HEDİYE EROĞLU
Katıldığı bir televizyon programında açıklamalar yapan Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Mersin Şube Başkanı Yusuf Değirmenci, ülkede ciddi bir gıda krizi yaşandığını söyleyerek, çözüm için özellikle tarımsal üretimde girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerektiğini açıkladı.
TARIMSAL ÜRETİMDE ARTAN GİRDİ MALİYETLERİ NE OLACAK?
“En önemli etken ürünlerin üretimindeki artan girdi maliyetleri” diyen Değirmenci, “Gıda ürünlerinin temeli olan bitkisel ve hayvansal ürünlerin elde edilmesi, tarımsal faaliyet ile mümkün. Tarımsal üretimde artan girdi maliyetleri çok yüksek. Bir çok hammadde ve girdi ürününü doğrudan etkileyen bir diğer önemli faktör ise döviz kurları ile temin edilmesi. Kur artışları nedeniyle tarımsal üretimde yükselen fiyatlar söz konusu” dedi.
“SEÇİMDEN SONRASI ÇOK DAHA BÜYÜK SORUNLAR YAŞANACAK”
Türkiye’nin bir gerçeğinin de seçim ekonomisi olduğunu dile getiren Değirmenci, “Mayıs’ta olacak bir seçimden bahsediliyor. Seçime yaklaşırken bu tür kararlar maalesef alınıyor. Seçime kadar gider mi bu iş? Bunda bile soru işaretleri görüyorum. Gitse de dahi seçimden sonraki süreçte çok daha büyük sorunlar yaşanacağını düşünüyorum. Gıda bir yaşam hakkı. Bu artışların durdurulması marketten mi olmalı? Yoksa girdi maliyetlerimi düşünülmeli? Tabiî ki maliyetler düşürülmeli” diye konuştu.
SAĞLIKLI BESLENEMİYORUZ
İnsan Hakları Bildirgesi’ne göre beslenmenin en temel insan hakkı olduğunu anımsatan Başkan Yusuf Değirmenci,ancak sağlıklı beslenme hakkının elden alındığı ciddi bir gıda krizi içinde olunduğunu vurguladı. “TÜİK’e göre Aralık’ta en çok fiyatı artan ürünlerin 10’u gıda ürünleri ki en çok da tereyağı, süt gibi hayvansal ürünlerde artış var” diyen Değirmenci, “Süt, peynir gibi çocuklar için önemli olan besinlerin temininde sıkıntı var. Çocuklarımızı dengeli ve sağlıklı beslemediğimiz sürece bir insanlık suçu da işlemiş oluyoruz. Hepimiz bu insanlık suçuna ortak oluyoruz. Gıdaya insanların en rahat şekilde ulaşabilmesi gerekiyor. Gıda derken sadece karnımızı doyurmaktan değil dengeli beslenmeden bahsetmeliyiz. Çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimini olumlu etkileyecek beslenmesi sağlanmalı.
En yüksek fiyatlara sahip ürünler protein içeren ürünler. Ancak çocuklar günlük beslenme ihtiyacının yüzde 15’ni proteinden almak zorundayken bu nasıl mümkün olacak? Bu hesaba gittiğinizde asgari ücretlinin bir ayda alabileceği gıda, temel ihtilaçlara batkımızda bunun zor olduğunu görüyoruz. Bir market arabasını doldurduğunuzda rakam 4 bin liraya dayanıyor. Daha bunun içinde kira, faturalar, sağlık giderleri yok. Asgari ücret gıda ile ilgili harcamaları bile karşılayamadığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
TARIMSAL GİRDİ MALİYETLERİ AŞŞAĞI ÇEKİLMELİ
Yapılması gerekenlere de değinen GMO Başkanı Yusuf Değirmenci, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Hükümetlerin öncelikle yapması gereken gıda maddelerinin üretilmesinde fiyatların aşağı çekilebilmesi için tarımsal girdilerin maliyetlerini aşağı çekmeli.
Beslenme herkes için bir insan, yaşam hakkı, bunun elinden alınmaması gerekiyor. Ama bu ekonomik sistemde bu haklar giderek daraltılıyor.
Eskiden yoksulluk sınırından bahsediyorduk bence şuan açlık sınırının altındayız. Alt gelir grubundaki insanlarımız açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalıyor.
Son bir yılda gıda krizi sadece bizim sorunumuz değildi, tüm dünyanın sorunuydu. Ama onlardaki gıda krizinde fiyat artışları yüzde 8’lerde oldu. Ülkemizde ise sadece geçen yıl bile bunun iki katından fazla.
ENERJİ, GÜBRE, TOHUM, İLAÇ…
Gıdadaki maliyeti arttıran en önemli etkenlerden biri de enerji maliyeti. İki tane enerji kalemi var tarımla ilgili. Elektrik ve mazot giderleri baş edilebilir gibi değil. Mazot tarımda vazgeçilmez. Gübre, ilaç, tohum atacak sonra tarlayı sürecek. Mazot geçen sene 7/8 TL iken şuan neredeyse 20 TL. Elektrik fiyatları ise 2022 itibariyle yüzde 200’e yakın artış olduğunu görüyoruz.
Ayrıca gübre, tohum ve fide fiyatının artması önemli etkenler. Çünkü bunların hepsi ithalat ile elde ediliyor. Şimdi kur artmışken ithal edilen gübrenin, tohumun, fidenin fiyatının artışın önleyebilir misiniz, önleyemezsiniz.
Hayvansal ürünlere geldiğimizde ise yem fiyatlarında büyük artış yaşandı. Yem ithal eder hale geldik. Yemde de ithalat yaptığımız için yine kur sorunu yaşıyoruz.
SULAMAYA YÜZDE 100 ZAM
İlimizde geçen hafta Sulama Birliğinin fiyatları açıklandı. Sulama ücretlerine yüzde 100’ün üzerinde zam yapıldı. Bir dönümü sulamak için 800 TL gerekirken şu an bin 800’e ulaştı u rakam. İlimizde en küçük yaşadığımız ve hissettiğimiz sorun. Buradaki en büyük artışın nedeni yine enerji. Su kıtlığı var ama hala su kaynaklarımızda su olmasına rağmen enerji maliyetinin yüksek olması su fiyatlarını arttırıyor.
HASAT GEÇEN YILIN GELİRİ İLE YAPILACAK
Mersin’de Mart ayı itibariyle örtü altı ürünler haricindeki diğer ürünler hasat edilmeye başlayacak. Ama bu hasat bu yılın işçi, sulama ücretleri ile hasat edilecek. Ve biz marketteki fiyatları sabitleyeceğiz, nasıl olacak bu? Birileri ezilmek, yok edilmek zorunda. Markette ürünü sabitliyorsunuz ama ürünün markete giriş maliyeti 9-10 lirayken siz nasıl 5 TL’ye satacaksınız? Bu sorunun çözümüne yönelik stoklar ile gün kurtarılabilir ama çok sürmez. Sonra ne olacağı hepimiz için merak konusu.
“GIDA DA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SAĞLAMAMIZ LAZIM”
Dünya gıda krizi, çevre sorunlarını gördü. Son yıllarda banka reklamlarında bile sürdürülebilirlik konuşuluyor. Karbon ayak izinden, enerji tasarrufundan bahsediliyor. Tarım politikalarında geldiğimizde noktada bakanlığın sürdürebilirlik üzerine yoğunlaşması gerekiyor. Dünyada bugün sürdürebilir turizm atakları yapılırken tarımda, gıda da asıl sürdürülebilirliği sağlamamız lazım.
Üretim yaptığın yerde çevreyi, bio çeşitliliği koruyacak, enerjiyi hunharca tüketmeyeceksin. Çıkan atıkların geri dönüşümü sağlanacak. Türkiye’de tarımdaki en büyük sorunlardan biri de sosyal anlamda gezici tarım işçileri sorunudur ki buna yönelik de ciddi adımlar atılması gerekiyor. Özellikle bölgemizde insanlar çadırlarda hiç de iyi olmayan şartlarda çalışmak zorunda bırakılıyor.
Ayrıca tohumun, fidenin sürdürülebilir olması gerekiyor. Toprağın tohumla buluşmasından sofralarla buluşuncaya kadar ki gıda güvenliği sağlanmalı. Tükettiğimiz ürünlerden sağlık riski yaşamamalıyız. Bu sorunları ancak bu politikalarla aşarız. Ama bunlar 2-5 yıllık seçim ekonomileri ile çözülemez. Dünyada bunlar 50-100 yıllık politikalarla aşılıyor.
Önümüzde seçim var. Milletvekili olabileceklerin bu konuları gündemlerine alıp, bu politikalarla ilgili çözümlere katkı sunması gerekir.”