Bir iki gündür nasıl soğudu hava.. Ellerim bugün hiç ısınmadı..
Yine kış geldi… Soğuk, yüzümüze vuran ayazıyla değil; hafızamıza vurduğu acı hatıralarla geldi. Takvimler bir yılı daha devirdi. O büyük depremin üzerinden kaçıncı kış geçti, artık kimileri saymayı bıraktı. Ama çadırda yaşayanlar için, konteynerde kalanlar için zaman hep aynı yerde takılı kaldı..
O geceyi izleyen sabahın soğuğunda…
Toprağın altı titredi, ama ondan sonra titreyen sadece fay hatları değildi. Devletin planları, kurumların refleksleri, sistemlerin dayanıklılığı; hepsi sarsıldı. Fakat en çok da insanlar… Aylar ayları, mevsimler mevsimleri kovaladı. Bahar geçti, yaz geçti, sonbahar bile bir teselli olamadı. Kışsa hep yeniden hatırlatıyor.. “Zaman geçti ama çözüm gelmedi..
Depremzedeler hâlâ çadırlarda.
Hâlâ sobanın dumanı çadırın tavanında takılıyor.
Hâlâ çocuklar geceleri üşüyerek uyanıyor.
Hâlâ umut, bir sonraki konteynere, bir sonraki kura açıklamasına erteleniyor.
Peki ne yapacaklar bu kış?
Gerçekten, ne yapacaklar?
Şehirlerine dönmek isteyenler ev bulamıyor; ev bulanlar kira ödeyemiyor. Dönecek yer bulamayanlar başka şehirlere savruluyor. “Geçici” denilen çözümler kalıcı hale geliyor. “Kalıcı” denilen projelerse bir türlü hayata geçemiyor.
Ama herkes biliyor ki dayanmak zorundalar. Çünkü onların başka memleketi yok. Çünkü orası sadece bir “afet bölgesi” değil; doğdukları, büyüdükleri, anı biriktirdikleri yer.
Bu kış, depremzedelerin sırtına sadece soğuk değil, biriken soruların ağırlığı da çöküyor..
Ne zaman evlerine kavuşacaklar, ne zaman normale dönecekler?
Soruyorlar “ Bizim için kim gerçekten çalışıyor?”
Bu soruların cevaplarını artık kimse ertelenmiş açıklamalarda, gecikmiş projelerde, bitmeyen teknik raporlarda aramak istemiyor. Onlar çözüm istiyor. Barınma istiyor. İnsan yaşamına yakışır bir düzen istiyor.
Ve belki de en önemlisi..Unutulmak istemiyorlar..
Bu kış…
Soğuğu azaltamasak da seslerini artırabiliriz.
Çaresizliğin üzerini örtemesek de ihmalleri açığa çıkarabiliriz.
Geciken adımları hızlandıramasak da ,unutturmamalı..
Çünkü bu ülkede kimse, bir sonraki kışın da aynı soruyla gelmesine alışmamalı..
“Bu depremin üzerinden geçen kaçıncı kış?”
Ve umalım ki bir gün, bu soruyu sormaya gerek kalmasın.