Tüm Türkiye bir ıstakozun peşine takıldı gidiyor..
Hayatında bugüne kadar hiç ıstakoz görmemiş milyonlar, bu deniz canlısını en ince ayrıntısına kadar öğrendi..
Istakozun ardındaki gerçekler, şamarı da geçti yumrukla milyonları yere serdi de ne gören oldu ne duyan..
Istakoz en uzak köşede duradursun halkın alışveriş merkezi semt pazarlarının bile yanına yaklaşılmıyor artık.
En temel besinler bile aldı başını gitti, bırakın yoksulu orta halli vatandaşların bile sofralarını terk etti, nadiren uğruyor.
Emeklisi, çalışanı eti, kıymayı unutalı çok oldu ama tavuk da ‘benim onlardan neyim eksik’ diyerek tepelere tırmandı.
Ne yesin bu vatandaş, taş mı kaynatsın?
Bebeğine süt alamadığı için gözyaşı döken gencecik anneler, çocuğuna okul harçlığı veremediği için ezilen babalar, torunlarını sevindiremeyen dedeler, nineler ne yapsın?
***
Semt pazarlarında eskiden sadece kilo ile satış yapılırdı.
Şimdi insanlar cebinden ne kadar çıkarsa o kadar alabiliyor..
Pazarda esnafa, ‘Bana 10 liralık fasulye verir misin?’ diye soran teyzeler görüyorum sürekli.
Çocuğunu mutlu etmek için bir tane muz, bir tane elma alan anneler görüyorum.
200-300 lirayla geldiği pazardan iki tike sebzeyle ve kuruşsuz çıkan babalar görüyorum.
‘Akşama ekmek param kalsın’ diyerek esnafla pazarlık eden dedeler, nineler..
Daha neler neler..
***
Orta gelir düzeyinde dört kişilik bir ailenin ayda bir kez bir lokantada yemek yemesi mümkün mü bu koşullarda?
En az bin 500-2 bin lirayı gözden çıkarması gerekir bu ailenin. Böylesine bir miktar da aylık bütçelerinde büyük bir gedik açar.
Tiyatro, sinema, konser gibi sosyal-kültürel etkinlikler de unutulalı çok oldu.
Milyonlar artık, ‘Bugün de karnımız doysun’, ‘Bu ayı da en az hasarla atlatalım’ derdinde.
Kredi kartları şişti, faizler fırladı, borcun asgarisini ödemek bile kabusa döndü.
E kardeşim; günlerdir diline pelesenk olan ıstakozu konuşmasın da ne yapsın bu millet?!..
***
Türkiye, enflasyon sıralamasında dünyada ilk 5’e girdi.
Dünyada gıda fiyatları sürekli düşerken Türkiye’de günlük hatta neredeyse saatlik artıyor artık..
Ekonomik koşullar milyonları silindir gibi ezip ezip geçiyor..
Günü kurtarmanın derdine düşmüş bu halk; bir emekli maaşına yenen ıstakozu, belki bir yıllık maaşa denk gelen Maldivler’de tatili, araba fiyatını bile geçen pahalı saatleri konuşmasın da ne yapsın?!..
Elbette konuşacak, elbette bağıracak, elbette haykıracak..
Duymayana duyurmayı, görmeyene göstermeyi biliyor bu halk..
Tencereyi boş kaynatmıyor artık..
O tencerenin içi duymayanlarla görmeyenlerle anlamayanlarla tepeden bakanlarla ‘hep bana hep bana’ diyenlerle dolu.
O tencerenin içi pazarda 5-10 liralık sebzeyi zor alan teyzelerin ahıyla, çocuğuna süt bile alamayan annelerin gözyaşlarıyla, ev kirasını denkleştirebilmek için iki işte çalışan babaların tükenmişlikleriyle, bir kuru ekmeğe muhtaç hale getirilen emeklilerin isyanlarıyla dolu.
Tencere bir kez taştı!.
Kapağını açsan da faydası yok artık!.
Anla artık, duy artık, gör artık!..