SPEKÜLATÖRLERİN ESİRİ OLDUK! | Mersin Haberci Gazetesi
     
 
 
 
 
 

SPEKÜLATÖRLERİN ESİRİ OLDUK!


 

Mersin’in gelişimi ve geleceğe hazırlanmasında en önemli yapılardan biri olan Mimarlar Odası Mersin Şubesi Başkanı Ünal Şahin’den acı itiraf: “Siyasilerin zemin hazırlaması ile spekülatörlerin esiri olduk!”

HEDİYE EROĞLU – AYŞENUR ÖNAL

Mercan TV’de yayınlanan Arka Plan Programı’nın bu haftaki konuğu Mimarlar Odası Mersin Şube Başkanı Ünal Şahin oldu. Çalışmaları hakkında bilgi vererek, soruları içtenlikle yanıtlayan Şahin, siyasilerin zemin hazırlaması ile kentin spekülatörlerin esiri olduğunu söyleyerek, “Mimarlar Odası olarak bugüne kadar yapmadığımız tek şey kepçenin önüne yatmak oldu. Gerekirse onu da yaparız” dedi.

YAPMADIĞIMIZ TEK ŞEY KEPÇENİN ÖNÜNE YATMAK

SORU: Odayı tanımak isteriz, üyeleriniz ve çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Ü. ŞAHİN: Mimarlar Odası 1954 yılında kurulmuş olup Mersin Şubesi 1991 yılında faaliyete geçmiştir. Mimarlar Odası olarak bugüne kadar yapmadığımız tek şey kepçenin önüne yatmak oldu. Gerekirse onu da yaparız. Gözne’de, Marina’da, Polipropilen’de, Hamidiye Kışlası’nda, Teyfik Sırrı Gür Stadı’nın olduğu yerde ve denize dolgu yapılan yerlerdeki mücadelelerimiz halen halk yararına, yapılı çevre adına gözümüzü budaktan sakınmayacak bir şekilde sürmekte.

Şuan 980 üyemizi olup, kentimizde 200 mimarımız serbest çalışmaktadır. Daha önceleri odamızın seçimlerine katılımlar yüzde 60-70’lerdeyken son zamanlarda katılımlar azalmıştır. Bununla ilgili hükümetin genel politikalarının getirdiği kaygılar hızlı bir şekilde görülmektedir. Odaları etkisizleştirmek, duyarlılığını azaltmak, çevre ile ilgili müdahalelerini yok etmek amacıyla büyük bir uğraş içerisindeler. Sonuçta sesimizi kesmek için her türlü yola başvuracaklar. Ama biz yılmayacağız.

“ÖYLE BİR AÇ GÖZLÜLÜK VAR Kİ DAĞLARI, TAŞLARI, OVALARI TALAN EDİYORLAR”

SORU: Mersin’in yıllardır çözülemeyen kentsel sorunlar var. Sizce bunlar neden düzelmiyor?

Ü. ŞAHİN: Kentleşme süreci maalesef spekülatörlerin etkisi altında. Spekülatörler; sadece alıp kazanan, emek vermeyen, alın teri dökmeyen, başka insanların geçim kaygısını düşünmeyen insanlardır. Sadece arsa elde etmek ve bunu satmakla kurguladıkları yapının esiri olmuş bir kent. İleriki zamanlarda muhtemelen gündeme gelecektir. Dere yataklarındaki arsaları ekonomik bir şeylerle alıp onları imara dönüştürmek gibi bir takım kaygılar, onların bu süreci tıkanma evresine taşıdıkları gibi bir gerçekle karşı karşıyayız.

SORU: Bu cesareti nasıl buluyorlar?

Ü. ŞAHİN: Siyaset zemin hazırlıyor buna. Öyle bir aç gözlülük var ki dağları, taşları, ovaları talan ediyorlar. 20 yıllık süre içerisinde ülkeye yüzde 1’lik bile katkısı olmayan maden ocakları doğayı katletti.

