“Paramilter” terimi son çıkarılan 137 maddelik 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin(KHK) 121'inci maddesiyle hayatımıza iyice girdi. Kamuoyunda büyük bir tereddütle karşılanan ve ağır eleştirilen bu maddede paramiliter güçlere cevaz veren “paramiliter” terimi sahi nedir? Öncelikle onun açıklanmasında fayda var: "Paramiliter" terimi Yunancadır. Terim Yunanca harici anlamına gelen para ve asker anlamına gelen militer sözcüklerin birleşmesiyle oluşturulmuş bir terimdir. Yani linç güruhlarından oluşan paramiliter güç, işlev ve örgütlenme olarak askeri, ancak düzensiz gönüllerden oluşan bir tür yapıdır(*)
Peki 696 Sayılı KHK'yle varılmak istenen ne? Bunu maddenin lafzını aynen buraya alarak yanıtlayabiliriz.: "Resmi sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile 'bunların devamı' niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır." Atıfta bulunulan birinci madde bu tür eylemlere katılanlara cezai sorumluluktan muaf olduklarını hükme bağlamaktaydı.
Yani devletin polisi, askeri, mahkemesi varken devreye giren silahlı ve şiddet kullanan güruhun cezadan muaf tutulması acımasız sonuçlara devrileceği kesin; çünkü eli silahlı, palalı, odunlu güruhların yola çıktığında nerde duracaklarını kestirmek olanaksız. Tam tersi hukuktan, polislik ve askerlik mesleğinin etik değerlerden uzak bu cahil cühela takımının ne kadar vahşileşebileceğini insanlık Hitler ve Mussoloni faşizminde, İspanya ve Portekiz iç savaşlarında, Pinochetli Şili diktatörlüğünde, Endonezya'daki sol görüşlü, komünist insanların katliamında gördü. O kadar uzağa gitmeye gerek yok. Yine bu ülke insanı eli silahlı, gözünü öldürmek hırsı bürümüş paramiliter güçlerin ne kadar acımasız olabileceğini Maraş Katliamı'nda, Sivas Madımak'ta cayır cayır yakılan aydınların katledilmesinde tanık olmuştur. Aynı doğrultuda yine insanlık, ağzı salyalı paramiliter güçlerin Suriye iç savaşı'nda insanları öldürüp öldürüp yüksekçe binalardan aşağıya attıklarını, yol kenarına yatırıp kurşuna dizdikleri gariban kamyon şoförlerini, öldürdükleri insanların ciğerlerini yeriniden çıkarıp ısırdıklarını çağdaş iletişim kanallarından korkuyla izledi, izlemeye devam ediyor.
Devlet anayasal çerçeveden çıkar, polisinin ve askerinin dışında linç gruplarına, paramiliter güçlere ön verirse bakın neler olur:
“Endonezya'da 1957 yılındaki seçimlerinde Endonezya Komünist Partisi'nin oy oranını %50 artırması ve bir sonraki seçimlerde oyların %50'sini alacağına kesin gözüyle bakılması üzerine devreye Amerikan Gizli Servis örgütü(CIA) girdi.
1965'e gelindiğinde Endonezya Komünist Partisi(PKI) 3,5 milyon üyesi, 10 milyondan fazla taraftarı olan dev bir parti haline gelmişti. Dünyanın 3.büyük komünist partisiydi. Tarihler 30 Eylül 1965'i gösterdiğinde üst düzey 6 general "30 Eylül Hareketi" adında bir örgüt tarafında kaçırılarak öldürüldü. Ardından "Devrimci Konsey" kuruluşu ilan edildi. Komünistler darbe yapıyor denilerek Tümgeneral Suharto olağanüstü yetkilerle donatıldı ve böylece haftalarca süren komünist katliamı başlatılmış oldu.
Paramiliter güçlerin ön aldığı bu vahşi sürek avında 18 Ekim'de PKI'nın feshedildiği açıklandı. Takip eden 4 ay içinde CIA destekli paramiliter ölüm tugayları Komünist Parti'nin önde gelen tüm isimlerini, militanlarını ve sempatizanlarını öldürdü, evlerini ve işyerlerini yaktı. Dönemin Time dergisinde 'Katliam o denli büyük ölçekte ki nemli havanın çürüyen bedenlerin kokuşmasını artırdığı, Kuzey Sumatra'da cesetlerin ortadan kaldırılmaması ciddi bir sağlık sorunu yaratmaktadır. Bu bölgeden geçenler, dereler ve akarsuların tam anlamıyla cesetlerle dolduğunu söylüyorlar. Nehir ulaşımı ciddi olarak sekteye uğramış durumda.' haberi çıkmıştı(**)
Not: Paramiliter çetelerin insanlıktan nasıl çıkabileceğini Endonezya yaşanmışlığında işlemeye devam edeceğiz.
(*) : http://tr.wikipedia.org
(**) : isyandan.org
