AYŞENUR ÖNAL
AKP MYK’sı tarafından uygulanmaması tartışmalarına Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden kadınlar eylemler ile karşılık verdi. Mersinli kadınlar da ‘İstanbul Sözleşmesi mor çizgimizdir!’ demek için toplandı. İstanbul Sözleşmesi’nin kazanılmış bir hak olduğunu savunan kadınlar, “İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz! Hayatlarımızı ve haklarımızı savunuyoruz” diyerek, geri adım atmayacaklarını ve sözleşmenin pazarlık konusu dahi olamayacağını söyledi.
Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda yapılan açık kürsü öncesi Kadın Platformu adına basın açıklaması yapan Derya Narlı, “Hayatlarımıza yönelik her gün artan saldırılara duyduğumuz öfkeyle ve birbirimizden aldığımız güçle yine sokaktayız. İstanbul Sözleşmesi’ni tartışanlara, sözleşmeye saldıranlara bir kez daha söylüyoruz, hayatlarımız pazarlık konusu değil, tartışmayı bırakın, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayın, her gün artan cinayetlere suç ortaklığı yapmaktan vazgeçin” dedi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Siyasal iktidar tarafından tartışılan, cemaatlerin, tarikatların ve onların kalemşörlerinin İstanbul Sözleşmesi’nden rahatsız olduğunu söyleyen Narlı, “İstanbul Sözleşmesi nedir?” sorusuna şu cevabı verdi;
“İstanbul Sözleşmesi, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin kısa adıdır. Türkiye tarafından 2011’de imzalanmış, 2014’te yürürlüğe girmiştir ve kanun niteliğindedir.
“’ŞİDDETİN ÖNÜNÜ AÇMA’ DER!”
Sözleşme kadına yönelik şiddeti bir insan hakları ihlali olarak görür ve taraf devletlere şiddeti önleme, şiddete karşı kadınları koruma, şiddeti kovuşturma ve politika üretme konusunda yükümlülükler getirir. Kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı ortadan kaldırmaya çalışırken, şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını tespit eder, devletlere toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere politikalar geliştirmesi gerektiğini belirtir. Yani İstanbul Sözleşmesi iktidarlara ‘Kadın erkek eşit değildir’ ‘Kadın evinin süsüdür’ gibi ifadelerle erkekleri şiddete cesaretlendirme, şiddetin önünü açma der.
“’ ERKEĞİN YANINA GERİ GÖNDERME’ DER!”
İstanbul Sözleşmesi birlikte yaşayıp yaşamadığına bakmadan ev içi şiddete uğrayan kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları, yaşlıları, göçmen ve mültecileri korur. İstanbul Sözleşmesi bizleri evli olduğumuz ya da boşandığımız erkeğin, sevgilinin, babanın, iş yerinde patronun, üniversitede akademisyenin, okulda öğretmenin, sokakta, çarşıda, toplu taşımada tanımadığımız erkeğin, karakolda, eylemde polisin şiddetinden korur. Yani İstanbul Sözleşmesi, kolluğa karakola sığınan kadına ‘her evde olur öyle şeyler’ deyip şiddet gördüğü erkeğin yanına geri gönderme der.
İstanbul Sözleşmesine göre devlet, tüm organları, kurumları ve temsilcileri ile kadına yönelik şiddet eyleminden uzak durmalıdır der. Yani şiddete karşı haklarını savunan kadınlara kelepçe vurarak, işkence ederek gözaltına alamazsın der. İzmir’de İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için sokağa çıkan kadınlara şiddet uygulayarak AKP iktidarı ve kolluk güçleri İstanbul Sözleşmesi’ni bir kez daha ihlal etmiştir.
İstanbul Sözleşmesi şiddete maruz kalanlar için psikolojik ve hukuksal desteğin sunulması, barınma ve ekonomik olarak desteklenmesi için taraf devletlere ve yerel yönetimlere bağlayıcı hükümler getirir. 7-24 çalışan çok dilli danışma hatları oluştur, şiddet gören kadınlara kendini ifade edebilmesi için anadilinde tercüman sağla der. Yani İstanbul Sözleşmesi sadece Kürtçe bilen Fatma Altınmakas’ı ifadesini almadan cinsel saldırıya uğradığı haneye geri gönderip, katillerinin eline teslim etme der.”
“SİYASAL İKTİDAR SÖZLEŞMEDEN NEDEN ÇEKİLMEK İSTER?”
“Siyasal iktidar sözleşmeden neden çekilmek ister?” diye soran Narlı, bu soruyu ise şöyle yanıtladı;
“Pandemi koşullarını fırsat bilen siyasal iktidar baskı rejimini de yeni normal denilen süreçte yeniden inşa etmektedir. Kadınları eve kapatarak ev içi emeğini sömüren, her fırsatta kadın erkek eşitliğini reddeden bir siyasal iktidarın tabii ki kadınların haklarını koruyan, şiddetin kaynağını toplumsal cinsiyet eşitsizliği olarak gören bir hukuk metnine tahammülü yoktur. Kadına biçtiği tek rol annelik olan ve kadını sadece aile içinde tanımlayan iktidar kendi Makbul sınırları dışında kalan kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı nefret söylemleri ile tüm kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı her geçen gün tırmanan şiddetin sorumlusudur, failidir.
“İŞLENEN HER CİNAYETİN SORUMLUSU, FAİLİDİR”
İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edilmesini savunanlar sözleşmenin aileyi yok ettiğini iddia ediyor. Oysa İstanbul Sözleşmesi şiddetin önlenmesi için gerekli yükümlülüklerin yerine getirilmesinde aile, evlilik bağı, partnerlik veya aynı evi paylaşma gibi bir şart olmadığını, devletin failin kim olduğuna bakmaksızın şiddeti önlemekle yükümlü olduğunu söylüyor. Yani sözleşme aileye değil şiddete dairdir. Sözleşmenin yuva yıktığını iddia edenler aslında ailenin kadınlara yönelik şiddet ve sömürüyü ürettiğini kabul edip, bunun değişmesine engel olmak istiyor. Şiddeti önlemeyi önceleyen bu sözleşmeyi yok saymak, şiddet karşısında kadınları değil ne olursa olsun aileyi korumak ve kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmaktır. Bu gerekçelerle sözleşmeyi reddedenler hanelerde işlenen her cinayetin sorumlusu, failidir.
“NEFRET CİNAYETLERİNİN SORUMLUSUDUR, FAİLİDİR”
Sözleşmenin 4.maddesi hiç bir ayrımcılık yapılmadan sözleşme hükümlerinin uygulanması şartını getiriyor. Yani şiddete uğrayan kişinin cinsel kimliği ve cinsel yöneliminin bir insan hakkı olan şiddetsiz yaşama hakkına engel olamayacağını söylüyor. Ancak sözleşmeye karşı çıkanlar büyük bir nefret ve öfke ile LGBTİ+’lara yönelik söylemleri ile LGBTİ+ düşmanlığını körükleyip, hedef gösteriyor. Sözleşmeyi reddedenler, çıkmayı düşünenler nefret cinayetlerinin sorumlusudur, failidir.
“AKP ÖLDÜRÜLEN HER KADINDAN SORUMLUDUR”
Aslında AKP MYK’sında tartışılan kadınların yaşayıp yaşanmayacağı dır. İstanbul Sözleşmesi kadınların, çocukların, LGBTİ+’ların yaşam güvencesidir. İstanbul Sözleşmesinden çıkmak İstanbul Sözleşmesi’nin bir gereği olarak çıkarılan ve kadınları şiddete karşı koruyan 6284’ü tartışmaya açmaktadır, uluslararası diğer sözleşmeleri tartışmaya açmaktır, hayatlarımıza kast etmektir. Yaşam güvencelerimizden biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı konuşan AKP öldürülen her kadından sorumludur.”
“YENİDEN VE YENİDEN BİR ARAYA GELECEĞİZ”
Mücedelelerinin geri dönüşü olmadığının altını çizen Narlı, “Kadınlara çocuklara, LGBTİ+’lara nefes alma alanı bırakmayan tüm saldırılar karşısında öfkemizi, dayanışmamızı ve inadımızı yanımıza alarak yeniden ve yeniden bir araya geleceğiz. Mücadelemizle kazandık, mücadelemizle savunacağız. Şiddet, baskı ve gözaltılarla kadın mücadelesini susturamayacaklar. Kolumuza vurdukları kelepçe milyonlarca kadının iradesini teslim alamayacak, dayanışmamız ve mücadelemizle özgürlüğe açılacak” diye konuştu.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ETKİN UYGULANSIN!”
5 Ağustos’ta tüm ülkede kadınların eş zamanlı sokağa çıktığını hatırlatan Narlı, “İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılacağı AKP MYK’sını nasıl ertelettiyse, sözleşmenin uygulanacağı taaahüt edilene kadar sokaklarda olacağız. Nefesimizi kesmek isteyen tüm saldırılara karşı yan yana gelerek kadın düşmanlarından hesap soracağız. Bir kez daha söylüyoruz. İstanbul Sözleşmesinden çıkma tartışmalarına derhal son verilsin, İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansın!” dedi.