HEDİYE EROĞLU – SONER AYDIN
Devrimci İşçi Sendikaları Konfedarsyonu’na (DİSK) bağlı Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy, Mercan TV’de yayınlanan Arka Plan Programı’na konuk oldu. Soruları yanıtlayan Başkan Göksoy, seçim öncesi talepleri ile ilgili de açıklamalar yaptı.
“SEÇİM BİLDİRGEMİZE ADAYLAR DA İMZA ATMALI”
SORU: Geçtiğimiz günlerde Emek ve Demokrasi Platformu öncülüğünde bir yerel seçim bildirgesi yayımlandı. Bildirge ile amaçlanan nedir?
K.GÖKSOY: Türkiye’nin birçok yerinde olmayan ve Mersin’de olan Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, baro gibi kuruluşları kapsıyor. Platform kurulduğu 1998 yılından bugüne, hem dünya, hem ülke, hem de kent gündeminde çok önemli çalışmalar imza attı. Anti-demokratik uygulamalara karşı ses çıkararak demokrasiyi, barışı, kardeşliği, eşitliği ve emeği savundu.
Bunun yanı sıra her seçim dönemi bir bildirge yayımlayarak, ‘Demokratik halkçı bir yönetim’ çağrısı yapıyoruz. Bu dönem de, bildirgemizi yayınladık ve HDP, CHP, EMEP ve ÖDP bu bildirgeye imza attı. Bizim asıl amacımız aday olan bütün belediye başkanlarımızın da bu bildirgeye imza atması. Partiler bu bildirgenin altına imza atıyorsa adaylarında imza atması gerekiyor.
Çünkü biz ülkemizi ve kentimizi seviyoruz. Biz kentimizin demokratik yönetilmesini istiyoruz. Merkezi anlayışla değil halkın sesini, tabanın isteklerini esas alan ve tabanla birlikte yönetim talebinde bulunuyoruz. Bunun için de bu platformun bir kontrol mekanizması hatta gözlemci olmak durumunda. Eğer her seçim döneminde emek demokrasi bileşenlerinden, ezilenlerden destek istiyorlarsa o zamanda bunların sesini duymalılar.
“HALKA SORMADAN, KAFANIZA GÖRE İŞ YAPAMAZSINIZ”
SORU: Bildirgede daha aktif kent meclisleri, nerdeyse bütün mahalleleri kapsayan mahalle temsilcilikleri, belediye meclis toplantılarına vatandaşların katılımının önünün açılması isteniyor. Yerel yönetimlerde en çok eksiklik duyulan alanın bu olduğunu söyleyebilir miyiz?
K.GÖKSOY: Eğer siz bir ülkeyi, kenti, ilçeyi yönetmek istiyorsanız tabanın sesine kulak vermek durumundasınız. Eğer bir belediye yönetimi yapacaksanız mahallenin sokağın istemini almadan kafanıza göre iş yapamazsınız. Orada yaşayan insanların neye ihtiyacı varsa ona göre hizmet üretmek lazım. Rant sağlayan belediye değil halkın, toplumun verdiklerini onlara destek olarak götürmek, hizmeti götürürken de onların istemine göre çalışmak gerekiyor. Yani bir yerde ihtiyacı olmayan bir şeyi rant sağlamak amacıyla yapmanın hiçbir anlamı yok. O kentte, mahallede, sokakta yaşayan insanlar ne istiyorsa ona göre proje üretilmeli. Bunun için mahalle meclisleri kurularak mahalle sakinlerinin taleplerine yönelik cevap aranmalıdır.
“HANGİ PARTİDEN OLURSA OLSUN, EMEKTEN, BARIŞTAN, HALKTAN, DEMOKRASİDEN, ADALETTEN YANA OLAN ADAYI DESTEKLEYECEĞİZ”
SORU: İşçi ve kamu emekçisi statüsündeki belediye personelinin talepleri nelerdir?
K.GÖKSOY: Toplum bir bütündür. Birbirinden bağımsız değildir. Belediye işçileri de aynı zamanda ilin, ilçenin, mahallenin sakinidir. Gelişmiş toplumlarda örgütlülük teşvik edilirken, Mersin’de bir belediye başkanı çıkıp sendikalaşmaya karşı çıktı. Hatta bu belediye başkanı tekrar aday odu. Bizim bu bildirgeyi yayınlamamızın nedeni de bu. Biz bu tür insanlarla çalışmayız. Bu tür insanlara oy vermeyiz. Özlük haklarını yok sayan, sendikallaşmayı engelleyen belediye başkanı, bizim belediye başkanımız olamaz. Biz hangi partiden olursa olsun; emekten, barıştan, haktan, demokrasiden, adaletten yana olan adayı destekleyeceğiz. İşçi dostu başkan istiyoruz.
Avrupa ülkelerinde belediye başkanının ya da yönetimin değişmesi işçinin umurunda olmaz hatta haberi bile olmaz. Bizim ülkemizde öyle değil. Siyasi parti değişince işçi de değişiyor. Çünkü gelirken işe alma vaatleriyle geliyor. Biz bunu yanlış buluyoruz.
Bir proje var ise gelen belediye başkanı devam ettirir. Bunun parası belediye başkanının cebinden çıkmıyor. Bu halkın parası, bizim cebimizden çıkıyor. Kaynaklar hunharca kullanılmamalı. Bunun yerelden denetlenmesi gerekiyor.
“SİYASİ KADROLAŞMA YAPACAKSINIZ DİYE HALKIN PARASINI ÇARÇUR EDEMEZSİNİZ”
SORU: Sendikanız belediyelerde örgütlü. Belediye işçileri neler yaşıyor bu süreçte?
K. GÖKSOY: Bizim sorunlarımız yeni meydana gelen sorunlar değil. 17 yıllık AKP hükümeti döneminde özelleştirilmeyen kurum kalmadı. Özelleştirme ile taşeronlaşma ve beraberinde de; kuralsız, güvencesiz çalışma geldi. İşverenin eli daha güçlenmiş oldu. Bundan da en fazla belediye işçileri etkilendi.
Mersin’de belediye başkanı değişince binlerce işçi, işinden oldu. Belediye halen tazminat ödüyor. Bu bizim cebimizden çıkıyor. Akdeniz’de yine aynısı yaşandı. Kayyum geldi, yüzlerce işçiyi çıkarttı. Şimdi hepsi geriye dönük özlük haklarını alarak işe dönüyor. Siz siyasi kadrolaşma yapacaksınız diye halkın parasını çarçur edemezsiniz. Biz buna müsaade etmeyiz. Yine Özel İstihdam Büroları adı altına işçi ticareti yapılmaya başlandı. Bu gelişmiş ülkelerde yasaktır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre bu suçtur ama Özel İstihdam Büroları üzerinde bunun önü açıldı. İşçilerin artık kurallı, güvenceli çalışmasının önü kesildi.
Biz yıllardır söylüyoruz, bütün işçilere koşulsuz, şartsız kadro verilsin. Geldiğimiz noktada belediye bünyesinde şirket kurdular, bunun adına da ‘kadro’ dediler. Bu vardı zaten, sadece taşeronun adı değişti. Özlük haklarında, maaşlarında değişiklik veya artış olmadı. Hatta taşeronda kazanılmış hakların birçoğu ellerinden alındı. O yüzden bu kadro değil, kadro aldatmacasıdır. Bunun tek bir iyi yanı var, o da her yıl gerçekleştirilen ihale sürecinin ortadan kalkmış olması. Aynı işi yapan işçiler aynı maaşı almıyor. Belediyede çalışan işçilere yılda 10 günlük tediye ikramiye verilirken kadroda çalışanlara 52 gün ikramiye veriliyor. Bu anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı. Hükümete, Çalışma ve Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bu konuda itirazlarda bulunduk. Asgari ücret farkından bazı arkadaşlarımız faydalanamıyor. Bunların hepsi eşitlik ilkesine aykırı. Biz bunların hepsine itiraz ediyoruz. Biz insanca yaşamayı sağlayacak ücret, insanca yaşamayı sağlayacak koşullar ortaya çıkına kadar mücadelemizi devam ettireceğiz.
“İŞÇİ ALİ ARAZ’IN KALBİ YAŞADIKLARINA DAYANMADI”
SORU: Bir de güvenlik soruşturması süreci yaşandı, kadro sürecinde. Bu işçiyi nasıl etkiledi?
K.GÖKSOY: Akdeniz Belediyesi’nde kayyum geldikten sonra yüzlerce işçi asılsız gerekçelerle güvenlik soruşturması sonrası işten atıldı. Yetmedi belediyede işe alırken kamuda işe alıyormuş gibi insanları sülalesine kadar sorguladılar. Oysa bizim yasalarımızda kabahatler ve suçlar bireyseldir. Bir yakınımızın yaptığı suç bizi bağlamaz. Bu gerekçelerle yüzlerce insan işten çıkartıldı. Şimdi hepsi tazminatlarını alarak işe geri dönüyor.
Biz o zaman uyardık, ‘bu uygulama doğru değil’ dedik. 15-20 yıldır belediyede çalışan bir insanın suçu varsa zaten alıp götürürler. ‘Sudan bahanelerle topluma kazandırılmış, süpürgesiyle çocuklarına ekmek götüren insanları işinden etmeyin’ dedik ancak dinletemedik. Belediyede aynı işyerinde çalıştığımız Ali Araz isimli işçinin bu sürece kalbi dayanmadı. Yasaların çiğnendiğine inanıyoruz. İşçi bunu unutmaz. Sendikaları, emekçileri, demokrasi güçlerini dinlemek zorundasınız. Biz burada hukuksuz, adaletsiz bir şey istemiyoruz. Mahkemeler de bu konuda vicdanlı kararlar veriyor. O zaman bunu yapanlara hesap sormak gerekiyor. Hesap sorulursa kimse bir daha böyle bir şey yapamaz.
“İŞÇİLERE SİYASİ BASKI YAPILIYOR”
SORU: İşçilere siyasi olarak baskı yapıldığı iddia ediliyor. Yaşanıyor mu böyle şeyler?
K.GÖKSOY: Böyle şeyler her zaman yaşanır. Bazı insanlar belediye başkanı olduğunda, belediyeyi kendinden ibaret sanıyor. Oradaki işçiler hepsi onun emir eridir, kuludur, istediğini yapabilir diye düşünüyor. Biz buna karşıyız. Hangi parti olursa olsun. Çalışan işçileri emir eriniz olarak görmeyin. İnsanların özgür iradeleri ve özgür iradelerine göre siyasi düşünceleri vardır. Her şeyden önce o insan emekçidir. Süpürgecidir, şofördür, temizlik işçisidir yani emekçi bir insandır. Onu zorlamanın bir anlamı yok. İşçinin kişisel düşüncesine saygı duyacaksınız. Saat 5’ten sonra istediği partiye gidebilir. Sosyal medyadan istediği kişiyi beğenebilir, paylaşabilir. İsteyen, istediğini destekleyebilir. Herkesin aynı kişiyi desteklemesi beklenemez. Demokrasiyi algılamayanlar böyle bir şeye gidiyorlar. Düşüncelere, fikirlere saygı duyulması lazım. Bu tür belediye başkanlarını da hangi partiden olursa olsun ret ediyoruz ve ret etmeye devam edeceğiz.
“EKİP ÇALIŞMASI YOK”
SORU: Belediyelerde ekip çalışması yeterince sağlanabiliyor mu?
K.GÖKSOY: Bu alandaki eksiklik sadece belediyelerde değil, ülkemizin birçok noktasında var. Bizim söylemlerimizle pratiklerimiz eşit değil. Biz mahalle meclislerinden bahsediyoruz, kentin yönetime katılımından bahsediyoruz.
“KADININ ADI VAR, KENDİSİ YOK”
SORU: Belediye başkan adayları arasında kadınlar yok denecek kadar az. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
K. GÖKSOY: Oysa siyasiler ‘kadın’ sözünü ağzından bırakmaz, kadınların her alanda olması gerektiğini söyler ama uygulamaya geçmezler. Katılımcı, çoğulcu demokrasinin özü kadınlardır. Ülke nüfusunun çoğunluğunu kadınlar oluşturuyorsa temsil noktasında var olmalılar. O yüzden söylemle pratiğin uyuşması lazım. Bu bir temennidir. Bunun böyle olması ülke yararına, kent yararınadır. Biz ortak yaşamı sağlayacak talepleri dile getirmeliyiz. Bu kent Türkiye’nin minyatürü. Çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı bir kent. Ve kent bir arada yaşamayı beceriyor. Bir arada yaşamayı beceren bir kentin ayrıştırmasını yapan aslında merkezi siyasetçilerdir. Bizim buna geçit vermememiz gerekiyor. Bu 5 partiden belediye başkanı var. 5 partiden milletvekili var. Bu kent buna özen gösteriyor, bunu yansıtıyor. Yerel yöneticiler merkeziyetçi değil, tabandan güç alarak belediyeyi yönetmeli. Bir de emekten, demokrasiden, barıştan yana olan bütün belediye başkanlarını ve siyasi partileri DİSK Genel-İş Sendikası olarak destekleyeceğiz.