Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 8 Mart’ta da sokakları boş bırakmayacak. SES Şube Eş Başkanı Özge Göncü, “Kadın düşmanlığını teşhir etmeye, örgütlenmeye, değiştirmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz” diyerek, tüm kadın/LGBTİ+ üyelerini 8 Mart’ta sokağa çağırdı.
AYŞENUR ÖNAL
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü öncesi bir basın açıklaması düzenledi.
Mersin KESK'li Kadınlar adına basın açıklamasını okuyan SES Şube Eş Başkanı Özge Göncü, “Türkiye’de cinsiyet ayrımcılığından dolayı kadınlar gittikçe artan sistematik şiddete maruz kalırken eğitim, sağlık, ulaşım gibi kamusal hizmetlerden yeterince yararlanamama, kendi yaşamı ve bedeni üzerinde söz hakkı sahibi olamama, başta işgücüne katılım olmak üzere kamusal alandan dışlanma, esnek güvencesiz istihdam ve ucuz iş gücü olarak kullanılma, atama ve terfilerde cam tavan sendromuna yol açan uygulamalarla ve daha birçok alanda ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadırlar” dedi.
Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz her geçen gün artmakta olduğunu dile getiren Göncü, “Eril yargı kararları yeni failler yaratmakta, cezasızlık politikası yeni kadın katliamlarına davetiye çıkarmakta ve kadınların yaşam hakkı ortadan kaldırılmaktadır. Tüm bunlara rağmen İstanbul sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın gereklilikleri yerine getirilmediği gibi kolluk ve yargının failleri kollayan uygulamaları, bizzat devlet politikası haline getirilmektedir. Savaştan dolayı topraklarını terk etmek zorunda kalan binlerce kadın, gittikleri yerlerde sistematik şiddetin birincil hedefi olmakta, katmerli emek sömürüsüne maruz kalmaktadır” diye konuştu.
“TÜRKİYE 150 ÜLKE ARASINDA 130’UNCU”
Dünya Ekonomik Formu’nun 2020 küresel cinsiyet eşitsizliği endeksinde Türkiye’nin 153 ülke arasında 130’uncu sırada yer almasına rağmen eşitsizliği giderecek politikaların yerine getirilmediğini söyleyen Göncü, “Kadını birey olarak görmeyip aile içinde sınırlayan, esas işini çocuk doğurmak ve bakmak olarak tanımlayan, bakım sorumluluklarını kadınların omzuna yükleyen anlayışla bu eşitsizliğin giderilmesi mümkün değildir. Eğitim alanı başta olmak üzere kamusal alanların dinselleştirilmesi, kadın kazanımlarına dönük saldırılar, siyasal iktidar tarafından sürekli olarak pompalanan ve devletin tüm mekanizmalarına yansıyan cinsiyetçi söylem ve politikalar bu eşitsizliği daha da derinleştirmektedir” dedi.
BÜTÇELER TOPLUMSAL CİNSİYET KÖRÜ
Kadın istihdamının çok düşük olduğunu vurgulayan Göncü, şunları söyledi;
“Yaşanan ekonomik krizle birlikte kadın yoksulluğu ve işsizliği artmaktadır. Çalışan kadınların büyük bir kısmı mobbing ve ayrımcılığa maruz kalmakta ve karar verme mekanizmalarında genellikle yok sayılmaktadırlar.
Kadınlar yalnızca işgücü piyasasında değil, ev içi görünmeyen emekleriyle de değer üreterek bütçe gelirlerine katkıda bulunmalarına rağmen bugüne dek hazırlanan bütçelerin bütününde kadın adının dahi geçmediğini söylemek mümkün. Güvenceli kadın istihdamını arttırmaya, kadına yönelik şiddetin önlenmesine, yaşamın her alanında cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına, kadınların kamusal hizmetlere erişimini kolaylaştırmaya yönelik herhangi bir kaynak oluşturulmaması bütçelerin toplumsal cinsiyet körü olduğunu göstermektedir. Ortaya çıkan bu vahim tablonun ortadan kalkması için toplumda kadınları birey ve yurttaş olarak gören, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifini ana akımlaştıran, kadınlardan gelen taleplerin politikasını oluşturup bunların devlet politikasına dönüşmesini sağlayacak resmi mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir.
2011'de Kadın adının bakanlıktan çıkarılmasıyla var olanın da gerisine düşülerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulması, bu bakanlığın da 2018'de başka bir bakanlıkla birleştirilerek Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na dönüştürülmesi inkârın varlığını gösteren temel göstergelerdendir. Kadın adına dahi tahammül edemeyen, kadını aileden ibaret gören, kimliğini yok sayan anlayışla hareket eden torba bakanlıkların her biri yaşamsal değerde olan kadın sorunlarını çözecek politikalar üretmesi mümkün değildir.”
“HIZLA SOMUT POLİTİKALAR HAYATA GEÇİRİLMELİ”
Sorunların giderek ağırlaştığını belirterek hızla somut politikalar hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyen Göncü, şu çözüm önerilerini sundu;
“Cinsiyetler arasında eşitliğin, hak ve olanaklar eşitliğinin sağlanması ve geliştirilmesi yönünde politikalar üretilmesini sağlayacak. Kadınların ve LGBTİ+ bireylerin yaşam hakkının korunmasına, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddetin ve istismarın önlenmesine yönelik ve bunlara karşı mücadeleyi mümkün kılacak politikalar üretecek. Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal alanda karşılaştıkları cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele eden, kadınlara insana yaraşır ücret ve güvenceli istihdam olanaklarını sağlayacak. Toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan bütçeler oluşturacak. Kadınların talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda, kadınlarla birlikte politika üretecek, üretilen politikaların sağlıklı olarak uygulanırlığını denetleyecek Kadın ve Eşitlik Bakanlığı'nın kurulmasıdır.
“BİZ HAKLIYIZ, BİZ KAZANACAĞIZ”
Mücadelede kararlı olduklarını belirten Göncü, “Bizi eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam politikaları ile geleneksel kutsal aile mitleriyle kuşatma çabasında olanların emeğimiz ve bedenimiz üzerinde kurmaya çalıştığı denetime karşı çıkmaya; kadın düşmanlığını teşhir etmeye, örgütlenmeye, değiştirmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. Şiddetsiz bir toplum, eşitlik ve adalet taleplerimize sahip çıkarak; şiddetin her türlüsüne; savaşa, tacizlere, tecavüzlere, istismarlara ve katliamlara sessiz kalmayarak; yaşamın her alanını dönüştürme çabamızla, bugün bir kez daha birilerinin bize bahşetmesini beklemeden, haklarımızı almak için buradayız. Biz haklıyız, biz kazanacağız” dedi.
Kadın Platformu’nun çağrısına KESK’li kadınlar olarak katılacaklarını ve 7 Mart’ta Kadın Mitingi’nde, 8 Mart’ta ise Feminist Gece Yürüyüşü’nde toplanacaklarını belirten Göncü, “Tüm kadın / LGBTİ+ üyelerimizi ve Mersindeki tim kadınları bu program kapsamında bir arada olmaya sesimizi yükseltmeye çağırıyoruz” dedi.