GİZEM EKİCİ
Mersin’de kurulmak istenen balık çiftliklerine karşı kent kamuoyunun tepkisi giderek artarken yatırımcı şirket Kılınç Holding düzenlediği basın toplantısı ile yatırımlarını savundu. Kılınç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Türkiye Su Ürünleri Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkan Yardımcısı İhsan Bozan, Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlediği basın toplantısında bir de sunum yaptı.
“ARTAN GIDA İHTİYACI BİZİ BÜYÜTÜYOR”
Bozan, öncelikle akuakültür sektörü ile ilgili bilgiler verdi. Gıdaya olan ihtiyacın her geçen gün daha fazla artması ile akuakültürü çağın en hızlı büyüyen sektör olarak tanımlayan Bozan, “Dünya akuakültürü ile şuanda toplam su ürünleri üretimi yaklaşık 145 milyon ton olup, akuakültür ile elde edilen üretim ise 65 milyon ton civarındadır. Yani su ürünleri üretiminin yarısına yakını akuakültür yoluyla elde edilmektedir.ülkemizde ise 2016 yılı verilerine göre 588 bin ton olan su ürünleri üretiminin 270 bin tonu akuakültür yoluyla elde ediliyor. Türkiye aynı zamanda Avrupa’nın çupra, levrek ve alabalık üretiminde lider ülkesidir. Akuakültür yoluyla elde edilen ihracat geliri de 2016 yılı verilere göre 800 milyon dolardır” dedi.
“2008‘DE MERSİN’DEKİ MUHALİF DURUŞ NEDENİYLE AYDIN’A GİTTİK”
Daha sonra Mersin’deki balık çiftliği yatırımlarını ele alan İhsan Bozan, 2008 yılında tabi olukları mevzuatın değişmesi ile daha açıkta üretim yapmalarının dayatıldığını ve bu nedenle yeni üretim alanları arayışına girdiklerini açıklayan Bozan, “2008’de Mersin’e geldik, o zamanda benzer bir kamuoyu baskısı vardı. Ama o zamanki muhalif duruş gereği başka sahalara yöneldik ve o zaman Aydın sahalarına yöneldik” dedi.
12 KURUM MERSİN’E RAĞMEN ÜRETİM ALANI BELİRLEMİŞ!
Ancak Şubat ayında Mersin’de balık çitliği üretim alanlarının belirlenmesine yönelik bir toplantı yapıldığını ve 12 kurum/kuruluşun bir komisyon kurarak 4 alan belirlediğini açıklayan Bozan, bu alanların; Dana Adası civarı, 2’sinin Aydıncık’ta ve 1’inin de Anamur bölgesinde yer aldığını açıkladı.
“4 ÜRETİM SAHASI, SİT VEYA TURİZİM ALANI DEĞİL”
“Çeşitli platformlarda dile getirildiği gibi özellikle bu alanlar turizm, SİT ve benzeri sakıncalı alanlar değil” diyen Bozan, “Kültür balığının yaklaşık yüzde 65’i Muğla sınırları içerisinde gerçekleştiriliyor. Yani turizm ve balıkçılık birlikte yürür mü? Yürümüş! Bodrum özellikle Türk turizminin başkentlerinden bir tanesidir. Bodrum’da toplam büyüklüğü 70 kilometrekare olan Güllük Körfezi’nde 89 bin 180 ton kültür balıkçılığı yapılmaktadır. Bodrum bölgesindeki balık çiftliklerinin her biri yaklaşık 2 bin tonluk üretime sahiptir. Ortalama çiftlik arasında 600 metre ile 1 kilometre mesafe bulunmaktadır.
Mersin bölgesinde farklı olarak kıyıdan uzaklık diğer balık çiftlikleri için 1.1 kilometre iken burada 1 mil yani 1852 metre olarak belirlenmiştir. Bodrum’da Güllük Körfezi’nde 89 bin 180 ton balık üretilirken Mersin bölgesinde üretime açmayı planladığımız iki bölgeden Dana Adası ve Aydıncık olup her ikisi de açık deniz olup, körfez veya koy değildir. Şuanda bu alanlarda planladığımız üretim her biri için 10 bin 200 ve 10 bin 500 tondur. Anlatıldığı gibi çok yoğun bir üretim olmayacak ve açık denizde yapılacak. Ve Bodrum bölgesine göre burası daha iddia edildiğinden daha az kirlilik yaratacak” diye konuştu.
“ÇİFTLİKLERİN KİRLİLİK NEDENİYLE KAPATILDIĞI, TAŞINMAK ZORUNDA OLDUĞU YALAN”
Bodrum bölgesindeki balık çiftliklerinin kapatıldığı, turizmi sıkıntıya soktukları için taşınmalarına karar verildiği ve onlarında Mersin bölgesine geleceği iddialarının büyük bir yalan olduğunu da ifade eden İhsan Bozan, “Bu tabiî ki yalan. Böyle bir şey olmadığı net bir şekilde ortada.
Türkiye’nin üretmeye ve büyümeye ihtiyacı var. Bunun için de yeni üretim alanlarına ihtiyaç var. Bu alanların belirlenmesi ve üretime açılmasının yegana amacı budur. Bodrum bölgesinden buraya taşınacak her hangi bir çiftlik olmadığı gibi Bodrum’da çiftliklerin taşınması veya kapatılması için de verilmiş her hangi bir karar da yoktur.
Bu bölgede tüm işletmeler için bölgesel çevresel etki değerlendirmesi (ÇED yapılmış olup, yasal zorunluluk gereği yüzey, orta sudan ve derinden numune alınarak, incelemeler yapılmıştır. Özellikle azot, fosfor ve nitrit gibi kirletici unsurların tahlilleri yapıldı ve akredite olan üniversiteler tarafından değerlendirmesi yapılıyor. Bu değerlendirmeler ışığında triks verileri dikkate alınıyor. Yani tirks değeri 4’ün altındaysa oldukça iyi, 4-5 arası iyi, 5-6 arasında risk var ve 6’nın üzerinde ise her ne tesisi olursa olsun kapatın deniliyor.
Bodrum bölgesinde 30 yıldır üretilmekte olup, yaklaşık 90 bin ton üretim yapılıyor ve bu alanda bugüne kadar 4’ün üzerine çıkmış bir triks değerlendirmesine rastlanmadı. Balık çiftlikleri denizi kirletiyor mu? Bunun cevabı budur.
Bodrum bölgesinde yaz aylarında nüfus sayısı artmaktadır, onların getirmiş olduğu kirlilik yükü de bu değerlerin içindedir.
Bu mevzuat Mersin için veya ülkenin diğer bölgeleri için de geçerlidir. Burada da bir balık çiftliği kurulacaksa aynı izleme ve denetleme buraya da tabidir” dedi.
“KAMUOYU KASITLI YANLIŞ BİLGİLENDİRİLİYOR”
Bunun dışında bir takım ortamlarda, platformlarda özellikle balık yeminden kaynaklanan kirlilikten bahsedildiği gibi akademisyen kimliği taşıyanlarda bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmektedir. Geçtiğimiz günlerde bir çevre mühendisi balık çiftlikleri hakkında beyanatta bulunmuş. Keşke önce bize sorup, kamuoyunu kasıtlı olarak yanlış bilgilendirmeseler.
Balık yeminde neler var? Balık yeminin ham maddesinin yüzde 45’i balık unu, balık yağı, soya küspesi, buğday unu, mısır gluteni ve vitamin-mineral karışımlardan oluşmaktadır. Bunların içerisinde hiç biri kimyasal değildir. Vitamin ve mineraller de tamamen organik, suda çözülebilen ürünlerdir. Bir kilogram balık elde edebilmek için yaklaşık deniz balıklarında 1.8 veya 2 kilogram yem kullanılmaktadır. Türkiye’deki yem teknolojisi üstün bir teknolojidir. Bunun özelliği de hammadde karıştırıldıktan sonra 120 dereceye kadar buharla pişirilmesidir. Bunun özelliği de sindirilebilirliğin arttırılmasıdır.
Yani; bir kilogram canlı ağırlık almak için yaklaşık 2 kilogram yem harcıyoruz. Balık çiftliklerini etrafında da çok sayıda balık dışkısı ile beslenen balık vardır.
Bir kilogram yemin fiyatı 1 Avro’dur. Yemin yüzde 20’sini balık yiyor yüzde 80’i denize gidiyor gibi bir şey söz konusu olamaz, hiç kimse cebindeki parayı göz göre denize atmaz.
“NORVEÇ’TEN BİLE İLERİDEYİZ”
Yıllarca biz Bodrum’da da benzer problemlerle uğraşmadık değil. Balık çiftlikleri maalesef eskiden plansız alanlara kuruldu daha iptidai tesislerdi. Türk akuakültürü şuanda teknoloji olarak şuan Norveç’ten bile daha öndedir. Bunu iddialı bir şekilde söyleyebiliriz. Türk akuakültürü özellikle Ortadoğu ülkeleri olmak üzere çok sayıda ülkeden Now Hav transferi için teklif almaktadır. Yani bu işletmeler büyük işletmelerdir.
Bizler bu bölgede bu güzel ülke için üretmeye, istihdam yaratmaya ve ihraç ederek döviz getirmeye adayız. Kamuoyunun da bu anlamda Türkiye’nin ihtiyaçları ve gelişmesi için üretimin mutlak ve mutlak olmazsa olmazı olarak değerlendireceğini umuyor, balık çiftliklerinin yanlış bakış açısı ile değerlendirildiğini ifade etmeye çalışıyoruz.
İnşallah doğru bilgiler ile doğru yatırımlara hep birlikte destek oluruz” açıklamalarında bulundu.
“2008’DEN ÖNCE SORUN VARDI”
Açıklamalarının ardından soruları yanıtlayan İhsan Bozan, “Muğla’daki tesislerin açığa taşınmasına ilişkin oldu, bu doğru değil mi? Muğla’da turizmciler bu konudan şimdiye kadar hiçbir rahatsızlık yaşadı mı? Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Çevre Kontrol Daire Başkanı Bülent Halisdemir bir sunum yaptı ve basındaki iddiaların büyük bir kısmını resmileştirmiş oldu. Bunlardan birisi turizm alanlarının yanında olduğu, Dana Adası’nın Sit alanı olduğu, kirletici unsurlar taşıdığı ve ÇED yönetmeliğinin belirlediği kapasitenin altında üretim göstererek, ÇED gerekli değildir kararı alındığı gibi iddiaları gündeme getirdi” sorusuna, “Ben Muğla’dan Mersin’e taşınan balık çiftliği yok dedim. Balık çiftlikleri, kültür balıkçılığı Muğla’da başladı ve plansız bir şekilde koyların içerisinde yapıldı. Zaten koyların içinde kalmış olsaydı büyüme şansı yoktu. 2008’te Çevre Bakanlığı’nca yapılan düzenleme için bizim de yani sektörün de görüşleri alındı. 2008’ten sonra 0.6 deniz mili, 30 metre denizlik ve 0.1 m/sn akıntı hızı standartları getirildi. Haliyle zaten bu işletmeler kıyıdan uzaklaştı. 2008’den önce problem yok muydu? Mutlaka vardı. Türkbükü’nde çiftlik vardı, otellerin içerisinde, bu çok sağlıklı bir yaklaşım değil ama o planlama hatası. Sektörün bu kadar hızlı büyüyebileceği tahmin edilmedi muhtemelen. Ama 2008‘den sonra Bodrum bölgesinde bu tür bir sorun kalmadı.
“BÜYÜKŞEHİR’İN DURUMU; BU NE PERHİZ, BU NE LAHANA TURŞUSU?”
Büyükşehir Belediyesi’nin çeşitli iddiaları ve mecliste gündem konusu yapılan iddialar ile ilgili şunu söyleyeyim; bu alanlar 12 ayrı kurum tarafından belirlenmiş, Büyükşehir Belediyesi tarafından 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı’na potansiyel su ürünleri üretim alanı olarak işaretlenmiştir. Yani bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Yani siz bunu belirmişsiniz, haritaya işaretlemişsiniz şimdi de çeşitli kamuoyu baskılarından dolayı farklı bir görüş ifade ediyorsunuz.
Tabiî ki Büyükşehir Belediyesi, Mersin’in kalkınması ve gelişmesi için bir numaralı sorumlu kurum. Dolayısıyla tabiî ki söz söyleme hakkı var ama denizlerdeki planlama Büyükşehir’in inisiyatifinde değil. Bu karışmasın demek anlamına gelmiyor.
BU BÖLGEDE SİT VE TURİZM ALANI SÖZ KONUSU DEĞİL
ÇED yönetmeliğine göre; işletme kapasitesi bin tonun altındaysa ön ÇED yani İl Çevre Müdürlüğü bir takım tetkikler yapıyor ve ÇED gerekli değildir kararı veriyor. Bin tonun üzerinde ise ÇED raporu hazırlanıyor ki bu raporda bakanlıkça veriliyor.
“TESİS KURULUMU ÖNCESİ ARKEOLOGLAR DALIŞ YAPACAK”
Bu kapsamda bu bölgede çeşitli yerlerde anfora kalıntıları olduğu görüşleri var. Bu konuda tetkiklerde yapılmış. Kılıç, sadece Türkiye’nin değil Akdeniz’in en büyük firmalarından biridir. Bu bölgede, üretim yapacağımız alanlarda aşağıda her hangi bir şey var mı diyerek sonar ile tarama yaptık. Bu raporları da Çevre Bakanlığı’na sunduk. Çevre Bakanlığı da bu konuda bu bölgede araştırma yapan Konya Selçuk Üniversitesi Sualtı Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr Hakan Öniz’den görüş alın dedi ve biz de kendisi ile görüştük. Yrd. Doç. Dr Hakan Öniz bu bölgede her hangi bir kalıntının olmadığını söyledi. Ancak sistemleri kurmak için çapa attığımız yani tonozlama yaptığınız dönemde kendisinin de bu bölgede dalacağını ve onay verebileceğini söyledi ki biz de bunun için taahhüt verdik. Tonozlama yaptığımız dönemde Hakan Öniz ile dalıp, aşağıda her hangi bir kalıntı var mı yok mu, kontrol edeceğiz” yanıtı verdi.
“PERSONEL BULMAK DAHA KOLAY OLDUĞU İÇİN BURAYA GELDİK”
Bozan ayrıca, “Balık çiftlikleri ile Mersin’in istihdamına da katkı sağlayacağınız söylediniz, bu nasıl bir katkı olacak?” sorusunu da şöyle cevaplandırdı; “Bizim firmalarımız rekabet gücü yüksek olması açısından entegre firmalardır. Yumurtadan itibaren sofraya kadar tüm zinciri biz kendimiz üretiyor. Sektörde de genelde böyle. Biz burada yalnızca balık çitliği kurmayacağız. Çiftliğini ihtilacı paketleme ve işleme tesisleri için Silifke organize Sanayi Bölgesi’nden arazi aldık. Bu balık çiftlikte yetiştirildikten sonra işlenecek, ambalajlanacak, bunun için de işleme-paketleme tesisleri, buz ve yem fabrikaları ile yavru balık tesisleri kurulacak.
Şuanda sektörde 2 bin çalışanımız olup toplam akuakültür sektöründe 6 bin insan çalışmaktadır. Biz burada ilk etapta iki yıl içinde 600 ve 5 yıl içerisinde de 1500 personele istihdam sağlamayı planlıyoruz.
Burada ciddi bir istihdamın sağlanacağı tartışmasız. Bodrum bölgesinde personel bulmakta zorlanıyoruz. Çünkü orada turizm daha cazip bir çalışma sahası. Burada daha kolay personel bulacağını da düşünüyoruz, yatırımın burada düşünülmesinin sebeplerinden bir tanesi de budur.
Muğla akuakültürün yüzde 65’ini gerçekleştiriyor ve önemli bir turizm merkezi ama biz Milas ve Bodrum firmaları olarak Muğla kurumlar vergisi sıralamasında ilk sıralardayız”.
“BÜYÜYECEĞİZ, KEŞKE TOPTAN ÇED YAPABİLSEK”
İhsan Bozan son olarak, “Turizm alanı değil dediğiniz bölgede balık çiftliklerini belirleyen aynı kurumlar 12 turizm bölgesi belirlemiş durumda. Muğla’da da belli bir süre sonra turizmcilerin lobisi daha güçlü çıktı ve yönetmelik değiştirildi. Şimdi sizin bu yatırımlarınızın ekonomik durumu nedir? Gelecekte Mersin’de sizin çiftlik kurulacağınız alanlarda belirlenen turizm bölgesinde yatırımlar hayata geçirilirse ve onlarla karşı karşıya gelirseniz ne olacak?” sorusu için de şu yanıtı verdi: “Devlet kurallar ile yönetilir. Varsayımlar, dedikodular ile devlet yönetilmez. Mutlaka bir takım mevzuat düzenlemeleri olacaktır bu konuyla ilgili ama tabiî ki süreç kademe kademe gelişiyor. Sektör geliştikçe bakanlık 2008’de bu düzenlemeyi yaptı. Biz aynı zamanda tesisleri kurarken bir takım taahhütlerde bulunuyoruz. Biz biraz daha büyük kapasiteli tesisler düşünüyoruz. Bundan sonraki ÇED kapasitelerimiz genelde bin 800 ton olacak.
Keşke bakanlık müsaade etse de bölgenin ÇED’ini toptan yapabilsek, Muğla’da öyle yaptık. Ancak bir turizm tesisi bizden rahatsız oldu hadi taşınsın gibi bir şey doğru değil. Bir yerde kirlilik olduğunu iddia ediyorsunuz bunun ispatlanması gerekir.
Biz de zaten bunun taahhüdünde bulunuyoruz. Devlette bizden bu taahhüdü tazminat talep edilmemesi için alıyor. Söz konusu yatırımlar küçük rakamlarla yapılmamaktadır. Kirli sudan ilk önce rahatsız olacak olan o suda yaşayacak olan balıktır. Eğer suda bir kirlilik var ise oksijen değerleri düşer ve balık yem almaz. Siz balığı 20 ayda büyütmek yerine 40 ayda büyütürsünüz. Suda bir kirlilik var ise önce biz bundan rahatsız oluruz. Türkiye’de 11 kurumda İSO 14100 Çevre Yönetimi Sistemi belgesi var ki biri bizdedir”.