi. Geçtiğimiz yıl gazeteciler toplamda 178 yıl 6 ay 9 gün hapis cezasına çarptırıldılar. Toplamda en az 148.380 TL adli para cezasına mahkum edildiler. En az 37 gazeteci fiziki saldırıya maruz kaldı. Saldırıya uğrayan gazetecilerden 14’ü yerel basında çalışırken, 23’ü ise ulusal yayın yapan kuruluşlarda çalışmakta. Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından 31 Mart 2020 – 2 Nisan 2020 tarihleri arasında online olarak “Gazetecilerin Sansür ve Otosansür Kişisel Deneyim Anketi” düzenlenmiştir. Anket sonuçlarına göre ise katılımcıların yüzde 80,8’i sansüre uğradığını, yüzde 19,1 ise uğramadığını beyan etmiştir. Katılımcıların %78,7 si otosansür yaptığını %21,2 ise otosansür yapmadığını düşünmektedir. Geçtiğimiz yıl basın kuruluşları pek çok idari yaptırım ile karşılaştı. Gazetecilerin haberleri ve internet haber sitelerine çok sayıda erişim engelleme kararı alındı. Basın yayın kuruluşlarına RTÜK’ten 20 idari yaptırım kararı çıktı. Toplamda 1.033.864,00- TL idari para cezası kesildi. Toplamda 16 defa yayın durdurma cezası verildi. Geçtiğimiz bir yılda muhalif gazetelere yönelik Basın İlan Kurumu (BİK) müdahaleleri ile karşılaştık. Basın İş Kanun’unda gazetecilerin özgürce yazmasını sağlayan ödenmeyen ücret ve fazla mesailerini güvence altına alan hükümler ile gazetecilerin yıpranma payı düzenlemesi patronlar lehine bir Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildi. Son bir yılda işverenlerin sendikal hak ve özgürlüklere karşı yasadışı girişimleri oldu. Ekim 2019’da Hürriyet gazetesinde sendika üye ve yöneticisi 45 çalışan tazminatsız şekilde işten atılması bunun en somut örneğidir. Hürriyet işvereni, Anayasamız başta olmak üzere ulusal çalışma mevzuatını ve Türkiye’nin taraf olduğu ILO sözleşmelerini ayaklar altına alarak açıkça suç işlemiştir. Gazetecilerin kalemlerini özgürce kullanmalarını engelleyen diğer bir sorun da sektördeki işsizlik oranını. Sektörümüzde yüzde 25-30 arasında işsizlik mevcuttur.”