image
Murat TELLİ
27.12.2023


MANAV DÜKKANI

Merhaba sevgili dostlar;

Uzun bir aradan sonra yeniden sizlerleyim. Evet biraz uzun bir ara oldu. Yıllardır içinde olduğum iletişim alanından pandemiyle birlikte bir süre uzak kaldım.  Tarım alanında üreticilik yapan aile işletmemizle ilgilenmek istedim bir süre ve öyle de yaptım. Ama Türkiye’de çiftçi olmak sadece çiftçilik yaparak yaşamınızı sürdürmeyi imkansız kılıyor maalesef. Çünkü ülkemiz sahip olduğu her güzelliği ,her kaynağı değer bilmez bir pervasızlıkla yok ettiği gibi tarım alanında da gün be gün büyük bir hızla felakete doğru sürükleniyor. Son 2 yıldır içinden çıkamadığımız enflasyon baskısıyla gittikçe derinleşen bir ekonomik krizle çalkalanan ülkemizde  temel gıda üretimi yükünü sırtlanan tarım sektörümüz artık bu yükü taşıyamayacak kadar yorgun,bitkin ve tükenmiş durumda… Geçen hafta dalında meyveleri ile limon ağaçlarının kesildiğine , tonlarca mandalinanın antrepoların aralarındaki ücra hafriyat alanlarına döküldüğüne defalarca şahit oldum. Distopik bir gerilim filminin sahnelerinde görülecek türden bir felaket çağrıştırıyor insana bu tablo. İnsan kendine şu soruyu sormadan edemiyor: Çiftçinin dalında ya da Sebze Meyve Hali’nde 3-4 TL’ye satamadığı için ağaçlarını kestiği, çöplüklere döktüğü bu ürünler nasıl oluyor da tüketicinin önüne,hem de aynı şehir sınırları içerisinde 15 TL’den aşağı gelemiyor. Hatta aynı ürün İstanbul’da 25-30 TL bandında bir fiyatla buluşuyor vatandaşla. Hadi 2023 yılında olmamıza rağmen tüm taşımacılığımızın hala kamyonlarla mazot yakarak yapıldığını göz önüne aldığımızda İstanbul’daki fiyatların o seviyede olması kabul edilebilir olmasa bile en azından anlaşılabilir. Ama benim şunu anlamam imkansız sevgili dostlar, anlayan varsa lütfen bana da anlatsın. Ben de size çiftçi olarak her türlü ekonomik  yük ve tabiatın zorluklarını göğüsleyerek ürettiğim limon ya da mandalinamı 3 TL’ye satamıyorken aynı ürünü bahçemden 20 km uzaktaki evimin köşesindeki zincir markette indirimde 14,99 TL olarak gördüğümde hissettiğim öfkeyi, bizi yöneten tüm siyasiler hakkında tüm kalbi duygularımı anlatmaya çalışayım.

Yıllar önce Nuri Bilge Ceylan Cannes Film Festivali’nde ödül alırken konuşması sırasında ‘güzel ve yalnız ülkem’ ifadesini kullanmıştı belki hatırlarsınız. Hatta bu lafı yüzünden bile sosyal medyada linç yemişti. Bence o cümledeki yalnızlık bizim çitçilerimize, üreticilerimize çok yaraşıyor . Evet bizler seçmenler olarak seçtiğimiz yöneticilerin, başkanların, vekillerin   isimlerini unutabiliriz. Seçimden sonra hiç birisini görmediğimiz için unutmamız da gayet doğal, biz vatandaşız. Ama bizim hakkımızı korumak için bir göreve talip olanların sorumluluklarını unutma lüksü olamaz, olmamalı. Peki gerçekte böyle mi,tabii ki de değil. Çiftçi olarak ben çaresizlik içerisinde gittikçe yok olup giden bu sektördeki sorunları benim aklımla anlayıp ,benim dilimle dillendiren ne bir vekil, ne bir bakan, ne bir yerel yönetici ne de bir meslek odası yetkilisi göremiyorum. 1 yıl içerisinde mazot, gübre, işçilik gibi gider kalemleri 4 katına çıkar; sessizlik… İktidar enflasyonun faturasını zincir markete keser, zincir market sanayiciye yapamadığını döner çiftçiye yapar, meyve sebze  alım fiyatlarını kafasına göre aşağı çeker,çiftçi malını geçen yıl sattığı fiyatın yarısına zararına satmak zorunda kalır; sessizlik… Yüksek enflasyonun sonucu işçi ayağa kalkar kendi kafasına göre işçilik fiyatları belirler yevmiye işçi ücreti bir yılda 3 katına çıkar; sessizlik… İşte bu derin sessizlik ,tabiatın zorlukları ve iklim kriziyle birlikte bizi büyük bir hızla gıda krizine doğru sürüklüyor. Umarım benim kendi adıma çıkarabildiğim bu cılız ses birilerinin kulağına gider de bu konu biraz daha ciddiye alınır. Uzun bir aradan sonra bir araya geldiğimiz bu yazımda sizleri hemen sıkmak istemem. Sonraki yazılarımda yukarıda bahsettiğim sorunları daha detaylı ele alacağız. Devlet babamızın verirken yere göğe sığdıramadığı  ama tüm yıl boyunca traktörün bir kere bile deposunu dolduramayan mazot desteğini de yerel üreticiyi desteklemenin de temel görevi olan belediyelerin ‘’yılbaşı panayırımız yurtdışındaki Noel pazarları gibi görünmeli, yılbaşı panayırında manav dükkanı görmek istemiyoruz’’ yaklaşımıyla küçümsenen yerel üreticinin  çilelerini  de tüm gerçekliği ile dile getireceğiz. Belki o zaman bu şekilde devam edersek birkaç yıl içerisinde istesek de manav dükkanı bulamayacak hale geleceğimiz gerçeğini görecek kadar açılır gözlerimiz…

Yeni yılda hayatın en güzel meyveleri en tatlı lezzetleri sizlerle olsun…




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 

 

  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 





  BİK İLANLAR





 



ANASAYFA
MASAÜSTÜ GÖRÜNÜM
HABER ARŞİVİ


KÜNYE


İLETİŞİM

mersinhaberci.com © Copyright 2016-2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden
yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

sanalbasin.com üyesidir

URA MEDYA