Hediye Eroğlu- Mehmet Nabi Batuk
Ders zili çalmadan öncesi son virajda eğitimdeki sorunları, öğretmenlerin taleplerini ve neler yapılabileceğini anlatan Eğitim-İş mersin Şube Başkanı Hakan Boyar, önemli mesajlar verdi. Parasız eğitimin anayasal hak olduğunun altını çizen Boyar, ancak bugün ülkede eğitimin ranta ve siyasete kurban edildiğine dikkat çekti. “KHK’lar, öğretmenlerin ve idarecilerin üzerinde bir sopa gibi” diyen Boyar, öğretmenlere ‘dik’ durma çağrısı yaptı.
“CEMAATLER EĞİTİMİ BÖLÜŞMEYE ÇALIŞIYOR”
SORU: Yeni eğitim ve öğretim yılı başlarken en önemli sorunlar nelerdir? Özellikle gerici faaliyetlerin kuşatması altındaki eğitimde son durum nasıl?
H. BOYAR: Laik ve bilimsel eğitim ülkemizde son süreçte bitirildi. Bilimsellikten uzak bir yeni müfredat ile karşı karşıyayız. Bilimsel olmayan bir müfredattan da bir verim ve başarı beklemeniz mümkün değil. Ders kitaplarında trajikomik birçok nokta bulunmakta.
Ülkenin en çağdaş ve akademik eğitim müfredatını hazırladığını söyleyen Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler, enstitüler, araştırma merkezleri ile değil, Diyanet İşleri Başkanlığı ile protokol yapıyor. Hiçbir pedagojik eğitimi olmayan kişileri çocuklarımızın içine sokuyorlar. Örneğin Ensar Vakfı gibi tartışmalı yapılarla protokoller yapılıyor.
Şuanda ülkemizdeki cemaatler eğitimi bölüşmeye çalışıyor. Çocuklar kuşatılıyor. Çünkü eğitimde bir başarı hedeflenmiyor. Siyasal iktidar tamamen kendine oy verecek, kendisine itaat edecek bir seçmen devşirmeye çalışıyor.
“SİZ BU ÜLKENİN GELECEĞİNE DİNAMİT KOYUYORSUNUZ”
SORU: Eğitimdeki başarı çıtası pek çok araştırma ile gösterdi ki yerlerde sürünüyor! Bu verileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
H. BOYAR: Uluslararası PISA testi sonuçlarına göre, Türkiye 72 ülke arasında 50. sırada yer alırken, önceki testlere göre de performansı geriledi. Matematikte; Birleşik Arap Emirlikleri, Şili, Moldova gibi ülkelerle aynı sıralardayız. Okuma konusunda da Meksika ile birlikte son sırada yer alıyoruz. Elimizde bu kadar veri varken siz hala neyi diretiyorsunuz? İmam Hatip Liselerinin başarı seviyeleri ortadadır. Meslek liseleri bu haldeyken, eğitim sistemi her geçen gün kan ağlarken siz tutup bu ülkenin geleceğine dinamit koyuyorsunuz. Çünkü bir ülkeye diz çökertmenin en kolay yolu eğitim sistemini çökertip bitirmektir.
Ancak görüyoruz ki siyasilerin çocukları yabancı menşeli özel okullarda eğitim alıyorlar.
“EĞİTİM RANTA KURBAN EDİLİYOR”
SORU: Eğitim ve ulaşım artık ciddi bir sorun haline geldi. Hatta bu durum servis hizmetinde rantı arttırdı ve ciddi sıkıntılar baş gösterdi! Tüm bunlar öğrenciye, eğitime nasıl yansıyor?
H. BOYAR: Geçmişte; ‘En iyi okul evime en yakın okul’ projesi vardı. Bu iyi bir projeydi çünkü çocuklarımız saatlerce servislerde telef olmuyordu. Ancak şuan okullar yaşam alanlarından uzak noktalara yapılıyor. Bu yüzden çocukların günde 2 – 3 saati yollarda geçiyor. Şimdi böyle bir düzende eğitimde nasıl bir başarı elde edebilirsiniz?
Ayrıca Türkiye’de bununla birlikte bir rant oluşturuldu. Öğrenci servisleri okullarla öğrenci başı 100 TL’ye anlaşıyorlar. Ama bunun veliye yansıması 200 TL oluyor. Servisten gelen 100 TL’yi okul alıyor. Yani bir taraftan servisçi diğer taraftan okul sizi yoluyor.
Ülkede parasız eğitim bitirildi. Özelleştirmeye doğru gidiyoruz. Ayrıca bu insanların eğitim sistemi içindeki görevlere uygun mu? Liyakat sahibi mi? Güvenli mi gibi sorular ise yanıtsız. Her şey birbirine karışmış vaziyette. Sistemi neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.
“PARASIZ EĞİTİM ANAYASAL HAK”
SORU: Eğitime ayrılan ödeneğin arttırıldığı ile övünülüyor peki ama okulların eksiği, veliden maddi destek talebi hiç bitmiyor? Bu nasıl oluyor?
H.BOYAR: Sendikamız genel merkezi tüm il yönetimlerine bir yazı göndererek; öğrenci velilerinden para toplayan okul yöneticilerinin Milli Eğitim Müdürlüğüne şikayet edilmesini, para isteme konularının takipçisi olunmasını istedi.
Okulların bakım, onarım ve yenileme işlemleri için yöneticiler velilerden para topluyor. Bu doğru bir uygulama değil. Çünkü anayasa derki; ‘Eğitim parasızdır ve devlet tarafından yapılır ve yürütülür.’
Türkiye’deki tüm okulların yıllık bütçelerinin olması gerekiyor. Biz devlete bu yüzden vergi veriyoruz ama üstüne okula da para veriyoruz. Bazı okullarda okul müdürleri öğretmenleri adeta tahsilatçı gibi çalıştırmak istiyor. Öğretmen bu işlemleri yapmadığı zaman hakkında soruşturmalar açmaya başlıyor. Öğretmenler işini rahat yapamaz hale getiriyor. Biz bu noktada üye öğretmenlerimizi uyardık. Hiçbir veliden hiçbir şekilde para alınmaması gerektiğini duyurduk.
Mersin’de özellikle Yenişehir ilçesinde 500 – 1000 liraya kadar paralar toplanıyor.
SORU: Veliler iyi okullar, iyi öğretmenler arıyor ama öğretmenlerde iyi veli arıyor. Bu arayışta yanlış nerede?
H. BOYAR: Örneğin ben sürekli göç alan Kurdali bölgesinde çalışıyorum. Şimdi biraz daha dışarıda kalmış bir bölge ile merkezdeki bir bölge arasında dağlar kadar fark var. Çünkü geri kalmış bölgelerde çocuk okula geldiği zaman her şey sizsinizdir. Veli veya kırtasiye desteği alamıyorsunuz. Bu durumdaki öğrenciye beş kat daha fazla zaman ayırmak zorunda kalıyorsunuz. Mersin’de öğretmenlerin kalitesinde hiçbir sıkıntı yok, sorun fiziksel şartlar, velilerin verdiği destekle alakalı.
“KHK’LAR, ÖĞRETMENLERİN VE İDARECİLERİN ÜZERİNDE BİR SOPA GİBİ”
SORU: Öğretmenlerin sorunları çok ama onlardan beklentiler de aynı oranda fasla. Peki onların beklentileri neler?
H. BOYAR: OHAL ilan edilmesi ile öğretmenler ihraç edilmeye başlandı. İnsanlar hiçbir tebligat yapılmadan, yargılanmadan, savunma hakkı verilmeden televizyonlardan ve internetten KHK’larla ihraç edildiklerini öğrendiler. İnsanlar açlığa sefalete mahkum edilerek terbiye edilmeye çalışıldı.
Eğitimcilere, ‘Ben ne dersem siz onu yaparsınız’ mesajını verdiler. ‘KHK sopası bende başını kaldırdığın anda gidersiniz’ dendi. Şimdi eğitim dönemi böyle bir ortamda başlayacak. Öğretmen burada ne yapsın?
Öte yandan atamalar, terfiler ayrı bir sorun. Özellikle müdür ve müdür yardımcılığı işleri tartışmalı bir şekilde mülakat sınavına bağlandı. Eğer bir kişi müdür veya müdür yardımcısı olmak istiyor ise mutlaka ‘O’ sendikaya üye olması gerekiyor. Yada siyasal iktidarın bürolarına gidip yalvarmanız, ‘ben size hizmet etmek için ölüyorum’ demeniz gerekiyor. Siyasi iktidara hizmet sözü vermiş bir okul yöneticisi okulun başına geldiği zaman, siyasal iktidar eğitim sistemindeki çarkı kendi eline alıyor. Ama bu duruma karşı duran insanlar bedel ödüyor.
Tabiki bu dönem bir şekilde geçecektir. Örneğin Mersin’de bazı akademisyenlerimiz Kültürhane isimli bir mekan açarak, siyasal iktidara ‘benim senin işine ihtiyacım yok. Benim işimi elimden alabilirsin ama benim duygularımı elimden alamazsın. Benim hayata bakışımı değiştiremezsiniz’ mesajı verdiler. Bu mesaj çok doğru bir mesajdır.
Ama hala KHK’lar, öğretmenlerin ve idarecilerin üzerinde bir sopa gibi durmaya devam ediyor.
“ÖĞRETMENLER DİK DURMALI”
SORU: Öğretmenlerin hak ettikleri ücretleri alamadığını biliyoruz. Peki bu onları nasıl etkiliyor?
H. BOYAR: Enflasyonun yüzde 10’un üzerinde olduğu bir ülkede öğretmenlere yüzde 3,5 gibi bir zam teklifine ‘evet’ denildi. Bu rakamları kabul eden sendika hızlıca büyümesine rağmen; öğretmenlerin sendikal kazanımlarına hiçbir katkı sağlamamıştır.
Eğitim camiamızın, öğretmenlerimizin dik durması gerekiyor. Eğer biz dik durmaz; yöneticilik, rahat iş koşulları veya kazanç için görüşlerimizden, değerlerimizden vazgeçer, topluma dair en ufak bir söz söyleme hakkımız olmaz. Önce sizin dik durmanız lazım, çünkü siz bir eğitimcisiniz. Siz toplum için bir rol modelsiniz. Eğer siz dik durmazsanız hiç kimseden de bunu beklemeye hakkınız yok.
SORU: Eğitimcilerin dik durmasının öneminden bahsettiniz ama velilere neler söylemek istersiniz?
H. BOYAR: Velilerinde öğretmenlerin yanında durması gerekiyor. Çocuklarımızın geleceği için velilerin öğretmenlerin yanında olması gerekiyor. Eğitimde dinsel ve ırksal bakış açısı diye bir şey olmaz. Eğitimin rehberi bilimselliktir. Eğer bu böyle olmazsa siz eğitimin hiçbir noktasından verim alamazsınız. Velilerin çocuklarını ezberci sistemde sadece diploma alması için okula göndermemesi gerekiyor.
Daha güzel bir dünya, ülke için mimarlara, mühendislere, doktorlara, avukatlara ihtiyacımız var. Üretemeyen bir ülke asla geleceği inşa edemez.
“BİZ CUMHURİYETLERİN ÖĞRETMENLERİ OLARAK DAİMA ATATÜRK’Ü ANLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
SORU: Eğitim sistemini ayağa kaldırmak için neler yapmalıyız?
H. BOYAR: Türkiye’de eğitimin felsefesi yok. Eğer siz 15 – 16 yılda bir sistemi onlarca kez değiştiriyorsanız, bu çocukları bir deneme tahtasına çevirmişseniz, kendinizi oturup sorgulamanız gerekiyor. Bilimsel yöntemlerle, alanında uzman kişiler tarafından sorunları tartışmalıyız.
Diğer bir konuda Atatürk ve Atatürkçülüğü müfredattan silmeye çalışıyorlar. Kurtuluş Savaşı’nı başlatan, Cumhuriyetimizi kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının müfredattan çıkarılması tarihimizi dinamitlemektir. Çünkü Atatürk bize daima; ‘çağdaşlığı ve bilimi yol alın ve ben bile bilimle çelişirsem bilimi tercih edin’ diyen bir liderdir. Bu ülkede Atatürk özgürlüğün, bağımsızlığın, bilimin, aydınlanmanın ve kadının simgesidir. Bu simgenin müfredattan çıkarılmasına kimsenin gücü yetmez. Biz Cumhuriyetlerin öğretmenleri olarak daima Atatürk’ü anlatmaya devam edeceğiz.