HUKUKA UYGUNLUK YETMEZ! AHLAKA DA UYGUN OLMALI! | Mersin Haberci Gazetesi
     
 
 
 
 
 

HUKUKA UYGUNLUK YETMEZ! AHLAKA DA UYGUN OLMALI!


 

Mersin’de buluşan imar ve planlamanın duayenleri; “Hukuka uygunluk yetmez! Ahlaka da uygun olmalı!” uyarısı yaptı. Uzmanlar ayrıca ekonominin kentsel rantla dönmesine tepki göstererek, “Önümüzdeki yüzyılda en çok kamu yararı kavramına sahip çıkmalıyız” dedi.

HEDİYE EROĞLU

 

Şehir Plancıları Odası Mersin İl Temsilciliği, kamusal alanlara ilişkin farkındalık yaratmak ve toplumsal bilinç oluşturmak amacıyla; “Kent Planlamada Kamu Mekanları Nasıl Korunmalıdır?” konulu panel düzenlendi.

Mezitli Belediyesi Kültür Merkezinde düzenlenen panelin moderatörlüğünü Yaser Gündüz’ün yaparken Prof. Dr. Ruşen Keleş, Prof. Dr. Çağatay Keskinok, Prof. Dr. Mehmet Tunçer konuşmacı olarak yer aldı.

 

“KARARLARIN HUKUKA UYGUNLUĞU YETMEZ AHLAK KURALLARINA DA UYMALI”

Panelde ilk olarak söz alan Prof. Dr. Ruşen Keleş, planlara karar verilirken takdirin plan yapmaya yetkili makamlarca kullanıldığını söyleyerek. “Ve her zamanda toplum ve kamu yararına uygun bir şekilde bu yetkilerini kullandıklarını söylemek mümkün değil” dedi

Planların; etkileyecek ve etkilenecek kamu kurum ve kuruluşları, kalkınma ajansları, yerel yönetimler, üniversiteler, STK’lar, meslek odaları ve özel sektör temsilcilerinin katılımı ile farklı uzmanlık alanlarını içeren çok disiplinli bir yapıda hazırlanması gerektiğine dikkat çeken Keleş, katılım konusunun mevzuatta yeterince ele alınmamasını eleştirdi.

“Doğrudan doğruya ilgilendiğimiz ve tartışmakta olduğumuz konuda çok açık olsa dahi hukuk kuralları ile yetinemeyiz” diyen Keleş, “Hukuk kurallarının mutlak süratle hele de son yıllarda ki gelişmeler karşısında etik ve ahlak kuralları ile tamamlanması gerekir. Türkiye’de özellikle planlama ve imar konularında rastladığımız en büyük eksikliklerin, yanlışlıkların temelinde bunun olduğunu görüyoruz. Biçimsel olarak hukuk kurallarına uygun görünen adımların ahlak, etik kurallarına kesinlikle uygun düştüğünü söylemek mümkün değildir.

“TOPRAK RANTINI NASIL HELAL SAYIYORSUNUZ?”

Kişilerin sahip oldukları mülkiyet hakkını sınırsız bir şekilde kullanmaları, kamu ve toplum yararını dikkate almamaları ve rant yaratma sevdaları sonucunda bütün bu alanlar tahrip tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Daha öncelerden başlayan fakat son 20 yılda artan bir hızla giden bu anlayış ve uygulamalar açık alanları, tarım alanlarını, ormanları, yeşil alanları tahrip etmekle sonuçlanıyor.

Günümüzde çok sık rastladığımız ve devletin politikalarını oluşturmada temel alınan anlayış faizi haram sayıyor. Fakat her hangi bir emek ürün olmayan toprağın getirisi olan rantı nasıl oluyor da helal sayıyorsunuz? Bu bir çelişkidir.

 

“ANKARA YEREL YÖNETİME MÜDAHALE ETMEMELİ”

Siyasal parti ayrılıkları merkezi yönetime yerel demokrasiyi yok sayma yetkisi vermez. Yani Çevre Bakanlığı, TOKİ başka bir merkezi kuruluş Büyükşehir veya ilçe belediyelerin yetkilerine müdahale etmemelidir. Yasalar buna biçimsel olarak imkan veriyor olsa bile bile Türkiye ‘Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ ardını taşıyan çok önemli bir uluslararası sözleşmenin tarafıdır. Yerel nitelikte olan kamu hizmetleri mutlak suretle halka en yakın yönetim birimleri tarafından yerine getirilir ki imar, planlama işleri de kentlerin yerel nitelikte kamu işledir. Yerel yönetimlerin yasalarla kendilerine verilmiş yetkileri kullanabilmeleri, temsil ettikleri halkın bu konudaki bilinç, kültür düzeylerinin yükselmiş olmasına, o yöneticilere sonuna kadar sahip çıkmalarına bağlıdır. Pasif vatandaş olmaktan çıkıp aktif vatandaş haline gelmelidir ki oturduğu kentin sakini değil sahibi olmalıdır.

 

“EKONOMİ KENTSEL RANTLA DÖNÜYOR”

Prof. Dr. Mehmet Tunçer de “Kent planlamalarında kamu arazileri nasıl korunabilir?” başlıklı bir konuşma yaptı. Anayasanın 656. maddesinin devlet ve yurttaşlara görev verdiğini söyleyen Tunçer, “Yani çevreyi korumak devletin ve yurttaşların görevdir. Yasalar, uluslar arası sözleşmeler var fakat ben 40 yıldır koruma ağrılıklı çalışmalar yapıyorum bir çok yerde ne yazık ki bir çok yerde korunamadığını görüyoruz. Korunması gereken alanların en başında su, toprak, hava geliyor ki sonra da kentsel sit, arkeolojik alanları ile kültür ve tabiat varlıkları geliyor. Ülkemizde tabiatı koruma alanları 1970’lerden itibaren korunmaya çalışılan alanlardan ama bu alanlar da son 30-40 yıldır büyük baskı altında. Endemik türlerin olduğu yerlere dahi girilip yatırım adıyla otel yapılabiliyor. 

Bunu nedeni yanlış ve çarpık ekonomik politika. Ülkemizin zaten kriz noktasına gelmiştir. Kentsel rantlarla sürdürülen bir ekonomi, sürdürülebilir bir ekonomi değildir. Üretimi kısarak ranta ağrılık veren bir ekonomi var tarımdan sanayiye yanlış ve çarpık politika toplumun yararına kullanılması gereken alanların maalesef başka amaçlarla kullanılmasını beraberinde getiriyor” dedi.

 

“OLMUYORSA KALEMİNİZİ BIRAKIP GİDEBİLİRSİNİZ”

Mersin’e 1980 döneminde genç bir son sınıf öğrencisi olarak geldiğini de anımsatan Prof. Dr. Mehmet Tunçer, o zamandan beri Mersin’i çok yakından izlediğini söyledi. Tunçer, “Kamu eliyle belediye eliyle plan değişiklikleri yapılarak ki bu Mersin’de de çok yaygın, çevre duyarlılığı olmayan yapılar ortaya çıkıyor. Mersin’de 1960 – 1970’li yıllarda vahşi hayvanların yaşadığı yerlerde şunda trafik sıkışıklığı yaşanıyor.

İnşaat sektörü hareketli, rekabetten olsa gerek emlak fiyatları çok daha cazip. Yaklaşık 400 bin civarında göçmenin olduğu bir kentte tabiki bu rant ve yapılaşma artışı önlenemiyor, özellikle de dikine büyüme… Kamunun aldığı yanlış kararların çoğunun bilinçli ne yazıkki… Plancılara düşen görev sadece çizmek değildir. Plancılar aslında her aşamada doğruları söylemek, savunmak zorundadır. Olmuyorsa kaleminizi bırakıp gidebilirsiniz. Bu bir etik sorunudur. Kamu arazilerini korunması en önemli konulardan biridir. Planla getirdiğimiz kararlar ne kadar uygulanıyor bunu takip etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

 

“HER YERDE OTOPARK, MEYDAN YAPMAK KAMU YARARINA DEĞİLDİR”

Prof. Dr. Çağatay Keskinok da, kamu yararına yönelik yapılan çalışmaların nasıl yanlışlara neden olabileceğini örneklerle anlattı. “Her yerde otopark, meydan yapmak kamu yararına değildir” diyen Prof. Dr. Çağatay, “Kentin tarihsel dokusunu yok ediyorsanız kamu yararına değildir. Kentin merkezine erişebilirliği farklı bir yolla çözebilirsiniz. Kamu yararını her kent özelinde ancak şehircilik ilkelerimizle, planlama esaslarımızla esaslarımızla ilişkilendirerek sağlayabiliriz. Planlama yaparken ve değerlendirirken süreçlerimiz; Üst ölçekli plana uygun, planın kendi iç kurgusu ve yere uygunluk ölçütü dikkate alınmalı. Ama üst ölçekte bir düzenleme yaparken bunun gerekçesini üst ölçekle sınırlayamayız. Bizim için önemli olan kısıtlamanın dayandığı kamusal yararın sağlanıp sağlanmadığıdır.

