Medeniyetmiş, uygarlıkmış hadi canım...
İnsan aklı, fikri olan, konuşabilen,
üretebilen bir canlı...
Oysa ne kendini idare edebiliyor, ne
ailesini, ne de çevresini...
Kendini yetiştirememiş bir canlıdan,
dünyayı idare etmesini beklemek
horozdan yumurta beklemek gibi bir
şey...
Bireyden, millete, milletlerden dünya
halklarına...
Bakın uzay çağı denilen internet ile her
deliğe giren insanoğluna...
Daha kendi nefsini, kendi davranışlarını
kontrol edemiyorken nasıl diğer bir
canlının sorumluluğunu alsın...
Yaşlı insanları huzurevine, kedi ve
köpekleri barınaklara bırakıp, orada
çalışanların insafına terk edip arkasını
dönüp giden insan...
Dünya, çok uzun zamandır hayvanlar için
hiç de iyi bir yer değil.
Güneydoğu Asya ülkelerinin bazılarında
şansızlığı yok ettiği ve libidoyu arttırdığı
iddiası ile “Küçük kaplan” dedikleri
kedilerin çevikliğini kazandıklarını
düşündükleri için onları yiyorlar.
Çin, Güney Kore ve bazı diğer
ülkelerde köpek yeme geleneği 500 yıl
kadar eskiye dayanıyor. Her yıl Çin’in
güneyindeki Yulin şehrinde düzenlenen
köpek eti festivali ülke içinde ve dışındaki
tepkilere karşın başlıyor. 10 gün süren
festivalde 10 bin kadar kedi ve köpek
kesilip, yeniyor. Köpek etinin yaz
aylarında sıcaktan koruduğuna inanılıyor.
Onlarda kedi ve köpeği yemeyi seviyor.
Eti, kürkü, derisi, boynuzu, bağırsakları
için ya da deneylerde öldürülen
hayvanların yanı sıra, sokaklarda ve
evlerde gözümüzün önünde yaşayıp
ölen, tecavüz edilen ya da kapatıldıkları
barınaklarda gözlerden uzak kısa bir süre
yaşayıp ölen ve öldürülen hayvanların
sayısı korkunç boyutlarda. Onların bir
mezarlığı yok.
Ülkemizde sokaklardaki hayvan sayısı
çok fazla olduğu için hayvan severler ile
hayvanlardan korkanlar arasında sık sık
tartışma çıkıyor.
Bizim memlekette sokak hayvanları
sorununun en temel kaynağı bir
heyecanla alınıp bakılamayınca sokağa
bırakılan hayvanlar. Al, hevesin geçince
koy çuvala, evden hayli uzağa at gitsin...
Sokaklarda ürerler böylece...
Aynı insanların yaşam şekilleri gibi...
Kimi lüks içinde el bebek gül bebek
mis gibi yıkanır, paklanır, tıraşı, aşısı
yaptırılır, özel mamalar, kuru ve yaş
mamalar yedirilir, çeşit türlü takılarla
boynu süslenir, kimi kenar ve arka
mahallelerde kir pas içinde, çöpte,
yolda ne bulursa yer, sokakta çocukları
korkutur, ya da maskarası olur...
Tartışmalı diğer bir konu ise hayvanların
statüsüne ilişkin. Özellikle de
sahipsiz hayvanların durumunu çok
zorlaştıran onlara karşı işlenen suçların
cezalandırılmasını neredeyse imkansız
hale getiren bir yaklaşım söz konusu...
Ülkemizde de sokak hayvanları
konusu iki yönlü olarak sorunlu bir
konu... Hayvanseverler ve hayvandan
korkanlar..Kanuni düzenlemeler
yapılırken iki tarafın da kaygıları
yeterince dinlenmeden ve uzun vadeli
çözümler göz önünde bulundurulmadan
çalışma yapıldığı bir gerçek .. Şehirlerde
daha sağlıklı ve güvenli bir hayatı hem
insanlar hem de hayvanlar için sağlıyor
olmamız gerekiyor. Umarım ki yakın
zamanda buna ilişkin gerçek bir çalışma
yürütülür de hem hayvanlar, hem de
insanlar rahat bir nefes alır.
Barınaklara hayvan sevmeyen insanları
yerleştirmek, kreşe çocuk sevmeyen
insanları yerleştirmek gibi bir şey...
Bence barınakları hayvan severler
işletsin...