Enflasyon, sadece ekonomik bir kavram değil; insanların hayat standartlarını ve umutlarını doğrudan etkileyen bir gerçek…
Enflasyon, bir toplumun refah düzeyinin en somut göstergelerinden birisi…
Enflasyon, bir ülkede yaşayan insanların alım gücünü, yaşam standartlarını ve sosyal dengelerini doğrudan etkiler...
Enflasyon oranı, çalışanların ve emeklilerin maaş zamlarının belirlenmesinde temel bir ölçüt olarak kullanılır… Ancak…
Türkiye’de enflasyon verilerinin açıklanma süreci diyorum ve gülüyorum…
Bu süreç, her seferinde geniş kesimlerde tartışma yaratmakta ve her seferinde de güvensizlik tohumlarını ekmeye devam etmekte...
TÜİK tarafından açıklanan veriler, toplumun gerçek yaşam koşullarıyla örtüşmüyor, yanından bile geçmiyor değil mİ?
TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının, toplumun hissettiği gerçek enflasyonla örtüşmediğini bilmek için ekonomist olmaya gerek yok…
Yahu bu TÜİK’te çalışan bilirkişiler, uzmanlar acaba hangi ülkede yaşıyorlar? Ya da hangi sanal Türkiye’ de çalışıyorlar anlamış değiliz.
Özellikle emekçilerin, emeklilerin ve dar gelirli vatandaşların geçim derdine çare olması gereken maaş artışları bu verilere göre belirleniyor ya…
Açıklanan oranlar, doğal olarak maaş zamlarını da düşük seviyelerde bırakıyor.
Bu durum, özellikle sabit gelirle geçinen emekliler ve asgari ücretle çalışanlar üzerinde ciddi bir ekonomik baskı yaratıyor...
Temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan bu kesimler, her ay artan kira, gıda ve enerji maliyetleriyle boğuşurken, maaşlarına yapılan zamlar bu kesimdeki hiç kimseyi memnun etmiyor…
Çünkü yanlış hesaplanan her oran, sadece bir rakam değil, milyonlarca insanın geçim mücadelesini derinleştiren bir sorun haline geliyor.
Sahte enflasyon rakamlarıyla hayatlar zorlaşırken, vicdanlar nasıl rahat olabilir rakamlar sofralara, umutlara, çocukların geleceğine dokunuyor.
Halkın büyük çoğunluğunun gerçeklerini görmezden gelip, enflasyonu kağıt üzerinde düşük gösterme yoluna gidip, maaş artışlarını bu oranlara göre yaparsa bu durum çok sürmez sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki, toplumsal adalet ve eşitsizlik sorunu haline de gelir.
TÜİK’in, daha adil ve şeffaf bir yöntem benimsemesi aynı zamanda siyasi erkten ayrı olarak davranmalı, halkın güvenini kazanmak ve vicdanları rahatlatmak için sivil toplum kuruluşları ve bağımsız ekonomistlerle iş birliği yapmalı; toplumsal temsil gücünü artırmalıdır… Bence…
Google’a göre, 7 Ocak 2025’te enflasyonu hesaplayan TÜİK Başkanının maaşı 93.000 TL, çalışanlar asgari ücretliden hallice imiş... Yoksa birileri maaşları arttırmamak için TÜİK’i günah keçisi mi ilan etmiş! Sence?