“Şeyh uçmaz; müritleri uçurur.”
Bize özel; çok güzel bir özdeyiştir.
Özdeyiş eskidir.
Ama;
Bu günleri anlatmak için söylenmiştir sanki.
“Cuk” oturur.
Eskiden.
Çok, ama, çok eskiden.
Gazi Mustafa Kemal Paşa bizleri “birey” yapmadan önce.
Kul değil “yurttaşsınız” demeden önce.
Alın size “Cumhuriyet.”
“Kıymetini bilin” demeden önce.
“Dalkavukluk” diye bir meslek vardı.
“Ücret” karşılığında yapılırdı.
Bu günkü karşılığı yalakalıktır.
Yalakalıkta sınır tanımayanlar için “kıç yalayıcı-yalayıcılığı” anlamına eş değerdedir.
“Ücret” yine aynıyla vakidir.
Türkçe izah edeyim;
“Dün” ila “bugün” arasında çok değişen bir şey yok aslında.
Dün;
Şeyhlerin uçmaya ihtiyacı vardı, müritlerinde uçan bir şeyhe.
Bugün;
Sistem yine aynı.
Makamın çok önemi yok.
Anlatayım kısaca;
Şahıs seçilmiş.
Neyle;
Halkın oyu ile.
Seçilene kadar; halktan büyüğü yok.
Dün “seçen” halk; bugün “mürit” yerine konuluyor saygısızca.
“Üç-beş” çakal.
“Uçurtmacı” olmuşlar;
“Başkan uçurtmaca” oynuyorlar.
Kıçları açıkta haberleri yok.
O parti, bu parti fark etmez.
“Seçilen” kendini “şeyh” zannediyor.
O zaman;
“Uçsun” mübarek.
“Besleme” medya dünden hazır;
Uçuruyor.
Sanki;
“Ebabil” kuşudur.
Sonuç;
Uçan “şeyhtir.”
Niye utansın?.
Uçuran;
“Mürit.”
Şeyh utanmıyorsa “mürit” niye utansın?.
Şeyh.
Mürit.
Uçan.
Uçuran.
“Kim” kaldı geriye;
Şahsım.
“Gök kubbe utanmasın.”
“Ben utanayım” bari.
Hayırlı uçmalar, uçurtmalar.
İnişi de unutmayın gari.
**
Sevdiğim Laflar:
“EBABİL BİR KUŞTUR; BUNU BİLMEYEN PUŞTTUR.”