Ülkenin ulusal üretim sisteminin tahrip edilmesi, ahlaksızlığı bir kenara bırakıyorum şehircilik açısından yürünebilir bir kentte, yürünemez bir mesafe yaratıyoruz. Ucuz, uygun, boş arsa yaklaşımları ile gelişmeye açılan arazilerin bir sonraki aşamada yarattığı altyapı, ulaşım, zaman maliyeti etkilere bakmalıyız. Konut ihtiyacı için konut yapmak kamusal yararı ama kamusal alanları öyle 1-2 konuya indirgeyerek düşünmemeliyiz.

Önümüzdeki yüzyılda en çok sahip çıkmamız gereken kavram kamu yararı kavramı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

 

MEZİTLİ YENİLİKÇİ İMAR ÇÖZÜMÜ İLE 28 MİLYON KAYNAK SAĞLADI

Panelin moderatörlüğünü yapan Yaser Gündüz de, görev yaptığı Mezitli Belediyesinde yere uygunluğa yönelik çalışmalarla ilgili bilgi vererek, “MEzitli’de belde belediyelerinin birleştirilmesi ile düzenleme ortaklık payı (DOP) olarak elde edilecek kamusal alanlarla ilgili sıkıntı vardı. DOP’ların kamu eline geçirilmesi gereken alanların büyük bir kısmının hala özel mülkiyete konu olduğunu tespit ettik. Bunlar ciddi sorunlardı. Fakat 2019’larda onamaya başladığımız son uygulama imar planında İmar Kanunu’nun 18. maddesi dışında ne tür bir uygulama araç getirebileceğimizin arayışına girdik. Bilindiği üzere İmar Kanununda uygulama araçları çok fazla çeşitlilik içermiyor. İmar planında belediye hizmet alanlarının, resmi kurum alanlarının, eğitim, sağlık, sosyal, kültürel tesis, park ve spor alanlarının 3 bin 223 hektarlık bir planlama alanı içinde 480 hektarlık bir alana tekabül ettiğini gördük. 480 hektarlık alanın yüzde 62’lik bölümü imar uygulama işlemleri ile kamu elinde olan alanlardı. 149 hektarlık kısım ise henüz imar uygulama işlemi yapılmamış ve yüzde 45’lik DOP ile kamu eline geçirilmesi mümkün olan alanlar olarak karşımıza çıktı.

İmar planlarımızda biz şöyle bir araç geliştirdik; 18. madde uygulaması dışında 15 ve 16. maddeye göre düşük oranlarda gerçekleşen düzenleme ortaklık payı oranını o zaman yürürlükte bulunan kanundaki en yüksek oranda terkinin yapılması yönünde planlar geliştirdik. Bu tarz parseller imar durumuna veya ruhsat başvurusuna geldiklerinde, bu engelle karşılaştıklarında terk etmeleri gerektiği orandaki terkleri belediyemize terk ederek yapılaşmalarını önünü açabilecek duruma geldiler. 2021 yılının ilk aylarında tamamladık imar planlarını ve bu uygulamalarını Haziran ayından buyana uyguluyoruz. Bu yolla 33 hektarlık alanın 25 dönümlük yani 2,5 hektarını belediyeye terkini sağlamış olduk. Bu yolla bir tarafta yüksek DOP oranı olan bölgedeki kesintiyle düşük DOP arasında eşitlik sağlanırken, diğer taraftan da kamu kaynaklarını kamulaştırma dışında kullanabilmenin yollarını sağlamış olduk. 2,5 dönümlük alanın değeri 28 milyon TL, bu da bizim ölçeğimizdeki bir ilçe belediyesi için önemli bir kaynak, tasarruf” diye konuştu.


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA