HALKIN YARARINA DEĞİL! | Mersin Haberci Gazetesi
     
 
 
 
 
 

HALKIN YARARINA DEĞİL!


 

Savurganlık ile yeni rant alanları sağlamaya yönelik, emek sömürüsüne dayalı bir sistemin tercih edildiği Şehir Hastanelerinin, vatandaşın sağlığını risk altına aldığı gibi sırtına da büyük bir yük bindirdiği gerçeğinin saklandığı savunuldu!

Şehir Hastaneleri gerçeğini TBMM’de gündeme taşıyan CHP kurmayları Dr. Hüseyin Çamak, Dr. Ali Şeker ve Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, “Şehir Hastaneleri halkımızın yararına değildir” uyarısı yaptı. 

Eleştiri oklarının hedefindeki Şehir Hastanesi’ne yönelik tepkiler artarak sürüyor. Son olarak Mersin Milletvekili Dr. Hüseyin Çamak, Mersin Milletvekili Serdar Kuyucuoğlu ve İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Mersin Şehir Hastanesi ile ilgili ortak basın açıklaması yaptı. 
Dr. Hüseyin Çamak’ın okuduğu açıklamada, AKP iktidarının salık politikaları eleştirilerek, Şehir Hastanesi gerçekleri açıklandı.  

“NELERE MAL OLDUĞUNA DEĞİNİLMİYOR”
Türkiye genelinde birçok yerde kurulması planlanan şehir hastanelerinin ilkinin açılışının kısa bir süre önce devletin zirvesinin katılımı ile Mersin'de açıldığını anımsatan Çamak, “Halkımızın en iyi altyapıya sahip modern teknolojiye sahip hastanelerde hizmet alması elbette bizim de arzumuzdur. Ancak bunlardan daha önemlisi bu kadar emek sarf ve para sarf edilerek yapılan hastanelerin hastanın kolay ulaşabileceği yerde olmasıdır. Zor durumda olan hastalar acilen ulaşabileceği yerde tedavi olmak ister.
Mersinde yapılan şehir hastanelerinin kentin en ücra tarafındaki kuzey batı bölgesindedir. Bu noktada tek bir ulaşım yolu mevcuttur.  Oysa (beyin kanaması, kalp krizi, şok, koma ve trafik kazaları gibi) acil bir vakanın vuku bulması halinde kısa zamanda ulaşılır olması hayati bir önemdedir.  Planlama yapılırken bunun göz önünde bulundurulması ve böyle devasa bir hastanenin yapılacağı yerin kentin belirli bölgelerinden rahatlıkla ulaşılabileceği en az 3 hastanenin yapılması daha uydundur. 
Hastane büyüdükçe hizmet aksamakta ve kalitesi düşmektedir. Ayrıca bu hastane yapılırken kapatılan diğer devlet hastanelerinin etrafındaki esnafların varlığı hiç düşünülmemiştir. Örneğin Mersin’de bu yüzden kapatılan sadece bir devlet hastanesinin etrafında bulunan 264 esnaf ve eczane mağdur edilmiştir. Fakat bu şehir hastaneleri nedir? Nereden çıktı? Ne işe yarar ve Mersin örneğinden görüldüğü üzere nelere mal olduğu ve olacağı gerçeğine iktidar yetkilileri hiç değinmemiştir” dedi. 

“ŞEHİR HASTANELERİ; MİLLİ DEĞİL, İTHAL BİR PROJE”
Basın açıklamasını yapmalarındaki nedenin de bu gerçeği haykırıp basın aracılığıyla tüm vatandaşları aydınlatmak olduğunu söyleyen Dr. Hüseyin Çamak, Sağlıkta Dönüşüm Projesi (SDP) kapsamında yapılacak bu tür büyük hastanelerin proje içerisinde kayıt altına alınmış adlarının; “Kamu Birlik Hastaneleri” olarak geçtiğini ancak sonradan isimlerinin Şehir Hastanesi olarak değiştirildiğini söyledi.
SDP denen sağlık yapılanmasının, 1996 yıllarının öncesine kadar uzanan bir uluslararası proje olduğuna vurgu yapan Çamak, “Bu proje ilk olarak Dünya Bankası ve IMF tarafından ortaya konulmuştur. Amaç dünya insanlarının sağlık sistemine kolay ulaşımını sağlamak, her insana yeterli sağlık hizmeti sunmak ve sağlık için harcanan paraları olabildiğince mantıklı sınırlara çekebilmek olarak düşünülmüştür. SDP için ülkemizin ilgisi merhum Ecevit’in koalisyonu döneminde başlamış olsa da o zamanın ekonomik sıkıntıları nedeniyle uygulamaya geçilmemiştir.  2003 yılında Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Dünya Bankası’na başvurarak bu konu ile ilgilendiklerini belirtmiştir. Dünya Bankası onay verince ilk başvuru tarihinde başlangıç kredisi olarak 60 milyon 610 bin dolar teşvik yardımı yapılmıştır.  İkinci teşvik kredisi ise 11.06.2009 tarihinde gerçekleşmiş ve bu kez de 73 milyon 130 bin dolar verilmiştir. Bu gerçeği tüm dünyanın bilmesine rağmen SDP (sağlıkta dönüşüm projesi) ile ilgili dokümanlar Sağlık Bakanlığı tarafından tercüme edilmiş ve Sayın Bakan’ın editör olarak görüldüğü kitabın her bir bölümü bakanlığın bir üst düzey yetkilisi tarafından yazılmış gibi tanıtılarak, bu projenin ithal değil, milli bir proje olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılmıştır.

“DÜNYADA İLK BİZ YANLIŞ UYGULADIK”
Dünya genelinde bir teşvik unsuru olarak kullanılmasına da neden olan SDP ile ülkemizin bütçesinde önemli yük görülen sağlık harcamalarını azaltmak öngörülmüş ve zaman içerisinde de sağlık sektörünü bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp tamamen özel sektöre devretmek fikri öne çıkarılmıştır. Oysa bu proje bizde yürürlüğe girince yıllık 20 milyar olan sağlık harcamaları bir anda 40 milyara fırlamıştır. Bu kredisi önceden alınan projenin bizde yanlış uygulaması bakımından dünya ilk olduğu söylenebilir tabi ki!
Şehir hastaneleri gerçeğini eski sağlık bakanımız sayın Rıfat Serdaroğlu kaleminden aktardıklarıyla şu başlıklar altında izah edilebilir: İhaleyi alan firmaya, hazine arazisi bedava verilir. Devlet firmaya 25-30 yıl sürekli kira ödemesi yapmayı, hazine garantisi vererek kabullenir. Sözleşme süresi 49 yıla kadar çıkarılabilir. Hastane çevresindeki tesisleri yüklenici firma işletir, gelir onundur. Hastane ve çevresindeki yapılardaki işletmeler her türlü vergi-harçtan muaftır. Hastanelere devlet tarafından yüzde 70 doluluk garantisi verilmektedir. Şehir Hastanesinin çevresindeki Devlet Hastaneleri kapatılacak ve kadroları Şehir Hastanesine devredilecektir. Kapatılan Devlet Hastanelerinin bina ve arazilerinin tasarrufu da yüklenici firmaya bırakılacaktır. Sağlık tamamen paralı ve pahalı hale getirilmektedir. Şehir Hastaneleri, İhale Kanununa tabi değildir. İngiltere’de yapılan çalışmalar, 1 adet Şehir Hastanesi için harcanan parayla, 3 adet Devlet Hastanesi yapılabileceğini ortaya koymuştur. Sağlık çalışanları, taşeron işçi haline getirilecektir.

“YÜKLENİCİ ŞİRKETLERE SAĞLANAN SINIRSIZ RANTA VE KAYBEDECEKLERİMİZE HİÇ DEĞİNİLMİYOR”
Bu durumu daha detaylı bir şekilde irdeleyecek olursak; Sağlık Bakanlığınca Kamu-Özel İş Birliği modeli ile tesis yaptırılması, yenilenmesi ve hizmet alınması hakkındaki kanun 09.03.2013 tarihinde 6428 kanun numarası ile yayınlanmıştır. İhale aşaması tamamlanan ya da devam eden 27 ilde 34 adet şehir hastanesi ile 43 bin 796 yatak kapasitesi sağlanacağı söylenmektedir. Fakat bu noktada sağlıkta dönüşüm ve özelleştirme adı altında şehir hastanelerinin yapımını üstlenen yüklenici şirketlere sağlanan sınırsız ranta ve vatandaşın vergilerinden kaybedeceklerimize hiç değinilmemektedir. 
Bu anlamda mesela yapım işini gerçekleştirecek yüklenici lehine bedelsiz, bağımsız, sürekli üst tesis kurma hakkının verilmesi, her alanı işletip gelir sağlaması, üst hakkın sabit yatırım dönemi hariç 25 yıl olması gerçeğinin üzerinde hiç durulmamaktadır” diye konuştu. Öte yandan yüklenici şirkete ödenecek paranın sadece kira bedelini kapsamadığının da amtını çizen Dr. Hüseyin Çamak, ayrıca; görüntüleme, laboratuvar, bilgi işlem, güvenlik, temizlik ve yemekhane gibi tüm hizmetlerin de bu şirkete bırakıldığını, bunun için de devlet tarafından ‘hizmet bedeli’ adı altında şirkete yüksek meblağda ödeme yapılacağını dile getirdi.

“BÜYÜK ALANLAR İLE MALİYET ŞİŞİRİLİYOR”
Şehir hastanelerine genel olarak bakıldığında 2016 yılı sonunda 11 milyon 788 bin metrekare kapalı alanda ve 41 bin 91 yatak kapasiteli 29 şehir hastanesi için yatırım bedelinin toplam 10 milyar Amerikan doları olduğunu işaret eden Çamak, “Gelişmiş ülkelerde yeni yapılan hastanelerde yatak başına kapalı alan 150-200 metrekare iken bizdeki şehir hastanelerinde bu alan 287 metrekaredir. Bu da maliyeti yükseltmek için en uygun yöntemin seçildiğini gösteriyor.  Sözleşmenin 25 yıllık yapıldığı göz önüne alındığında bu süre içinde şirkete çok büyük kira bedelleri ödeneceği açıktır. 

“İHTİYAÇ DIŞI HASTA YATIŞIMI MI YAPILACAK?”
Ayrıca yüklenici firma ile devlet arasında yapılan sözleşme gereği, Devlet, Türkiye ortalamasında doluluk oranı yüzde 62 iken, yüklenici firmaya yüzde 70 doluluk oranı taahhüt etmektedir. Bu durumda ister istemez, hastanede ‘İhtiyaç dışı hasta yatışımı mı yapılacak? sorusunu aklımıza gelmektedir. Şirketlere ödenecek paranın da sadece kira bedeli olmadığını da hatırlamamızda fayda vardır. Dünya ölçeğindeki bilimsel verilere göre yatak sayısı 100’den az, 600’den fazla olan hastaneler verimlilik açısından sorun yaşamaktalar. Oysa Mersin’deki şehir hastanesinde belirtilen yatak sayısı 1259'dur. 
Gelişmiş ülkelerde bu kadar fazla yatak sayısına sahip hastaneler yoktur. Bunun nedeni ise insani standartlarda ortalama yatak sayısının 126-250 civarında olmasıdır.

“DEVLET HASTANESİ İLE KADIN DOĞUM VE ÇOCUK HASTANESİ’NİN KAPATILMASI YANLIŞ”
Mersin'deki durumdan anlıyoruz ki; şirketler yeteri kadar kazansın, yeterli hasta sayısını sağlayabilsin diye mevcut iki hastanemiz de kapatılıyor. İlimize yeni bir hastane yapılırken, diğerlerinin kapatılacak olması halk sağlığı adına kaygı vericidir. 
Bugünkü veriler ile Mersin Devlet Hastanesi’nin ve Mersin Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nin toplam kapasitesi 812'dir. Bu durumda, yeni yapılan hastane ile Mersin, sadece 421 yeni yatak kazanmaktadır. Şehrimizdeki yatan hasta kapasitesi dikkate alındığında Türkiye ortalamalarının dahi çok gerisinde iken toplamda 812 yatak kapasiteli iki hastanenin kapatılacak olmasının ne kadar doğru olduğunu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.

SAĞLIK EMEKÇİLERİNI ZOR GÜNLER BEKLİYOR
Öte yandan şehir hastanelerine genel olarak bakıp sağlık çalışanları açısından ele aldığımızda, doktorlar dâhil tüm çalışanların kademeli olarak sözleşmeli hale getirileceği, maaştan ziyade performans ve döner sermaye ödemelerinin yapılacağı, şirkete verilen sözler gereği tüm emekçilerin zor şartlar altında çalıştırılacağı belli oluyor. Bu anlamda doktorlara ‘hasta muayene ederken yanlarında başka bir sağlık çalışanı bulunmayacağı’ bildirilmiştir. 
Bu durumun süreç içerisinde doktorlar açısından hukuki sorunlara yol açabileceği kanısındayız. Her türlü ihtimal düşünülerek doktor ve hastanın bulunduğu ortamda hukuki anlamda en azından şahit niteliğinde bir çalışanın olması gerekir.
Sonuç olarak çok daha az para harcanarak vatandaşın üstün kalitede hizmet alacağı, kolay ulaşabileceği, sağlık çalışanlarının haklarının korunacağı bir sistem kurulabilecekken, savurganlık boyutunda, yeni rant alanları sağlamaya yönelik, emek sömürüsüne dayalı bir sistem tercih edilmiştir. Sürekli büyüklüğü öne çıkarılmaya çalışılan şehir hastanelerinin aslında vatandaşın sağlığını risk altına aldığı gibi sırtına da büyük bir yük bindirdiği gerçeği saklanmaktadır. Bu durum kesinlikle halkımızın yararına değildir” dedi. (bülten)


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA