“Katar’a yapılanlar Türkiye’ye de yapılabilir”


 

Türkiye’nin çok kutuplu bölge politikasına ayak uydurduğunu söyleyen ve ABD’ye bağımlı olmayacağının sinyallerinin verdiğini söyleyen Doç. Dr. Murat Koç, “Türkiye’nin elinden ittifak dinamikleri ve liderlik rolü alınmak isteniyor. Katar’a yapılanın aynısının Türkiye’ye askeri, diplomatik ve uluslara

Haber Merkezi

Mersin’in Tarsus ilçesinde faaliyet gösteren Çağ Üniversitesi’nin Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Murat Koç, 7 ülkenin Katar ile diplomatik ilişkisini kesmesi ile dünya gündeminde ilk sıraya oturan krizi değerlendirdi.

2025‘te ABD ekonomik anlamda Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi’nin resmi olarak açıklanmasının hemen ardından Bush doktrininin yeniden canlandığı dönemin başında olunduğunu anımsatan Doç. Dr. Koç, “Mottosu belli bir doktrin: ‘Ya bizdensin ya da değil’. Yani tamamlanmamış BOP projesinin devamını izliyoruz. Belki de Obama’nın bu mücadele neden 30 yıl sürer dediğini şimdi daha iyi anlıyoruz.

“SICAK PAZARLARDAN NEMALANMAK İÇİN BÖLGE GÜVENLİKSİZLEŞTİRİLİYOR”

Bu projeyi izlerken ve bütün olup biteni anlamaya çalışırken, uluslararası ilişkiler teorisinde yer alan basit ama bir o kadar pratik şu üçlemeyi daima hatırda tutmak lazım: Güç, tehdit ve çıkar dengesi.

ABD’nin hegemonya kurgusunun ve güç dengesinin temelinde, askeri, siyasi ve ekonomik olarak bölge ülkelerinin içeriden ve dışarıdan ağ stratejisi ile kuşatılarak etki ve kontrol altına alınması, güç kullanamaz hale getirilmesi yatmaktadır. Bir başka deyişle ABD hegemonyasının etki alanı dışında ülke bırakılmaması ve bölgede üretilen her bir dolardan ABD’nin payının alınması. Sıcak pazarlardan azami nemalanma ve bunu sürdürülebilir kılmak. Bunun için bölgenin güvenliksizleştirilmesi…

“TÜRKİYE, ABD’YE AÇIK BİR TEHDİT”

Bu güç dengesini oluştururken Türkiye de dahil olmak üzere kendi kontrol alanı dışına ve Çin’in etki alanına girecek bir ekonomik dizayn istemeyen ABD, bölgenin Türkiye, Katar gibi sivrilen unsurlarına oynuyor yani tehdit dengesini lehine çevirmeye çalışıyor. Türkiye bu bağlamda ABD’ye açık bir tehdit.

DAEŞ bu bağlamda minimum zararla maksimum kar elde edebileceği yegâne unsur. Çok akıllıca kurgulanmış, şekilden şekile giren amorf ve hibrid bir yapı olan bu şirket; yani franchise, ne istenirse onu yapıyor ve çıkar dengesini de PKK ve PYD gibi terör örgütleriyle birlikte terör argümanıyla sağlamaya çalışıyor. DAEŞ bir bakıma tetikçiyi gizleme aracı.

Ancak bu seferki yaklaşımın temel dizaynı biraz daha ABD iç politikasının gölgesi altında gündeme geliyor. Enerji ve silah lobilerinin desteği ve onlara verdiği sözlerle işbaşına gelen Trump kısa süre içinde sonuç almak için kendinden önceki yönetimlerin yaptığı gibi terör kartını oynamak suretiyle Sünni dünyasını kontrol altına almaya ve çalışıyor. Biraz da Trump’ın kişisel kurtuluşu olacak bu girişim “görevi kötüye kullanma” iddialarının gündeme geldiği bir sürecin içinde cereyan ediyor. Ve Trump kendince hızlı davranmak ve kendini ispat etmek zorunda” dedi.

 

“ABD; HALK İRADESİNİ YÖNETİME YANSITAMAYAN KIRILGAN DEVLETLERİ KULLANIYOR”

Birbirine zıt unsurlara ve gruplara destek vermek, aynı cephede olup ABD’nin çıkarlarına aykırı davranan devletleri ayrıştırmak, tüm bunları yaparken ekonomik kazanç amaçlı savaşları etnik ve bölgesel gerilimlerin ardına gizlemek stratejisinin gün gibi ortada olduğunu da dile getiren Doç. Dr. Murat Koç, “Örneğin; Katar’ı, terörizm üzerinden tecrit etme politikası adı altında Körfez’e silah satma politikasının yaratılmış aktörü haline dönüştürme diplomasisi bunun bir örneği.

Obama döneminde açılan Şii kartı kapatılmış, petro-dolar akışını kolaylaştıracak Suudi Sünni kartı Trump döneminde açılmıştır. Hatta bunu daha da ileri götürerek Ortadoğu NATO’su, İslam Ordusu gibi bölgeyi felakete götürecek bir politikanın altyapısını oluşturmaya ve bölgeyi kontrolsüz bir silah deposu haline dönüştürmeye çalışmaktadır. Halk iradesini yönetime yansıtamayan kırılgan devletleri kullanan ABD, kendi çizgisine gelmeyen devletlere düstur vermek üzere yine bu ülkelerin temel dinamiklerini kullanmaktadır.

 

İRAN’IN FARKINA VARAMIYORLAR!

ABD’nin henüz farkına varamadığı, kullanmış olduğu terör argümanıyla İran’ın elini güçlendirdiği gibi, içinde bulunduğu supranasyonel örgütlerin yani NATO, BM ve G-20 gibi oluşumların zaten yok olmaya yüz tutmuş itibarlarını yerle bir ettiğidir.

İran’ın dikkat etmesi gereken de hızla çatışma ortamına kayması, kırılgan iç dinamiklerinin istismara açık olduğudur.

Bu tabloda Türkiye ilk Bush doktrini döneminde sergilediği politikanın çok ötesinde çok kutuplu bölge politikasına ayak uyduruyor, ABD’ye bağımlı olmayacağının sinyallerini vererek kendi dinamiklerini hayata geçiriyor ve güvenlik mimarisini inşa ediyor. Bir başka deyişle kendi güç, tehdit ve çıkar dengesini kurguluyor. Türkiye bölge barışına hizmet eden bir liderlik anlayışı içerisinde. Çetin bir mücadele bu. Hala Türkiye’nin oyuna girmesine karşı çıkan birden fazla lobiye karşı mücadele veriyor. Elinden ittifak dinamikleri ve liderlik rolü alınmak isteniyor. Katar’a yapılanın aynısının Türkiye’ye askeri, diplomatik ve uluslararası hukuk bağlamında yapılması gibi bir tehdit halen var.

Türkiye bir taraftan Ortadoğu’da şeytan üçgeninin daima bir ucunu oluşturmuş ABD güdümündeki Erbil’in fırsat kollayan siyasi girişimlerini yakından takip ediyor. Eğer Türkiye Körfez diplomasisini caydırıcılık, kolektif güvenlik, İran ve Rusya başta olmak üzere bölgesel işbirliğini başarıyla yürütebilirse kendi periferisinde bir çekim alanı yaratarak Ortadoğu’nun kaderine yön verebilir” diye konuştu.


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA