Mitat ÇELİK | Otomatik Portakal | Mersin Haberci Gazetesi
     
 
 
 
 
 
image
Mitat ÇELİK

Tarih : 27.01.2020  E-Mail : haberciniz33@gmail.com


Otomatik Portakal

Distopik edebiyatın önemli eserlerinden birisi olan Anthony Burgess’in Otomatik Portakal’ı, bu türün bir başka alanda dehası olan Stanley Kubrick tarafından 1971 yılında sinema filmine çekildi.  

Herkesin bildiği bu yapıt hakkında yazmak biraz sıkıcı olabilir ama yeniden hatırlamanın da faydası olacağını düşünüyorum.

Anlatılan, endüstri sonrası İngiltere’sinde Beethoven hayranı suçlu bir gencin otobiyografik öyküsüdür. Kubrick’in kusursuzluk arzusu, her tablosunun çizgisel bir anlatıma hizmet etmesi, filmi bir eser olarak da ele almayı zorunlu kılar.

Filmi, bir anti kahramanın, cezaevi öncesi, sonrası ve eve dönüşü olarak üçe ayırabiliriz. Yani, “şiddet/suç ve ceza/değişen değerler” olarak.

Filmin başkarakteri ve aynı zamanda bir iç anlatıcısı olan Alex DeLarge,  her türden toplumsal değerleri küçümseyip alaya alan, şiddet yanlısı bir gençtir. Acımasız çetesiyle şehirde terör estirir. Fakat liderlik çatışması Alex’i, bir cinayette suçüstü yakalatır ve hapsi boylar.

Hapishanede şiddetten uzak duran Alex, dinle ilgilenerek hapishane rahibinin ilgisini çeker. Gündelik hayatı İncil’i okumakla geçen kahramanımız, kendisini İsa ile değil, ona işkence yapan Roma askeri olarak hayal etmektedir.

“Suçluları Yeniden Topluma Kazandırma” programına denek olan Alex’e, müzik eşliğinde bol nazi görüntülü bir dizi video zorla izletilir. Şiddete karşı, karşı şiddet ironik bir şekilde kendini gösterir. Yani meşru şiddet hakkı verilenlerin yüzü görünür. Nitekim sağlatılan Alex, hapishaneden çıkarak toplum içine salınır.

İyileştiği umuduyla evine dönen Alex, ailesi tarafından dışlanır. Bir suç makinesi olan kendisi artık mağdurdur. Şimdi polis olan eski çete üyelerinin ve tecavüz ettiği bir kadının kocası tarafından işkenceye uğrar, intihara kalkışır. Hükümet karşıtı gruplar bunu kullanmak istese de, hastaneye yanına gelen bakanla pazarlık yapar ve karşıtı olduğu sistemin bir parçasına dönüşür.

Elbette önemli sorular eşliğinde cevaplanması gerekenler var. Sistem gerçekten şiddeti ortadan kaldırmak istemekte midir? Yoksa baskılayıp onu yararına mı kullanıyor?

Filmin bana göre bir başka yönü ise “kötü dünya”, “estetik olarak güzelin talep edilmesi” ikilemidir. Alex, erekte olmuş bir penis heykeliyle kurbanını öldürürken, kurbanı, Beethoven heykelciğiyle ona karşı koymaktadır. Ayrıca odanın duvarlarını da onlarca nü tablo süslemektedir. Film boyunca sanatın gündelik hayatımızdaki yerine de işaret eden böylesine onlarca tablo görülür.

Kubrick’in bu başyapıtını ilk kez izleyecekleri kıskanmamak elde değil.




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 



  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA