Toprak ve su yenilenemeyen sınırlı doğal kaynaklardır. Yerine başka hiçbir şey koyulamaz. Hayatın, kalkınmanın ve çevrenin sürdürülebilirliğinde temel rol oynayan tatlı su kaynakları ve topraklarımız sonsuz ve bozulmaz değildir.
Tarım toprakları, gıda üretimi ve canlıların yaşam alanı olarak önemli doğal bir kaynaktır. Tarım topraklarını koruyan ülkeler gıda üretimindeki yeterlilikleri ile küresel ısınma ve iklim değişikliği sürecine avantajlı koşullarda gireceklerdir. Toprağın oluşum sürecinin uzunluğu ve canlı bir varlık olduğu düşünüldüğünde korunması ve yönetimi sürdürülebilir bir dünya için gereklidir. Üzülerek belirtmek gerekirse göz ardı edilen doğal kaynakların başında da toprak gelmektedir.
Ülkemizde artan nüfusun gıda güvenliğini sağlamak için tarımsal üretimin ve tarımsal üretimde verimliliğin arttırılması gerekmektedir. Ülkemizde toplam tarım alanının yaklaşık 1/3’ü ekonomik olarak sulanabilecek potansiyele sahiptir. İzlenmesi gereken sulama politikalarının başında tarımda verimliliğin arttırılması için sulanabilecek alanların tamamının sulanması ve suyun etkin kullanımının sağlanması gelmektedir. Tarımsal sulama; üretimde verimliliği arttırmanın en etkin yoludur ve önemli bir tarımsal girdidir. Ancak su kaynakları kıt olan doğal bir kaynaktır. Türkiye de sanıldığının aksine kıt su kaynaklarına sahip olan bir ülkedir. Bu noktada “su kaynaklarının yönetimi” bir kez daha öncelikli konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nüfus artışın bağlı kentleşme ve sanayileşme ile birlikte, mevcut üretim teknolojileri, tüketim, pazarlama politikaları ve tercihleriyle, ne yazık ki Tarım toprakları da her geçen gün daha çok kirletilmekte, azaltılmakta ve erozyona uğramaktadır. Ayrıca ulaşılabilir temiz yüzey ve yer altı su kaynaklarımızda hızla kirletilmekte, yok edilmekte ve kurumaktadır. Su kaynaklarının kıt olması herkes için bir risk oluşturmaktadır. Artan nüfus ve büyüyen ekonomilerle birlikte su krizinden etkilenen ülke sayısı artmaktadır. Kirlenmeyle kullanılabilir tatlı su kaynakları her geçen gün azalmakta, suya talep artmakta, bu sebeple dünya gelecekte “açlık ve susuzluk” karşısında suyun tarım ya da endüstriyel kullanımı arasında bir tercih yapmak zorunda kalacaktır.
2006- 2016 yılları arasında yani 10 yılda Türkiye’de ekilen ve dikilen tarım arazilerinin yüzde 8,2’sinin, toplam tarım alanlarının yüzde 5,22’nin (2 milyon 113 bin hektar) azaldığı tespit edilmiştir. En fazla kayıp tahıllar ve bitkisel ürün alanlarında gerçekleşmiş,17 milyon 440 bin hektar olan tahıllar ve bitkisel ürün alanları yaklaşık % 11 azalarak 15 milyon 574 bin hektara gerilemiştir. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye, Lübnan, Kuveyt, Senegal gibi 87 ülkenin yüzölçümünden daha fazla tarım alanlarını kayıp etmiştir.
Tarım topraklarının kaybında bu alanların amaç dışı kullanılması birinci sırada gelmektedir. Verimli tarım arazileri üzerine konut ve karayolu yapımı, sanayi ve turizm amaçlı tesislerin kurulması, erozyon gibi sebepler Türkiye'de tarım topraklarının gerilemesine yol açmaktadır. Verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak büyük savurganlık ve geleceğimizi yok etmektir.
Toprak kaynaklarının etkin kullanımı için tarım arazilerinin tarım dışı kullanımını, toprak ve su kaynaklarının kirlenmesini ve kaybını engelleyecek yasal düzenlemeler başta olmak üzere, Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi ile ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikler günümüz şartlarına uygun hale getirilerek, taviz verilmeden uygulanmalıdır.