RANTIN, RÜŞVETİN ESİRİ OLMUŞUZ…!


 

Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Erkan Demir: “Bizim toplumumuzda bu süreçleri yöneten müteahhitten tutun da mimarından mühendisinden belediye çalışanına kadar rantın, rüşvetin esiri olmuş. Bilimi, ahlakı, mühendislik değerlerini kenara koyan bir anlayışın ürünü olarak biz enkazın altında kaldık.”

HEDİYE EROĞLU

 

Yıllardır TBMM’de bekletilen ama çıkarılmayan Fay Yasası, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından gündeme geldi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, deprem bölgesinde inşa edilecek olan yapılarla ilgili fay yasasının ön planda olduğunu belirtti ve ayrıntıları açıkladı.

Ancak uzmanlar asıl yapılması gereken yasanın çıkarılması gerektiği olduğunda ısrarcı.

 

“JEOLOJİ BİLİMİNDEN UZAKLAŞTIRILDIK”

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin İl Temsilcisi jeoloji yüksek mühendisi Erkan Demir, katıldığı bir televizyon programında depreme dair yapılması gerekenlere ilişkin önemli açıklamalar yaptı.

“Bu afeti biz insanlar yaratıyoruz” diyen Demir öncelikle, bilimin en baylıca temellerinden biri olan jeolojinin arka plana itilmesini eleştirerek, “Aslında bu konuda toplumumuz ne kadar bilgili olsaydı bugün bu olaylara karşı çok daha afete duyarlı kentler inşa etmiş olurduk. Aslında belki bu büyük depremler sonrasında hiçbir can ve mal kaybı olmadan çok faklı konuları burada dile getiriyor olacaktık. Ama maalesef ülkede eğitim politikalarının da bir ürünü olarak ki son olarak coğrafya dersleri bile seçmeli hale getirilmişken şunu çok iyi biliyoruz ki bir dönem jeoloji dersleri liselerde okutulan bir temel bilim dersiydi. 1980 sonrası politikalarla bu ders programlardan çıkarıldı ve doğal olarak nesiller jeoloji biliminden uzak yetiştirilmeye çalışıldı. 

Ağır bilançonun geri planındaki bir unsuru da belki de bu; eğitim sistemimizdeki eksiklik. Umarız; 1999 sonrası da dediğimiz gibi depremler sonucunda doğa olayları felaketlere dönüşmez, bu derece büyük kayıplar yaşamayız” dedi.

 

“BU BİZİM TOPLUMSAL AYIBIMIZ”

Yaşananların Türkiye için belki asrın felaketi olabileceğini söyleyen Erkan Demir, bu coğrafyada belki Kurtuluş Savaşı dışında böylesi büyük bir katliam görülmediğini kaydetti, Demir, “Erzincan depreminden  bahsederiz hep ama aradan geçen bir asırda biz halen depreme dayanıklı konutlar, mühendislik yapıları, kamu binaları inşa edemiyorsak bu bizim toplumsal ayıbımız, sorunumuz. Bu bir taraftan kamunun diğer taraftan da yurttaşın sorunu” diye konuştu.

 

“MÜHENDİSLİKTEN UZAK İNŞA ETTİĞİMİZ HER TÜRLÜ YAPI YIKIMI BEKLİYOR”

Jeoloji Mühendisleri Odası olarak uzun yıllardır özellikle de 1999 depreminden sonra Türkiye’de deprem üretebilecek diri fay haritası ile ilgili MTA’nın hazırladığı haritaya dikkat çektiklerini işaret eden Demir, “Bu uzun bir süre önce güncellendi. Hep ‘Türkiye bir deprem ülkesi’ diyoruz. Ve bir fay sayısından bahsediyoruz.

Odamızın yaptığı çalışmalara göre diri fay diye tanımlanan 5,5 üzerinde deprem üretebilecek fayların dağılımı maalesef 24 ilimizin, 110 ilçemizin merkezinde yer almakta. Bu ne anlama geliyor? Bugünün mühendislik çalışmaları ile bizim bu fay kuşakları üzerinde ki alanlarda inşa ettiğimiz her türlü yapı yıkımı bekliyor.

Son depremde yer ciddi anlamda bir değişikliğe uğradı. Demiryolları, yollar, tarım arazilerindeki kırılmalardan kaynaklı üzerindeki her şey yok oldu. Köprülerimiz, yollarımız, kamu binalarımız, hastanelerimiz yıkıldı.

 

“FAY YASASI BİR AN ÖNCE ÇIKARILMALI”

Fay hatları bizim için öncelik. Neden? Bununla ilgili yıllardır uğraşıyoruz biz meslek odası olarak Türkiye’de birinci noktada fay hatları üzerinde bulunan 100 bin civarındaki konutun bir an önce çıkarılacak bir Fay Yasası İle bu alanların terk edilmesi ve yapılaşmanın kesinlikle yasaklanması gerektiğini söylüyoruz. Maalesef yıllardır bu yasa teklifimiz TBMM’ye geliyor ancak kabul edilmiyor.

Evet Türkiye bir deprem ülkesi ve bizim kesinlikle geçmişimizdeki deneyimlerle hareket edip tüm mühendislik yapılarımızı barajları, hastaneleri, kamu binalarını buna göre inşa etmemiz gerekiyor. Ancak maalesef şunu gördük; son deprem birçok hastanemizin bile yıkıldığını gösterdi bize. Hatay’da, Maraş’ta kamu binalarının, yeni binanın yerle bir olduğu bir coğrafya oldu. Demek ki biz yaşadıklarımızdan hiçbir şekilde ders almamışız” diye konuştu.

 

7 BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR DEPREMLE İSTER İSTEMEZ YÜZ YÜZE GELECEĞİZ

Bir deprem ülkesi olan Türkiye’nin 5 yılda bir, 7 büyüklüğünde bir depremle ister istemez yüz yüze geleceğini anlaması ve ona göre hareket etmesi gerektiğini söyleyen İl Temsilcisi Erkan Demir, “Sorun deprem değil, sorun bizlerin inşa ettiği yapılar. Biz depremleri yani doğayı anlayıp, dilini yorumlayıp ona göre kentlerimizi dizayn edersek, afet duyarlı kentler yaparsak ki bu sadece deprem odaklı değil, yağmur yağdığında sel oluyor. Kentlerimiz, tarım arazilerimiz zarar görüyor, can kayıpları oluyor.

 

“HER DOĞA OLAYI BİZE AFET OLARAK GERİ DÖNÜYOR”

Dere yataklarına inşa ettiğimiz yapılar nedeniyle maalesef yağmur sonrası bir çok kentte bilançolara baktığımızda sürekli olarak yanlış yer seçimi, yanlış bina inşası sonucu her doğa olayı bize afet olarak geri dönüyor.

Türkiye’de fay hatları ile ilgili yılların birimimi ile yapılan çalışmalar var. Türkiye bu konuda geri bir ülke değil. Üniversitelerimiz, MTA, AFAD gibi büyük kurumlarımız var. Yıllardır bunlarla ilgili güzel çalışmalar yapıyorlar ama sorun şurada; bu çalışmalar pratikte bir karşılık bulmuyor. 1999 depremi öncesi İstanbul’daki fay hatları biliniyor ve deprem bekleniyordu. Yıllarca biz bunu kamuoyunda paylaştık ama maalesef öncelikli gördüğümüz toplu yaşam alanları olan okullar, hastaneler, kamu binaları, sanayi yapıları, barajlar, santraller ile ilgili önlem almadık.

 

“BELEDİYELERDE JEOLOJİ MÜHENDİSİ YOK”

Bir çok belediyemizde jeoloji mühendisi yok. Birileri bina yapıyor ama zeminle ilgili birileri bir şey hazırlıyor ama o raporu denetleyecek veya sahaya bakacak ya da orayla ilgili fikrini söyleyecek jeoloji mühendisi yok. Maalesef yerel yönetimlerimiz bu konuda çok sıkıntılı. Olan belediyelerimizde ise başka bir sıkıntı var. Jeoloji mühendisi almış ama ona da başka bir iş yaptırıyor. Bu daha kötü bir şey.

 

RANTIN, RÜŞVETİN ESİRİ OLMUŞUZ…!

Aslında buna dair Türkiye’de iyi bir deneyim var. Özellikle 1999 sonrası depremler ile İstanbul’u, İzmir’i örnek gösterdik. Maalesef bu süreç içinde çok yer alamadık.

‘Neden denetlensin, Japonya’da denetim yok’ denildi. Evet Japonya’da denetim yok ama üzülerek söylüyorum ki Japonya ahlaklı bir toplum. Bizim toplumumuzda bu süreçleri yöneten müteahhitten tutun da mimarından mühendisinden belediye çalışanına kadar rantın, rüşvetin esiri olmuş. Bilimi, ahlakı, mühendislik değerlerini kenara koyan bir anlayışın ürünü olarak biz enkazın altında kaldık. Bu kadar büyük can kaybı varsa birileri bu cümleye kızabilir ama ben bir yurttaş olarak tabloya bakıyorum son deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılmış bir çok yapının daha insanlar içine girmeden yıkıldığını gördük.

 

BİRİLERİNİN ARAZİSİ DEĞERLENSİN DİYE İMARA AÇILIYOR

Adana’da 1998 depreminde yıkım olan bölgede bugün 20’nin üzerinde bina yine yıkıldı. Ardından 100 küsur bina ağır hasarlı olarak boşaltıldı. Burası yanlış yer, burayı yapılaşmadan arındırmanız gerekiyor ama 3 gün bir yıl geçiyor, maalesef belediye meclis üyeleri karar alıyor, birilerinin arazisi değerlensin diye o araziler imara açılıyor. O arazilerde müteahhitler denetimsiz, keyfine göre ki bu konuda meslektaşlarımı tebrik ediyorum Mersin ile ilgili bir çok raporda bize gelmeye başladı. Ben 20 yıldır burada mühendislik yapıyorum ama 20 yıl öncesine dair raporlarda elimize ulaştı çünkü binaları ile ilgili insanlar tedirgin. ‘Zeminimize bakar mısınız’ diye raporlar getiriyorlar.

 

“BİLİMDEN YANA VALİLERE, BELEDİYELERE, İKTİDARA İHTİYACIMIZ VAR”

Türkiye’de yasa, yönetmelik anlamında biz çok geride değiliz. 3194 sayılı imar kanunu veya 1999 depremi sonrası çıkan yapı denetim kanunu var. Yerel yönetimler bünyesinde ki daire başkanlıkları. Veya deprem riskleri ile ilgili yapılan çalışmalar… Bu araçlara sahibiz ama sorunumuz ne? Denetim sisteminin uygulanmaması, uygulanmak istenmemesi. Bilimi anlayan, bilim okur yazarlığı olan valilere, belediyelere, iktidara ihtiyacımız var. 

Bölgede şuan bir inşaat süreci var. İktidar bu kadar kötü şeyin üzerine şapkayı önüne koymalı, ‘biz nerede yanlış yaptık’ demeli. Ama iktidar bu kadar bilgiye rağmen bunlarla ilgili odamızın onlarca raporu olmasına rağmen inşaat yapılan yerler için biz fay hatları, jeolojik etütler yapılmalı diyoruz, çadırların olduğu bölgeyi su basıyor. Bizim artık bilimi yorumlayan, anlayan yöneticilere ihtiyacımız var. Üzülerek söylüyorum bugün deprem bölgesindeki illerde inşa edilen konutlar birinci derece tarım alanlarına, dere yatıklarına inşa ediliyor. Yarın bir doğa katliamı yaşanacak. Bu atıklar yer altı sularını kirletecek. Bu derece bilimden, mühendislikten, ahlaktan uzak kaderci söylemler olamaz. Ama oluyor” şeklinde konuştu.  


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA