Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi Kullanıcıları Derneği (MORSKUD), sanayicileri geleceğe hazırlama peşinde. Ahmet Baran liderliğindeki genç ve dinamik yönetim özellikle sanayicinin teknoloji çağına uyak uydurması hedefinde.
Hediye Eroğlu - Mehmet Nabi Batuk
Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi, kapasitesinin 5 katı büyüklüğündeki yatırım talebine yönelik genişleme çalışmalarını aralıksız sürdürürken, bölge kullanıcılarının çatı kuruluşu olan Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi Kullanıcıları Derneği (MORSKUD), sanayicileri geleceğe hazırlamanın peşinde. Geçtiğimiz Ocak ayında yapılan genel kurul ile göreve gelen Ahmet Baran liderliğindeki genç ve dinamik yönetim özellikle sanayicinin teknoloji çağına uyak uydurması hedefiyle yoğun bir çalışma temposuna imza atıyor.
“GENÇ, AKTİF VE TAKIM RUHUNA UYGUN BİR YÖNETİM KURDUK”
SORU: Yönetiminizi nasıl oluşturdunuz? Yönetiminizi nasıl tanımlarsınız?
A. BARAN: Bu görevi bize uygun gördükleri için arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Genç, aktif ve takım ruhuna uygun bir yönetim kurduk. Derneğimizin ikinci başkanı Tayfun Dövenci oldu. Genel sekreterliğimizi Özgür Güler, saymanlığımızı Alpay Seyhan üstleniyor. Yönetim kurulu üyemiz ise Fulya Melissa Aybars Kurt oldu.
“HAVALİMANI BİTER, LİMAN GENİŞLER İSE BÖLGEYE TALEP ARTAR”
SORU: Mersin Tarsus OSB, ‘deniz manzaralı OSB’ diye pazarlanıyor. Bölgeye talep nasıl?
A. BARAN: Yabancı yatırımlardan ama özellikle çevre illerden çok yoğun talep var. Çünkü biz erişim ve ulaşım ağında çok iyi imkânlara sahibiz. Erişim demek ürettiğiniz malı tüketiciye çok hızlı bir şekilde ulaştırmak demektir. Ulaşım ise ürettiğiniz ürünlerde kullandığınız malzemeleri çok çabuk bir şekilde temin edebilmektir. Havalimanı bittikten, Mersin Limanı da genişletildikten sonra uluslararası arenada taleplerimiz artacaktır.
OSB’lerdeki sektörel dağılım genelde içinde bulunduğu şehrin faaliyet alanına paralel gider. Mersin’de de tarım ön planda olduğu için gıda ağırlıklı bir yapı var. Cam işletmelerimiz var de var ama son süreçte birçok sektörden talepler almaktayız. Demir – Çelik, medikal, tıbbi cihaz üretimi için yoğun talepler var.
“DÜNYAYLA BİRLİKTE PARALEL BİR ŞEKİLDE O MODELE GEÇECEĞİZ”
SORU: Sanayinin gelişmesi için kentten-bürokrasiden ne gibi beklentileriniz var?
A.BARAN: Türkiye sanayicisi bugüne kadar gelişmeleri geriden takip etmekteydi ama bugün bu süreç değişti. Endüstri 4.0’a hazırlık çalışmaları kapsamında Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Mersin’de Model Fabrika kurulu için düğmeye bastı. Bu fabrika ile avantajlarımızı erkenden fark edeceğiz. Bu nedenle biz sanayicilerin de endüstri 4.0’a hazırlanmamız gerekiyor. Sanayicilerimizi eğitmek ve aydınlatmak, geleceğe hazırlamak için ciddi girişimlerimiz var. Çünkü siz ürününüzü Endüstri 4.0 modeli ile üretebilirsiniz ama satış ağınızın da Business 4.0 olması gerekir. Siz istediğiniz ürünü üretin, satış ağınız bu üretime paralel değilse bu size yeterli gelmeyecektir. Bununla ilgili biz bazı girişimlerim yaptık. Bu konuda yapılan çalışmaları topluyoruz. Yurtdışındaki bazı üniversitelerden de destek isteyeceğiz. Bizim artık Endüstri 4.0’ın yanında Business 4.0’ı da paralel yürütmemiz gerekiyor.
İNSAN HATASI SIFIRA DÜŞECEK
Endüstri 4.0 dediğimizde aklımıza bir model geliyor. Bu modelin ana hedeflerinden biri otomasyondur. Otomasyon dediğinizde de siz yapay zeka ile bir şey düşünürken ihtiyacınızı belirliyorsunuz. Endüstri 4.0’ın içinde ihtiyacınız olan bu esnek üretim bantları olacak, makineler birbiriyle entegreli olacak. Bu modelde insan hatası sıfıra düşecek.
Örneğin tekstil fabrikasından bir örnekleme yapacak olursak; rafta her boyutta ürün var. Bir ürünün modeli beğenildi ve satışı çok oldu. Kurduğunuz model bunu fark edecek ve bu sipariş talebine göre üretimini güncelleyecek. Raflarda eksilen ürünler daha çok üretilecek. Üretimden siparişe zaman kaybı olmadan satışa yönelik haberleşme aracılığıyla makinelere emir komuta gidecek ve makineler bu komuta göre çalışacak.
“BUSİNESS 4.0 DA EN AZ SANAYİ DEVRİMİ KADAR GEREKLİ”
Günümüzde herkes dikkatini Endüstri 4.0’a çevirmiş durumda. Bizde Business 4.0’ın en az sanayi devrimi kadar gerekli olduğunu savunuyoruz. Bu anlamda eğitim ve farkındalığını sağlamak durumundayız. Bununla ilgili hem Türkiye’deki hem de yurt dışındaki üniversitelerle iletişim halindeyiz. Bu konuda ne varsa tüm bilgileri toplamaya çalışıyoruz. Bu bilgileri topladıktan sonra sanayicilerimize bir konferans düzenleyeceğiz. Böylelikle onları gelişimde bir adım öne geçireceğiz.
“LOJİSTİK MALİYETLERİNİ YÜZDE 5 – 6’LARA ÇEKEBİLİRİZ”
SORU: Sanayicinin en önemli sorunu yüksek girdi maliyetleri. Tüm bu gelişmelere ilişkin en büyük beklenti maliyetleri aşağı çekmek değil mi?
A. BARAN: Dünyada artık herkes, her ürünü üretebiliyor. Bu yüzden ürününüzü satın alanlara zaman, lojistik ve maliyet avantajları sunmanız gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde bir ürünün lojistik maliyetleri yüzde 10 civarında. Gelişmemiş ülkelerde ise lojistik maliyetleri yüzde 25’leri buluyor. Düşünün Avrupa’da yüzde 10 bir maliyetle ürünümü ulaştırabiliyorum ama Afrika’da lojistiğe yüzde 25 daha fazla maliyet ödeniyor. Dolayısıyla aynı ürün tüketiciye daha fazla miktarlara mal oluyor.
Türkiye de ise bu maliyetler yüzde 15 seviyesinde. Bizim lojistik avantajlarımız olmasına rağmen bu seviye yüzde 15’lerde kalıyor. Biz bu seviyeyi aşağılara çok rahatlıkla çekebiliriz. Birkaç dokunuşla bir sistem değişikliği ile biz bu maliyetleri yüzde 5 – 6’lara çekebiliriz. Bunun da Türkiye’deki tüm üreticilere bir faydası olur.
“BİR YOL HARİTAMIZIN OLMASI GEREKİYOR”
SORU: Ham madde temininde işçilik ücretleri en büyük girdi maliyetleridir. Bunun düşürebilmesi için bir talebiniz ve ya bir düşünceniz var mı?
A. BARAN: Bu konuda ben ülkem adına biraz daha bencil düşünüyorum. Ham madde maliyetlerini düşürmek yerine ham madde ihtiyacımızı kendimiz nasıl karşılarız sorusunun yanıtını arıyorum. Siz maliyeti ne kadar düşürürseniz düşürün sonuçta o bütçeyi yurtdışına gönderiyorsunuz. Bende paramızı yurtdışına göndermemek için ihtiyaç olan hammaddeleri nasıl üretiriz ile ilgileniyorum. Bizim ihtiyacımız olan hammadde üretimini ihtiyacımız olan şekle döndürmemiz lazım. Dışarıya dönük olan bu hammadde bağımlılığını ortadan kaldırmamız lazım. Kendi ürettiğimiz parayı dışarıya göndermemiz gerekiyor ki kalkınabilelim.
SORU: Bir diğer en önemli konu ise ilk kuşak sanayicilerin teknoloji çağına ayak uydurmasının sağlanması. Siz bu noktada ne düşünüyorsunuz?
A. BARAN: Çok önemli bir nokta! Birinci kuşak sanayicilere yönelik eğitim çalışmalarımız olacak. Üst düzey yöneticilerimiz, işverenlerimiz için de eğitim programları düşünüyoruz. Aile şirketlerimiz için kurumsallaşma ve daha sonra şirketin başına gelecek nesillerin neler yapacağını konuşacağız. Aile şirketleri çocuklara mı, kardeşlere mi, profesyonellere mi devir edilmeli sorusunun yanıtı arayacağız. Eğer şirketlerin başına geçecek insanlar bunu hak etmiyorlarsa, bunu nasıl geliştireceğimizin yanıtını arayacağız. Eğer bunu hak etmiyorlarsa 40 - 50 yıllık gözümüz nuru gibi baktığımız şirketi heder edeceğimize profesyonel bir yönetici atanması daha doğru olur diye analizler yaptıracağız.
“YATIRIM İÇİN OSB’LERİ TERCİH EDİN”
SORU: Bir sanayi yatırımcısı Mersin-Tarsus OSB’yi neden tercih eder?
A. BARAN: OSB’ler kendi içlerinde yönetim kademeleri bulunan, kendi yağında kavrulabilen bir sanayici anlayışına sahiptir. OSB dışındaki alanlarda işletme kurarak yerel yönetimler veya bürokrasinin farklı bakış açısına takılabilirsiniz. Bu durum enerjinizi tüketebiliyor. Hatta yatırımınıza bile engel olabilecek durumlarla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Ama OSB’lerde kanunlar tamamen işletme ve sanayicinin menfaatleri içindir. Örneğin OSB dışında yüzde 50 emsal ile inşaat yapabiliyorsunuz ama OSB’lerde yüzde 70 emsal ile inşaat yapma imkanınız var. Enerjide doğalgazı neredeyse Avrupa’yla aynı fiyata kullanabiliyoruz. Elektrikte çok cüzi fiyat farklılıkları var ama suyu çok uygun fiyata kullanabiliyoruz.
“4. VE 5. OSB GENİŞLEME ALANLARI KISA BİR SÜRE İÇERİSİNDE ARZ EDİLECEK”
SORU: Ben bir yatırımcı olarak OSB’ye geldiğimde parsel talebim hemen karşılanabiliyor mu? Mersin Tarsus OSB’de genişleme sıkıntısı var mıdır?
A. BARAN: Bölgemizde şuanda toplamda 200 sanayicimiz mevcuttur. Bu firmalar 1. OSB ve 2. OSB olarak adlandırılan bölgede yer alıyor. Biz şimdi 3’üncü OSB ve genişleme alanı için yaklaşık olarak 50 – 60 arasında parseli sanayiciye kazandırmaya çalışıyoruz.
Ancak düzenlenmiş mevcut taleplere bakarsak alana 5 katı daha çok talep olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bugünden yarına hemen tahsis edemeyiz ama 4. ve 5. OSB genişleme alanlarının çalışmalarına başlandığı için çok kısa bir süre içerisinde bunların sanayiciye sunulması ile taleplere ihtiyaç verme oranı artacaktır.
“AR-GE, ÜR-GE, İNOVASYON YAPIN”
SORU: Mersin’den yola çıkıp Türkiye’deki sanayi gelişimini nasıl görüyorsunuz?
A. BARAN: Sanayi gelişiminde özellikle son 15 yılda çok büyük devrimler yaşandı diyebiliriz. İhracatımızı 5 kat arttırdık. Sanayi tesisleri, yaptırımlar, finansa erişim de sağlanan kolaylıkların çok büyük kazanımlar oldu. Ayrıca Ar-Ge, Ür-Ge konularında sanayicileri teşvik eden çok ciddi hibeler var. Farkında olan her sanayicinin Ar-Ge, Ür-Ge, inovasyon desteklerinden yararlanması gerekiyor. Devletimiz bize ‘yeni bir ürün yapın, bizde sizin arkanızda olalım’ diyor. TÜBİTAK projelerinde sınırsız hibeler var. Katma değerli ürünler için sanayiciye tüm kapılar açılıyor. Bunlar çok kısa bir süre içinde katma değerli ve teknolojik ürünlere ulaşabileceğimizin sinyalleridir.
“DOĞRU ÜRÜN, DOĞRU YOL HARİTASI VE DOĞRU SATIŞ TEKNİKLERİ ŞART”
SORU: Bu tarz teşvik ve hibe programlarından tüm yatırımcılar yararlanmak ister ama gözde de çok büyür. Gerçekten prosedürler ağır mı?
A. BARAN: Biz bu süreci üç cevapla özetleyebiliyoruz. Buda doğru ürün, doğru yol haritası ve doğru satış teknikleridir. Bu üçünü bir arada yaptığınızda emin olun hiçbir şey zor değildir. Bütün teşviklere de, imkânlara da erişir ve muvaffak olursunuz. 3 tekniği bir araya getirdiğinizde tüm sorunlar ortadan kalkar. Ama ‘ben paraya erişeyim, tüm esasları bir kenara bırakayım’ derseniz sizin için zor olmaktan çıkar imkânsız olur.
“ÜRETTİĞİNİZİ YERSENİZ BİR GELİŞME KAYDEDEMEZSİNİZ”
SORU: Sanayide son 15 yılda bahsettiğiniz bu gelişim Ar-Ge, Ür-Ge ve inovasyonu tesislerde, fabrikalarda görünür kıldı mı?
A. BARAN: Bu konuda devletimizin teşvik ve kredi oranlarına baktığımız zaman buna ilgi duymamak elde değil. Ben bir sanayici olarak şuan bir AR-GE ve ÜR-GE ekibi kuruyorum. Ama kimi sanayicimizde buna ilgi duymak istemiyor. Bunları özelde değerlendirmek lazım. Biz henüz yeni kurulan bir derneğiz ve şuanda bir toparlanma sürecinden henüz yeni çıktık. Üniversiteden hocalarımızla görüşmelerimiz oldu. Akademik olarak tüm desteği verecekleri sözünü verdiler. Valimizi ziyaret ettik. Ona projelerimizi anlattığımızda çok mutlu oldu. Bize sanayi üretimini artırmak adına yapılabilecek ne varsa bunu yapmaya hazır olduğunu söyledi. Ekonominin lokomotifi üretmek ve satmaktan geçer. Siz ürettiğinizi sadece yerseniz bir gelişme kaydedemezsiniz. Üretip, satıp ekonomiye katkı sağlamanız gerekiyor.
“TÜRK SANAYİCİSİNİN TEK EKSİĞİ KENDİSİNE BİR HEDEF SEÇMESİDİR”
SORU: Ortadoğu bugün kan gölüne dönmüş durumda ama bu savaşlar bir gün bitecek. Bu savaş bittiğinde Mersin Tarsus OSB ve burada üretilen ürün nasıl değerlenecek?
A. BARAN: Ortadoğu’ya erişimde haritalarda Mersin; Limanı, demiryolu olması ve havaalanı olacağı sebebiyle çok yakın duruyor. Ama emin olun ki Çin, Amerika bize Suriye’den daha yakın olacak. Bizim sadece Ortadoğu’yu değil tüm dünyayı görecek bir bakış açısı ile olaya bakmamız gerekiyor. Burada önemli olan sizin bu tüketen insanlara erişiminiz ve arzınızdır. Bu konuda her ülkenin belirli kriterleri var ama sizin ürününüz kaliteli olursa önünüzde kimse duramaz. Türk milleti kafasına koyduğunu artık yapabiliyor. Eğer kaliteyi hedefliyorsa kaliteyi; inovasyonu istediğinde inovasyonu yakalayabiliyor. Türk sanayicisinin tek eksiği kendisine bir hedef seçmesidir. Bunu başardığında doğru hedefi bulup bu konuda yol alır.
“GELECEĞİ ÜRETELİM”
SORU: Son olarak yatırımcılara ne söylemek istersiniz?
A. BARAN: Benim vatandaşlarımıza çağrım, geleceği üretelim derken ileride öngöreceğimiz teknolojik ürünlerde düşük maliyet ve enerji kullanımı ile kaliteli ürün üretebilmektir. Yenilenebilir enerji ürünlerini tercih edebilmemizdir. Dışa bağımlı olduğumuz hammaddelerden çıkıp, yerli hammaddelere yönelmemizdir. Bu yönelmeleri doğru üretebilirsek doğru bir yol çizersek geleceğimizi üretmiş oluruz. Geleceği üreten bir ülke olursak çocuklarımıza, vatandaşlarımıza iyi bir gelecek bırakmış oluruz.