O kadar pervasızca yapıyorlar ki, yalan dolanla… Sermaye devreye girince ideoloji hiç fark etmiyor. Atatürk’ün bu spekülatörleri tarif ederken kullandığı bir cümle var; “Çalışmadan, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını arayan milletler önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve en sonda da istiklallerini ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.” Bunlar bu kadar haysiyetsiz ve günlük çıkarları için hiçbir geçim kaygısı olmaksızın bir takım çıkarların peşinde olan insanlardır. Dolayısıyla bu insanların elinde esir olmuş bir kent var, bununla mücadele etmek gerekir. Bunların toplum içinde yeri olmaması lazım, bunları ifşa etmemiz gerekiyor.

MARİNA’DA NELER OLUYOR?

SORU: Marina içinde aynı şeyler geçerli, gözümüzün içine bakarak o kaçak yapıyı büyüttüler. Siz bu konunun yakın takipçisisiniz, neler oldu orada? Şuan ki durum ne?

Ü. ŞAHİN: Marina’ya biraz daha eskiden bakarsak eğer kentlinin vergileri ile oluşturulmuş 120 milyon dolar harcanarak elde edilmiş bir yapı görürüz. Buraya yapılabilecek yapıların belli bir oranı var. Bu oranlara bakılmaksızın tamamen bir AVM yapıldı. Bu AVM dolayısıyla kaçak AVM’dir. Bir defa yat limanı özelliklerine uymadığından dolayı kaçaktır, ikincisi orada arsanın üzerine yapılı olan bina miktarı itibariyle kaçak durumdadır. Oradaki arsanın beyan edilen miktarları doğru değildir. Bizim tespitlerimize göre toplam 92 bin metre kara alan var, ama onlar 140 bin metre kare.  Bunun dahi yüzde 10’u olmuş olsa bile şu an 14 bin metre kare inşaat olması gerekiyorken, en son 17 bin metre alanda otelin ve diğer tesislerin yapılmasıyla 21 bin metre kareye ulaşacak bir alan olacaktır. Yaklaşık orada 6-7 bin metre kaçak alan var. Yargı süreci devam ediyor ve o sırada imarıyla ilgili tadilat düzenlemesi yapıldı. O tadilat düzenlemesinde sanki gerekçeleri ortadan kaldırmışlar gibi  düşünceleri var fakat biz incelediğimizde bu gerekçelere itiraz ettik ve dava ettik kendileri. İtiraz ettiğimiz gerekçeler ortadan kalkmadıkça bunların tekrar ruhsat vermeleri de mümkün değil ama sanki her şey yasalara uygun gibi yeniden iptal edilen ruhsatları vermeye hazırlanıyorlar.

Sonuçta hiçbir şey doğru değil ki. Hepsi bir takım esaslara dayandırılarak yapılmış şeyler. Yani oradaki arsa miktarı yanlış, yapılaşma oranı yanlış, yat limanı ile ilgili alınan kriterler yanlış. Her şeyin yanlış olduğu bir tiyatro var ortalıkta. Yani tamamen açık hava bir AVM var ve bu AVM’nin niteliğinden dolayı kaçak olduğu gün gibi ortadadır.

POLİPROPİLEN TESİSİ MERSİN’İN KAFASINA İNEN BİR BALYOZ

SORU: Bir de şehrin ortasında bir endüstri bölgesinden bahsediliyor. Polipropilen Tesisi kurulmak isteniyor bu alana da. Siz bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Ü. ŞAHİN: Şehrin ortasında ve oldukça büyük bir alan, etkileşim alanı çok büyük. Dev bir tesisten bahsediliyor. Bu dev tesis, kentin gelişimine ve lojistik sektörüne tamamen ters. Limanı tamamen tıkayarak İskenderun’un bu kulvarda oynamasına neden olacak bir tesis. Polipropilen tesisi Mersin’in kafasına inen bir balyoz. Bunun böyle algılanması gerekiyor, çünkü Mersin’deki lojistik süreci yıllardır belirlenmiş planları tamamen tökezleten ve kararsız, bulanık suda yüzen bir balık haline gelecek.

Mersin yıllardır lojistik köy beklerken böyle bir tesisin geliyor. her şeyin ötesinde tesis, halk sağlığı ile ilgili katliamın ayak sesleri niteliğinde.

İktidar milletvekili Lütfi Elvan ile  görüştük ve buradaki kaygılarımızı söyledik. Bu kaygıları ileteceğini söyledi. Çünkü bazı şeylerin sayın cumhurbaşkanımıza söylenmeyip spekülatörlerce yönlendirildiğini tahmin ediyoruz. Çünkü ‘İstanbul’a ihanet ettik, dikey yapılaşmayla yanlış yaptık, bu ormanları kimler katlediyor? Kapitalizm ne menem bir şeydir?’ diyen, serzeniş eden birinin bunlardan haberi olmadığına inanmak istiyoruz.

20 YIL SONRASI KORKUNÇ!

SORU: Son 20 yılda bu iktidarla birlikte korkunç bir talan var. Bu durum bizi 10-20 yıl sonra nereye götürecek?

Ü. ŞAHİN: Evet çok korkunç bir talan var. Atatürk’ün tarif ettiği gibi çalışmadan, yorulmadan para kazananlar o kadar çoğaldı ki unların elinde oyuncak olaya başladık. 20 yıl sonra çorak, verimsiz, yeşil olmayan, her zaman felaket yayacağımız bir ülke ile bizi baş başa bırakıyorlar. Yani bunların içerisinden nasıl bir diriliş, çırpınışla çıkacağız bilemiyorum.

“İMAR PLANI OLMADAN OLMAZ”

SORU: Bu yaşanılanlar imar planlarını doğru zamanda yapmamış olmamızla ilgili olabilir mi?

Ü. ŞAHİN: 2017 yılının sonlarında çıktı imar planları sorunları. Şimdi imar planlarının 1/5000’likleri onaylandı, şuanda binlik planlar yapılmakta. Kararların doğru olduğunu ve arkasında olduğumuzu söylemiyoruz. Ama en azından imar var ve imarla ilgili ekip var. Bu ekibin kaçırdığı, kontrol edemediği sorunlar varsa bunlar çözülebilir. İmar planı olmadan olmaz.

Örneğin Mezitli Belediyesi’nde Fatih Parkı içerisinde yapılan yapıların ticari amaçlı yapılması bizimle birlikte biraz başkanı da üzmüştür diye düşünüyoruz. Orada tesislerin ve yeni bir alışveriş merkezinin olması yerine farklı çalışmaların olması gerekiyordu. O konuda maalesef Mezitli’nin proje, plan başarısını biraz gölgelemiştir. Başkan revizyon değişikliği önerecek midir, önermeyecek midir bekliyoruz. Kriterlerinden dolayı mahkemeye verilirse kaybetme noktası vardır. Onun için hassas düşündüğünü ve onunla ilgili hassas düşünmesi gerektiği inancındayız.

AKDENİZ’DE ÇÖZÜM ZOR

SORU: Akdeniz’de de imar açısından durum sıkıntılı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ü. ŞAHİN: Akdeniz’de de surum sıkıntılı ve çözülmesi de çok zor. Biz kendi mantıksal açımızdan orayla ilgili yorumları yaptığımızda kendi meslek odamızla, ilgili belediyelerin tüm partilerden meclis üyeleri bize geliyor. ‘Bu konuda odanın görüşü nedir, bu konuda kaygıları nedir?’ diye soruyorlar. Akdeniz’de yapılı çevre hakikatten sağlık koşulları itibariyle oldukça kötü. Nasıl bir yapılaşma olmalı? TOKİ çok sıradan. Radyal ya da doğrusal bir takım akslar mı oluşması gerekiyor? Bu aksların lienar oluşumundan ziyade meslektaşlarımızın da bahsettiği gibi kentsel kurgu olmalı. Yani normalde bir köy çeşmesi, bir okul, bir caminin oluşturduğu avluların etrafında biçimlenen sürecinin mantıklı bir şekilde gelişmesi gerekiyor. Buna spekülatör girdiği zaman onun hiçbir toplumsal kaygısı olmuyor.

“TEKTİPLEŞTİRME GELİŞMEYİ DURDURACAKTIR”

SORU: Akdeniz Belediyesi’nin TOKİ ile çalışmaları var. Siz nasıl buluyorsunuz?

Ü. ŞAHİN: Yapılan çalışmalar yükseklikleri, konut tipleri itibariyle insanları biçimlendiriyor. Bir odanın şekli, kapısının şekli, duvarların şekli ve sadece bir binanın yapıldığı çevre ve onların hepsinin birbirinin aynısı olması bir şekilde insanların da birbirinin aynısı olmasına neden oluyor. Tek tip bir toplum yaratmaya yönelik süreçtir. Bu süreçlerin bu kadar kalıplaşmış, bu kadar tek düzen olması sıkıntılı bir süreç çıkaracak. Orada yaşayan insanların bunu kabullenip, kabullenmemesinden ziyade önüne konan şeyleri yaşadığı zaman çok niteliksiz bir toplum çıkıyor. Çünkü herkes biliyor; toplum içinde çelişkiler olmazsa, bir takım farklılıklar, çatışmalar olmazsa toplum yenilenmez. Çatışma ve mücadele her zaman yeniliği getirir. Aynı şeylerin, aynı insanların olması gelişmeyi durduracaktır.

SADECE AKDENİZ’E KARŞI DEĞİLİZ!

SORU: Akdeniz Belediyesi’nin ticaret alanlarının Tarsus tarafına doğru kaydığını görüyoruz. Orada da plansız bir büyüme var gibi görünüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ü. ŞAHİN: Belediyelerin kırsal alanlardaki planlamayı geciktirmeleri ya da göz ardı etmeleri ya da orası ile ilgilenecek bir ekip bulamaması sorun oluşturuyor. Bizim özellikle Akdeniz Belediyesi’nin ideolojisinden dolayı yaptığı her şeye karşı değiliz. Mesela Büyükşehir Belediyesi’nin bir tasarımcıya yaptırmış olduğu kent merkezi ve onun devamında yaptığı bir meydan çalışması vardı. Biz o meydan çalışmasına da çok karşı çıktık.

Toplumun bir belleği var. Eğer o proje yapılsaydı yaklaşık 30 yıl sonra Mersin’e gelen bir kişi kenti tanıyamazdı. Yerin ruhu diye bir şey vardır.

BU İŞLERİN İÇİNDE BİZLER NEDEN YOKUZ?

SORU: 4 büyük ilçeyi değerlendirdik ama son yıllarda büyük sel felaketleri yaşıyoruz. Bu ne yazık ki çarpık yapılaşmanın da getirdiği etkenlerden biri. Siz nasıl görüyorsunuz, yapılan çalışmalar bu kış için yeterli olur mu?

Ü. ŞAHİN: Öncelikle normalde dağlardan, Gözne’den başlayarak oradaki ağaçsızlaştırılan alan ve orada yağan yağmurun toprağa tutunamaması, seli kaçınılmaz hale getirmekte. Bu süreci oraları ağaçlandırmamakla geçiriyoruz. Tam tersi bir süreç yapıyoruz.

Ağaçların, ormanların yok olması neticesinde doğal olarak dağlardan gelen selleri engelleyemiyoruz.

Diğer bir nokta kentlerimiz de betonlaşma süreci var, betonlaşmayla ilgili kentteki binlerce dönüm arazinin hiçbir tarafının suyu emmemesi söz konusu. Binamızı yapıyoruz o binanın kalan yerine otopark döşüyor, onun yanına yol yapıyor ve bir damla suyu emecek toprak bırakmıyoruz. Kentlerde yağmur suyunun emilimi yüzde 5, ormanlık alanda yüzde 40’tır. Bu kadar ciddi farkta selin kaçınılmaz olması doğaldır.

Derelerin ıslah edilmesi, kentin içerisinde bir takım su havzalarının korunması ve onların altındaki çamurlaşma ve bakteri ile ilgili kurguların düzenlenmesi, buna göre kentsel tasarım çalışmalarının yapılması, sele göre su seviyelerinin yükselip alçalabileceği bir takım havzaların oluşturulması çok mümkün. Bu tamamen yöneticiler ve bilim insanlarının bir araya gelmesi ile çözülebilecek konudur. Böyle bir takım ilişkilerin kurulmasını bekliyoruz.

Bilim çevrelerine hiçbir şey danışmadan bir kentsel yönetim modeli sergileniyor. Bugün bu sorunları çözecek kentin içinde kimler var? Ya da bunların içinde bizler neden yokuz?


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA