Hediye Eroğlu
Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Mersin’de de kurak havalardan dolayı su sıkıntısı yaşanıyor. Kentin su ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan Berdan Barajı’nda su seviyesi yüzde 15’lere kadar düşerken, bir kötü haberde Meteoroloji’den geldi.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 3 aylık kuraklık haritasında Mersin dahil 15 ilde ‘Olağanüstü Kuraklık’ alarmı verildi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü, ülke genelinde güncel kuraklık haritalarını yayımladı. Standart Yağış İndeksi (SPI) metoduna göre hazırlanan 3 aylık haritada yer alan Türkiye’nin birçok bölgesinin olağanüstü kuraklık ile karşı karşıya kaldığı görüldü.
Yayımlanan haritaya göre, Ege kesimi ve bazı bölgeler “normal kuraklık” seviyesinde görülürken Mersin ile birlikte Bayburt, Erzincan, Yalova, İstanbul, Bursa, Kütahya, Afyonkarahisar, Konya, Ankara, Karaman, Kocaeli, Osmaniye, Ağrı ve Muş olağanüstü kuraklık tehlikesi altında olduğu kaydedildi.
EYLEM PLANI SOMUT ADIMLARLA HAYATA GEÇMELİ
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Mersin Şube Başkanı Necmi Birim, yaşanan gelişmeler üzerine gazetemize yaptığı açıklamada, “İklim değişikliğinin sonuçlarını yaşıyoruz” diyerek, mevcut su kaynaklarına göre kısa, orta ve uzun vadeli planlamanın yapılması ve Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı’nın somut adımlarla uygulanmasına dikkat çekti.
MERSİN’E KURAKLIK UYARISI
Ülkenin birçok bölgesinde olağanüstü sıcaklık ortalamalarının olduğunu aktaran Birim, ancak Mersin’in 14 il ile beraber şiddetli kuraklık kapsamında olduğunu vurguladı. “Mersin’in bir tarım kenti olması nedeniyle tarafımıza yöneltilen birçok sorular var” diyen Başkan Birim, “Panik olmanın bize fayda sağlamayacağını, bu ülkede daha önce de kuraklık dönemlerinin yaşandığını, bundan sonra da olacağını, bunun doğal bir sonuç olduğunu yeter ki yetkililerin gereken önlemleri ivedilikle uygulamaya geçirmelerinin önemli olduğunu söylüyoruz. Şu bilinmelidir ki Tarım, doğa koşullarına bağlı, mutlaka korunması gereken ve uzun vadeli planlanması gereken bir sektördür. İklimdeki değişiklikler, sıcak hava dalgası, aşırı hava, sel ve kuraklık gibi iklim olayları ile afetlerdeki artış, gıda arzı istikrarını bozabilir.
İklim değişikliği birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’deki tarımı da büyük oranda olumsuz etkilemektedir. Bizler biliyoruz ki, kuraklık, sel ve taşkınlar olağan doğa olaylarıdır, ülkemizin bir gerçeğidir, suçlanabilecek sorun kaynakları değillerdir.
“PANİK OLMAYIP, ALTERNATİF PROGRAMA BAKMALIYIZ”
Bu olaylar karşısında panik olmak yerine alternatif bir politikamız, programımız var mıdır? sorusunu sormak gerekir. İklim değişikliğinin oluşturacağı olumsuz etkilere karşı mevcut su kaynaklarına göre kısa, orta ve uzun vadeli planlamanın yapılması ve Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı’nın somut adımlarla uygulanması zorunludur.
Her geçen yıl tarımsal kuraklığın daha da derinleştiğini görmekteyiz. Ülkemizdeki üretim sadece kuraklık nedeniyle mi düşüyor. Gıda ve su güvenliğinde bütün suçu kuraklığa atmak son derece kolay, fakat bir o kadar da yanlış bir tercihtir. Ülkemizde geçmiş yıllarda da değişik şiddetlerde kuraklıklar yaşanmıştır. Son olarak 2020 yılında başlayan kuraklık süreci halen içerisinde bulunduğumuz yılda da devam etmektedir” dedi.
SU AZALDI, EKİM ALANLARI DARALDI, FİYATLARARTABİLİR!
Aralık, Ocak ve Şubat aylarındaki yağış eksikliğinden dolayı yer altı sularının azaldığına dikkat çeken Başkan Necmi Birim, bu yüzden açık alanlarda yetiştirilecek domates, biber, patlıcan, salatalık ve fasulyenin ekim alanlarında daralma riski olabileceğine dikkat çekti.
Tarımsal kuraklığın ilk etapta hububat ürünlerini etkilemesi beklense de sebze ve meyve üretiminde de rekolteyi düşürüp, gıda enflasyonunu tırmandıracağını belirten Birim, bununda fiyatları yukarı doğru çekeceğini tahmin ettiklerini kaydetti.
Tabi ki şimdiden bunun hangi üründe daralma ve fiyatlarının ne kadar yükseleceğini söyleyebilmek mümkün değildir. Yağışlar önceki yıla göre Akdeniz'de yaklaşık %50 oranında azalmıştır. Bundan sonraki süreçte yeterli ve dengeli yağmur yağışının olmaması durumunda ürünlerde oluşacak verim düşüklüğü sonucunda, çiftçimiz sıkıntılı günler yaşayabilir. Dışalımın artması, tüketicilerin daha yüksek fiyata gıdaya erişimi yani yüksek gıda enflasyonu bizleri yakın dönemde bekleyen sorunların başında gelmektedir. Aynı zamanda elektrik ve sulama maliyetleri de artıyor” diye konuştu.
NE YAPMALIYIZ?
Yapılması gerekenlere dair de önerilerde bulunan ZMO Şube Başkanı Nemci Birim, bunları şöyle sıraladı; “Sulama yatırımlarının artırılması, su havzaları ve su kaynaklarının korunarak yasal olmayan yeraltı suyu kullanımının engellenmesi gereklidir.
Türkiye'nin su ve toprak kaynakları bütüncül olarak değerlendirilmeli, Toprakta su muhafazasını sağlayan arazi kullanım yönetimine yönelik araştırma geliştirme ve eğitim çalışmalarına önem verilmelidir. Bilinçsiz su tüketiminin önüne geçilmesi ve atık suların arıtılarak yeniden kullanılabilir hale getirilmelidir.
KURAKLIK ERKEN UYARI İZLEME ALTYAPISI VE YÖNETİM SİSTEMİ KURULMALI
Ülke düzeyinde kuraklık erken uyarı izleme altyapısı ve yönetim sistemi kurulmalıdır.
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü güçlendirilerek sulama bütçesi ve personeli artırılmalı, en ücra noktalara hizmet verecek şekilde Toprak Su Genel Müdürlüğü yeniden kurulmalıdır.
Tarımda basınçlı ve damlama sulama yöntemlerine geçilmeli. Tarımsal yetiştirme bütçesi arttırılmalı, kuraklığa dayanıklı türlerin yaygınlaşması gereklidir.
Yağmur sularının depolanarak sulama dahil farklı kullanımlara sunulması, farklı yöntemlerle yapılabilen su hasadının yaygınlaştırılması gerekir.
Tarsim Sigorta Havuz kapsamının genişletilmesi, kuraklık dahil tüm afetlerde ÇKS kaydı olsun olmasın tüm üreticileri kapsaması gerekmektedir.
Üreticilerimizin sulama periyodu aralığını açmamaları, ürünlerini kısa aralıklarla sık sık damla sulama sistemi ile sulamaları ve kök bölgesini nemli tutmaları önemlidir.”