Her şeyi abartmayı seven bir toplumuz.
Yaşamın her alanında rastlarız bu abartmaya.
Örneğin, Devlet Büyüklerini Koruma da…
Tabi ki Devlet Büyükleri korunmalıdır.
Onların kolay yetişmediğini biliyoruz!
Fakat, bunun sınırı ne olmalıdır?
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Valiler diye sıralamaya başlıyorsunuz, ama sonu gelmiyor.
Mesleğe ilk başladığım yıllardan anımsarım, Valilerin yalnızca araçlarında bir koruma görevlisi olurdu.
Bir de şoförü…
Çünkü, Vali dağ bayır gezerdi.
Halk bilirdi ki Vali Devlet Babaydı…
Babayı da ailesinden korumaya gerek yoktu.
Günümüzde gelinen durum oldukça ilginç.
Türkiye’yi yönetenler (büyüğünden küçüğüne) adeta bir koruma ordusuyla geziyor.
Valilerin makam araçlarının önünde eskort hariç en az iki koruma aracı var.
Yalnız onlar mı?
Belediye Başkanları bile işi abarttı.
Her an halkın içinde olması gereken şehr-i eminler korumasız gezmez oldu.
Yakında muhtarlar da koruma isterse kimse şaşırmasın!
Devletin polisi korusa iyi.
Bir de kraldan çok kralcı özel korumalar var ki bunlar neyin nesidir anlamak çok güç.
Bu koruma sevdasına iş insanları da kapıldı.
Bunun sonucu Türkiye’de adeta bir koruma ordusu ortaya çıktı.
Neredeyse korumalara bile koruma verilecek.
Çünkü, çoğu koruma işini doğru dürüst bilmiyor.
Bilselerdi, Kılıçdaroğlu şehit cenazesinde yumruk yemezdi!
Tabi ki önemli bir istihdam alanı.
Buraya kadar her şeye tamam diyeceğim, ama dilim varmıyor.
15 Temmuz Fetö’nün darbe girişimi sonrası alınan güvenlik önlemlerini hepimiz biliyoruz.
Başta Valilik olmak üzere güvenlik birimlerinin önleri adeta boyu 2 metreyi aşan beton bloklarla çevrildi.
O zaman için gerekliydi .
Aradan üç yıl geçti bu beton bloklar halen Çin Setti gibi duruyor.
Mersin Valiliği kentin en önemli yerinde.
Kente girenler ilk önce bu beton duvarlarla karşılaşıyor.
Tam bir görüntü kirliliği.
Güvenlik önlemlerine sonuna kadar evet.
Ama, göz çıkaracak şekilde olmamalı.
Betonlaşmanın fazlasıyla olduğu kentimiz de bir de beton bloklar güzelim Mersinimize yakışmıyor.
Sözün ÖZÜ;
Sanırım, Sayın Valimiz de bu görüntüden fazla hoşnut değildir.
Dahası toplumla kucaklaşmayı seven bir yapısı olduğunu biliyorum.
Mutlaka bu konuya bir çözüm bulacaktır.
Tüm bunların yanında , devlet büyükleri kürsüde konuşurken yanı başında veya arkasında mutlak bir koruma!
Ya da önde etten duvar örüyorlar.
Ekranlarda ve gazetelerde korumalar başrolde…
Kameraman ve foto muhabirleri boyu uzunsa işini yaparken sıkıntı yaşamıyor.
Yoksa, korumanın koltuğunun altından görüntü almak için bir yerlerini yırtmak zorunda kalıyor.
Konu gazeteci olursa devletin polisi bile koru ma(!) görevi yapıyor…
Bunun sonucu özellikle de polis ve adliye muhabirleri görüntü alırken suçlular tarafından ya hakarete uğruyor ya da hızını alamayanlardan dayak yiyor.
Bu da bizim mesleğin gerçeği.
Gençlik yıllarımızda biz kendimizi korurduk!
Koru ma ya ihtiyaç yoktu.
Taş gibi fotoğraf makinalarımız vardı.