Yaşamıyor, öyle üstünkörü çeviriyoruz hayat sayfalarını..
Günümüzde her şey hızla akıyor. Sabah kahvemizi içerken haberleri tarıyor, işe yetişirken mesajlara göz atıyor, akşam eve dönüp televizyonu açıp gözümüzü ekrandan ayırmadan günü kapatıyoruz. Peki, gerçekten yaşıyor muyuz? İnsanlar artık her şeyi üstünkörü yapıyor. İşini, ilişkilerini, yemeklerini, hatta kendi duygularını…
Her şey hızlı ve yüzeysel. Zaman az, hayat hızlı ve bir an önce bitmesi gereken bir koşu gibi yaşanıyor..
İşlerin yetişiyor olması, ilişkilerin sürüyor olması, sosyal medya paylaşımlarının devam etmesi, yaşıyorsun anlamına gelmiyor.. Çünkü yaşam, aslında, anlamak, hissetmek, dokunmak demek.
Belki de çözüm, yavaşlamakta. Bir yemeğin tadını çıkarmak, bir sohbeti dinlemek, bir günü hatırlanacak şekilde yaşamak… Küçük farklarla başlıyor her şey. Üstünkörü yaşanan hayat, insanın kendi hikayesini bile anlamadan geçip gitmesine sebep oluyor.
Hayat kısa, ama yeterince farkındalıkla her anı doldurulabilir. Yoksa sadece hatırasız bir yığın olarak kalacağından şüphe yok.
Sanki hayat, okuduğumuz ama tam anlamıyla içine girmediğimiz bir kitap gibi. Sayfaları hızlıca çevirmekle yetiniyoruz, ama her bir sayfanın kokusunu, dokusunu, hikâyesini gerçekten hissetmiyoruz.
Tüketim, keyif ve etiketin odakta olduğu bir zamanda yaşıyoruz.
İnsanlar ,sürekli yeni bir şeyler denemek, yeni heyecanlar aramak ve bunları paylaşmakla ilgileniyor, keyif olmadan hayatın bir anlamı olmadığına inanıyor.. Varsa yoksa kendini beğendirme çabaları.. Sosyal medya yalancılığı.. Sosyal, kültürel aktivitelerin hepsini sosyal medya sitelerinde bir iki video izleyip tamamlıyor.
İnsanlar diğer insanları, eşyaları, dizileri, her şeyi etiketiyle değerlendiriyor.. Zenginin şakşakçısı, fakirin aşağılayıcısı.. İçerikten çok şekle odaklanılmış..
Haliyle bu durum ilişkilere de yansıyor. Tüketime, keyfe, etikete, şekle odaklanan insan karşısındakini görmeyi unutuyor. Herkesb,moda renklerde, moda şekli olan, etiketi olan, markası olan eşyalara sahip olabilme derdinde. Derinliksiz,hikayesi olmayan , yaşansın bitsin ilişkiler içinde..Üstünkörü sevgiler..
Üstünkörü samimiyetler..
Üstünkörü yaşanan hayatlar..
Kendini sürekli tekrarlayan kelimelerin ısrarla anlatmak istediği, “Hayat pahalı, maaşlar yetersiz , bunları değiştirecek bir sistem henüz yok, kendinizi değiştirin, ekran yerine insanların yüzüne bakın, konuşmaya konuşmaya hissizleşti insanoğlu.. Duyguların yerini önyargıları aldı.. Her an kavgaya hazır, patlamaya hazır bomba gibi .. Suçlamalar , eleştiriler, şikayetler, dedikodular , kıskançlıklar havada uçuyor .Bu zamanda insanlar “Gören kör, duyan sağır “ oldu.. Üstünkörü hatır gönül, gelişigüzel ilişkiler.. Görüyorum, duyuyorum, anlatamıyorum..
Toparlanma zamanı.. Çok geç olmadan..