Mazot, gübre ve yem fiyatı altınla yarışırken, çiftçinin emeği gramla eriyor
Her yıl aynı dönemde “Hasat Bereketi” manşetleri atılıyor, televizyonlarda buğday tarlalarında biçerdöverler gösteriliyor, mutlu çiftçi röportajları veriliyor. Ancak kamera kapandıktan sonra köy kahvelerinde konuşulan asıl konu başka..
Kazanç değil, kayıp…Ve bu kayıp öyle böyle değil; altın gibi somut, elle tutulur bir biçimde her yıl büyüyor.
2002 yılında bir çiftçi, bir ton buğday satarak yaklaşık 15 cumhuriyet altını alabiliyordu. Bugün ise aynı çiftçi, aynı miktarda ürünü satarak sadece 3 cumhuriyet altını alabiliyor. Bu sadece sayısal bir gerileme değil; bu, emeğin, toprağın ve üretimin nasıl değersizleştirildiğinin trajik bir göstergesi.
Mazot altınla yarışıyor, buğday geride kalıyor..
Altının fiyatı artar, bu doğal. Ama mesele şu: Çiftçinin mazot, gübre, tohum, ilaç altın gibi girdileri değerlenirken, ürünün fiyatı yerinde sayıyor. Örneğin 2015’te bir litre mazotla 2 kg buğday satın alınabiliyordu, bugün bu oran neredeyse bire bir.
Gübrede de benzer bir tablo var: Üre gübresi ton bazında altınla yarışıyor. Ancak buğday hâlâ devletin açıkladığı alım fiyatına mahkûm…
Yani çiftçi ekim yaparken “altın harcıyor, hasatta bakır kazanıyor.”
Altın Hesabıyla Gerçek Yoksullaşma..
Çoğu kişi tarımdaki kaybı “enflasyonla” ya da “dolar kuruyla” anlatıyor ama altın, daha yalın bir gösterge. Çünkü altın, uzun vadede paranın değerini ölçmekte en güvenilir birimlerden biri.
Altın cinsinden bakıldığında çiftçinin reel gelirinde %70’e varan bir düşüş var. Bu tablo, sadece bireysel yoksullaşma değil, kırsal çöküş demek.
Çiftçi tarımı bırakıyor, gençler köyden uzaklaşıyor, tarla boş kalıyor, ithalat kapısı aralanıyor,tarımda altın değerinde reform gerek..
Eğer bu ülke gerçekten “tarım ülkesi” olacaksa, önce çiftçinin emeğinin karşılığı ödenmeli. Bu da sadece alım fiyatıyla değil; desteklemelerin gerçekçi hale getirilmesi, girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve çiftçinin alım gücünün korunmasıyla olur.
Ve belki de Tarım Bakanlığı, bir gün açıklama yaparken “Bu yıl çiftçimizin geliri altın bazında %20 arttı” diyebilmeli. İşte o zaman gerçekten alkışlanır. Yoksa altın, sadece takıda kalır
Eğer bugünkü gidişat sürerse, yakında köy düğünlerinde gelin takısı olarak altın değil, 50 kiloluk buğday çuvalı takılır hale gelir. Çünkü bu hızla giderse, buğday altından bile daha nadir bulunacak. O yüzden mesele sadece tarım değil. Mesele, bir ülkenin geleceğini toprakta tutup tutamayacağıdır. Köylünün sesi duyulmazsa, sofradaki ekmeğin sesi kısılır.