Merhaba sevgili dostlar;
Biliyorsunuz 2019 yılının son günlerinde Mersin’de bir gecede 74 bin metrekarelik ormanlık alanda 1600 adet ağacın kesilerek korkunç bir orman katliamı yapıldığı tespit edilmişti. Bu korkunç eylem sonrası yakalanan M.Ş ise bu katliamı 22 Aralık Pazar gecesi tek başına yaptığı yönünde bir açıklama yapmış ve tutuklanmıştı. Geçtiğimiz günlerde ise M.Ş ‘nin serbest bırakıldığı haberi ile bir kez daha şok olduk. Gerçi kendisi bir gecede 1600 çam ağacını kesebilecek süper güçlere sahip olduğuna göre serbest bırakılmasaydı bile gerek hapishane duvarlarının içinden geçerek ya da ne bileyim görünmez olarak oradan çıkardı ama yargımız onu bu zahmetlere girmeden usulünce serbest bırakmayı seçti. Öyle ya bu kadar önemli bir şahsiyeti içerde tutmanın hiç bir faydası yok; kendisinin süper güçlerinden hepimizin faydalanması lazım. Bence serbest bırakan mahkeme de böyle düşünüyor olmalı; aksi takdirde kendisine bu kadar ağacı bir gecede tek başına kesemeyeceği hatırlatılır ve olayın diğer faillerinin bulunması için gereken doğru soruları sorardı diye düşünüyorum. Ama dediğim gibi mahkeme heyeti de kendisinin süper güçleri olduğuna ikna olmuş olmalı ki bu şahsı serbest bırakmayı seçti. Üstelik olayın ortaya çıkmasını sağlayan Eski Mezitli Mahallesi muhtarına 400 adet üzüm ağacının bir gecede kesilerek gözdağı verilmesi gerçeği de ortada dururken. Belli ki bu iş organize bir yapı tarafından yapılıyor sevgili dostlar. Ve bu organize yapı belli ki bir gecede çok yüksek sayıda ağaç kesme konusunda oldukça gelişmiş yeteneklere sahip. Maalesef yaşanan bu çirkin olaylar sonrasında ise ne kesilen o zavallı çam ağaçları ne de duyarlılığıyla olayın ortaya çıkmasına vesile olan Eski Mezitli Mahallesi muhtarının üzüm ağaçları geri gelmeyecek. Belki o ağaçlar yeniden yerine dikilecek ama yetişmeleri için yıllar geçecek ve ülkemizdeki ağaca ve doğaya karşı olan bu kara zihniyetimiz değişmediği sürece benzeri, belki de çok daha kötü katliamlar hep gündemimizde olacak.
Ormanlar sadece Mersin’de değil Türkiye‘nin dört bir yanında talan ediliyor. Bir kaç hafta önce bir fotoğraf gezisi için ‘’Fotoğraf Yolcuları’’ grubu ile gittiğimiz Adana Aladağ’ın köylerinde gördüğümüz manzara hepimizi dehşete düşürmüştü. On binlerce hektar çam ormanı gençleştirme gerekçesiyle kesilmiş, dağlar çırılçıplak bırakılmıştı . Elbette geniş ormanlık alanlarda belli dönemlerde kesimler, gençleştirme çalışmaları vs yapılabilir. Ancak tek bir ağaç dahi bırakmadan bütün bir ormanı yok etmenin mantığını anlayamıyorum gerçekten. Ormanlar sadece ağaçlardan oluşan alanlar değildir. O alan içerisinde belki de binlerce başka canlı kendine yaşam alanı bulmakta ve doğal döngüsü içerisinde yaşamaktadır. Kesilen ağaçların yerine yenilerinin dikileceğini varsayalım. Peki o ormanda yaşayan hayvanlar ne olacak? Onları da hızlıca ve hunharca avlayıp yok etmek yakışır aslında bize öyle değil mi?
Benim T.C Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerine buradan bir önerim olacak. Yukarıda örneğini verdiğimiz Aladağ ve çevresi ile Türkiye’nin bir çok yerinde gençleştirme gerekçesi ile yoğun orman kesimleri yapılmaktadır. Ve bu iş oldukça masraflı ,yoğun iş gücü gerektiren bir iştir. Bir gecede 1600 adet ağaç kesme kabiliyeti olan şahıs bence T.C Orman Bakanlığı bünyesinde kadroya alınmalı ve bu üstün yeteneğini vereceği eğitimlerle başkalarıyla paylaşması sağlanmalıdır. Bu şekilde kurulacak süper güçlü orman kesim ekipleri ile Türkiye’nin dört bir yanında yapacağımız orman kıyımlarında hiç değilse çok daha hızlı ve düşük maliyetli bir iş çıkarmış oluruz. Bu süper güçlü orman katili kesinlikle topluma kazandırılmalı ve bu muhteşem yeteneklerini topluma hizmet etmeye yönelik kullanmalıdır. Hem böylelikle arkasındaki ağababaları da rant için gece gece kesim yaptırmak zorunda kalmazlar. Çok kısa sürede ülkemizde kesecek orman kalmadığı için diledikleri yere otel, avm, rezidans, villa artık canları ne çekerse yapabilirler. Belki o zaman aç gözleri, muhteris ruhları biraz doyar...Çünkü o zaman görecekleri tek şey sadece kurumuş çoraklaşmış toprak olacaktır ve o da Anadolu’nun en büyük ozanlarından Aşık Veysel’in söylediği gibi bizim sadık yârimiz olan kalmayacak hepimizin mezarı olacaktır.
Toprağımız bol olsun...
