-Eyüp Erdoğan Hoca'ma-
Nazım Hikmet sosyalist, materyalist ve Marksçı görüşlere bağlı bir sanatçı olduğundan bir piskopos olan immateryal görüşleri dile getiren George Berkeley'e karşıdır. Zaten maddeci görüşleri benimseyen birinin aşırı idealist görüşlere sahip biriyle uyuşması eşyanın tabiatına aykırıdır.
Nazım Hikmet, Berkeley'e şu argümanlara yaslanarak hücum eder.
Berkeley hayatın zorlukları altında inim inim inleyenlere bir çözüm üretememekte, tam tersine bu eşitsiz, adaletsiz, zalim durumu meşrulaştırmaktadır. Nazım'ın deyişi gibi Berkeley gibiler "Hayat kavgasında bizi/ Diz üstü süründürmek içindir."
Nazım göre Berkeley soylu, yöneten sınıfına mensup, onları destekleyen bir düşünürdür. Berkeley'in felsefesi de buna koşut bu dünyanın sorunlarına değil, ilahiyata yöneliktir. Aşağıdaki dizeler bu savın dışavurumu gibidir:
(...)
"Kralın şövalyesi
Sermayenin altın sesi
Ve Allah'ın piskoposu
(...)
Nazım, Berkeley'e yönelttiği eleştirilerde onu safsata yapmakla suçlar. Dış dünyayı, dış gerçekliği yadsımasından ötürü onu kınar:
"İşte sen
İşten senin felsefen
Sen o sarı kırmızı rengini gördüğün
Cilalı derisine parmaklarını sürdüğün
Parlak, yuvarlak, elmaya
Fikirlerin bir terkibidir.
Diyorsun
Dışımızda bizi bağlamadan
Var olan varlığı
İnkar ediyorsun."
Şairimiz Nazım Hikmet, dünyanın hakiki olduğunu, düşüncelerimizin dışında bir hayat bulunduğunu, hayatı anlayıp bu dünyayı insana yakışır bir dünya haline getirmemizin mümkün olduğunu vurgulayarak, George Berkeley'e şu ağır dizeleriyle öldürücü yumruğunu indirir:
"Beynimiz bal yoğuran/ Bir kovan/ Ona balı dolduran/ Arıdır hayat/ Aldığımız hislerin/ Sonsuz derin/ Pınardır kainat/ Kainat geniş/ Kainat derin/ Kainat ucsuz bucaksız/ Biz onun parçaları/ Çünkü biz/ Emredenlere emir verenlerden değiliz/ Bağlıyız toprağa/ Kalın halatlar gibi kollarımızla/ Çelik dişleri şimşekli çarklılar/ Koparırken kara toprağın esrarını/ Biz/ Seyretmedeyiz/ Cihan içinden cihanların doğuşunu/ Kehkeşanların gümüş aydınlığında."
(...)
"Ahirete gittiysen eğer/ Oradan bir taç gönder/ Süslemek için Allah'ın kafasını/ Fakat buradan topla hemen tarağını tasını/ Haraç mezat/ Haraç mezat/ Götür pazara bir pula sat."
(...)
"Yol üstünde tabiatın/ Tabiattan gayri kuvvet/ Tabiat geniş/ Tabiat derin/ Tabiat uçsuz bucaksız!.."