Aydıncık’ta yeni balık çiftlikleri istilasına uğrayacağımızı, işgal için tüm yolların döşenip, son kerteye geldiğimizi çoğu olayda olduğu gibi yine yazar Abdullah Ayan’dan öğreniyoruz.
Abdullah Ayan’ın konuyla ilgili olarak Kent Konseylerine şöyle bir sorusu var;
“Susayım diyorum ama yine de dayanamayıp sorayım:
Edremit körfezinin turizm öncelikleri içinde yer almadığı için Mersin Aydıncık'a reva görülen balık çiftlikleri konusunda küçüğünden büyüğüne kent konseyleri ne düşünür acaba?.
Bu konuda bir duruş belirlenmeyecek söz söylenmeyecekte hangi konuda tavır koyulacak?.”
Soru basit, kısa.
Baştan beri oluşturulmasından, işleyişine kadar karşı olduğum bu sözde konseylerden ses çıkar mı bilmiyorum, ama kent sevdalısı Mimar Abdullah Yılmaz’ın Abdullah Ayan’ın sorusuna yaptığı yorum çok şey anlatıyor ve konuya katkı sağlıyor.
Sözü biraz özetleyerek Mimar Abdullah Yılmaz’a bırakayım o zaman;
**
-Kent konseyi bileşenleri, paydaşları, kent konseyleri; kent yaşamında kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi , kentin hak ve hukukunun korunması , sürdürülebilir kalkınma , çevreye duyarlılık , sosyal yardımlaşma ve dayanışma , saydamlık , hesap sorma ve hesap verme , katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır...
-Kent konseyleri AB uyum sürecinde bizim yerel yönetimler lügatine girmiş gelişmiş ülkelerde yerel demokrasinin güçlendirilmesi ve kentte halkın katılımcılığını sağlanmasında önemli işlevler üstlenen, insan odaklı ve kamu yararı için var olan yerel demokrasilerin vazgeçilmezidir;
-Oysaki; ülkemizde her alanda olduğu gibi, kurumları, sivil toplum örgütlerini, meslek odalarını bağımsız kılmaktan korktuğumuz için, kent konseylerinde alınacak kararları ancak öneri,dilek ve temenniler çerçevesinde belediye meclislerine sunma ve son değerlendirmenin mecliste yapılması gibi, kurallarla daha baştan eli, ayağı bağlanan, ekonomik anlamda yine belediyelerin eline bakar hale getirilen, ekonomik özgürlüğü olmayan bağımsız hareket edemeyen, parayı veren düdüğü çalar misali, parayı verecek olan belediye başkanlarının gölgesi, arka bahçeleridir…
-Kent konseyleri, belediyelerin arka bahçesi olarak dizayn edilmemelidir..
-Mersin kent konseyi yürütme kurulunda belediye görevlisi bürokrat olmamalıdır..
-Aksinde, konseyin belediye hizmetlerini sorgulama, kentsel sorunları denetleme görevi sözde kalır...,
-"Konsey başkanı, her karar almada sayın büyükşehir belediye başkanı bu konuda ne düşünür, onun onayını almak lazım.." cümlesini çok kullanır... bir önceki Mersin kent konseyi yapılaşmasında olduğu gibi...
-Kent konseyleri, siyasi kaygı gütmeden kentsel politikalar üretmelidir......”
**
Abdullah Ayan ve Abdullah Yılmaz sorulması, söylenmesi gerekeni söylemişler, duygularımıza tercüman olmuşlar.
Onlara teşekkür edip haklarını teslim edelim.
Bizde orta yere bırakalım sorumuzu;
Dut yemiş bülbüller öter mi?.
**
Sevdiğim Laflar:
“BUGÜNÜN BİR SAATI İKİ YARINA BEDELDİR...”