Mersin’imizin derdi bitmez.
İstatistik tutsak her günümüze bir dert sığdırma becerimiz olduğunu görmemiz kesindir.
Biri bitmeden biri başlar.
En zorlusu sinektir.
Sivrisi, karası, beyazı fark etmez.
Yapıştı mı bırakmaz.
Son yıllarda mevsimsel olarak bu dönemlerde özellikle kara sinek işgali altında kalıyoruz.
Hatta yem oluyoruz bu kanatlı iblislere.
Sineklerle beraber çöp konteynerleri kokar yanından geçenleri perişan eder öte yandan.
Ne temizlik görürsünüz, ne de arada birde olsa ilaçlama.
Siz bakmayın Böyyük Belediyemizin araçlarında yazan koskocaman “Kenti Mis” mottosuna.
Kent mis gibi olsa sineğin buralarda ne işi olurdu.
Sinek varsa “kent pistir” olsa olsa.
Sizi sabah evinizin kapısından alıp işinize kadar götüren türden bu yapışkan kara sinek.
Yolda yürürken elini, kolunu, kafasını istemsizce sağa sola oynatan birini görürseniz deli filan zannetmeyin.
Sinekle zorunlu yol arkadaşlığı yapan bir Mersinlidir.
Akşamları da işten alıp evinizin kapısına kadar götürüyor nerdeyse bu kara ve yapışkan bela.
Özgürce uçuyorlar,
Arı gibide sokuyorlar.
Bıraksanız gözünüze, kulağınıza yuva yapacak kadar da cüretkarlar.
Sorumlu bulamıyorsunuz.
Kimse üstüne alınmıyor.
Böyyük belediyenin havaya bir şeyler sıkan araçları var.
Arada bir görünüyorlar.
Ne olduğu bilinmeyen sözde ilacı sinekler yerine yolda yürüyen Mersinlilerin kafasına gözüne sıkmak suretiyle mücadele ediyor görüntüsü vermekte üstlerine yok.
Sonuç ne derseniz;
Hava, civa derim.
Dişinizi sıkıp havaların soğumasını bekleyeceksiniz.
Üşüyen sinekler ortadan kaybolacak, gelecek yaza kadar rahat bir nefes alacaksınız.
Böyyük şehirden sorumlu Bizim Beyefendi bir meclis toplantısında böyle anlatmıştı sorunun çözümünü.
Ziraatçı kökenli olduğundan söylediklerinin doğruluğu su götürmez.
Biraz sabır.
Kaldıysa sıkın dişinizi.
Temmuz bitti sayılır.
Ağustos.
Eylül.
Ekim.
Kasım’da havalar serinler, sinekler ufak ufak gider.
Ne kaldı şunun şurasında!.
**
Sevdiğim Laflar:
“ALLAH SEVDİĞİNE DERT VERİRMİŞ!..”