Seçimlere depremin yarattığı yıkımın
gölgesinde gireceğiz.
Kaybettiğimiz binlerce canın acısı
yüreklerimizi yakmaya devam ederken,
yıkımın yarattığı tahribatı bir an önce
gidermek; depremin ardından bir de selle
boğuşan, çamur ve su deryasına dönmüş
çadırlarda yaşam mücadelesi veren
on binlerce depremzedeyi hak ettikleri
insanca yaşama kavuşturmak en önemli
ve acil çözülmesi gereken sorun.
Ülkenin var olan mevcut sorunlarına
eklenen bu devasa sıkıntıları çözmek;
seçime giren her siyasi partinin,
milletvekili olma hayali kuran her aday
adayının vaatlerinin başında yer alıyor.
Enflasyon almış başını gitmiş, fiyatlar
uçuşa geçmiş, maaşlar eridikçe erimiş.
En düşük emekli maaşının kök maaş
değişmeden 7 bin 500 liraya çıkarılması
bile iktidarın beklediği heyecan,
memnuniyet ve sevinç dalgasını
yaratamamış. Çünkü emekli de işçi de
memur da ATM’den çektiği maaşının iki
gün içinde tükeneceğini biliyor.
Üstelik yapılan bu seyyanen zammın
sadece ve sadece ‘yoksullukta eşitlik’
anlamına geldiğinin herkes farkında.
Kadınlar, gençler sorunlarına çare
bekliyor.
Çocuklara güvenli bir gelecek, huzurlu bir
yaşam, refahla kalkınmış bir ülke, adalet,
özgürlük, eşitlikle donanmış demokratik
bir Türkiye istiyor herkes.
Bu noktadaki kilit rol, yapı taşı kim peki?
Elbette ki tüm bunları isteyen seçmen..
14 Mayıs’ta sandık başına gidip oyunu
bu ülkenin geleceği için kullanacak olan
seçmen..
Demokrasinin, özgürlüğün ,adaletin,
eşitliğin, hakların yapı taşlarını döşeyecek
olan seçmen..
Türkiye’nin geleceğini inşa edecek olan
seçmen..
Demem o ki sayın seçmen; 15 Mayıs
sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanmak
istiyorsan, o çok değerli oyunu da buna
göre kullan.