Mersin Narenciye Festivali, Limonata Festivali gibi değerlerimizi duyduğumda heyecanlanıyorum.

Bu tip festivallerin çoğalması ve bunlara Tantuni, Cezerye, Kerebiç, Humus gibi lezzet festivallerinin de eklenmesini temenni ediyorum.

Mersin fuarlar kenti değil, olmayacakta ama lezzetlerin buluştuğu, Türkiye’ye yön veren narenciye ve özellikle limonu ile öne çıkabilir.

Bunu başaracak güç ve akıl mevcut.  

***

Kasım aynın ilk günü Narenciye Festivalimiz var… 3 gün sürecek.

Tanıtımlara bugünden başlamak lazım.

Geçen yıl ağırladığımız gazeteci konuklar bugünden yazılar yazmalı; döndüklerinde değil!

Bu zatları otellerde konaklatıp ve yemek ziyafeti vererek her şeyi çözemeyiz!

Adana Portakal Çiçeği Festivali nasıl ki Bir Zamanlar Çukurova dizisine konu oldu ise bizimde bu tip dizilere konu olmamız lazım.

Özellikle bu dizinin bize borcu olduğunu da unutmamak lazım…

Dizinin adında Çukurova olacak, gerektiğinde bazı çekimleri Mersin de yapacaksın ama Mersin’in adını yeterince ve hatta hiç geçirmeyeceksin!

Narenciye Festivali bu hakkı teslim etmek için bir fırsat olabilir.

***

Gaziantep lezzet festivali yaptı; Adana da yaptı…

Nasıl ki bu şehirlerin yemekleri öne çıktıysa bizim festivalimizde de kendi yemeklerimiz öne çıkmalı.

Alternatif diyerek çiğ köfte, hamburger olmamalı!

Biz Mersin’i tanıtıyoruz; Mersin ile ilgisi olmayan ürünler 3 gün biraz kenarda durabilir.

Tabi bu arada lezzetlerimizi belli standartlarda sunmalı, insanlara fahiş fiyattan tantuni diye haşlama et satmamalıyız!

Geçen yıla ait fotoğraflar bugünden paylaşılmalı; sosyal medyada gündem olmalıyız.

Ben kendi adıma çektiğim birkaç kareyi bu amaçla paylaşacağım; bunlar artmalı.

Geçen yıl yerel medya kullanımı çok zayıf kaldı.

Bizim radyoda reklamı yoktu; ne garip değil mi?

Kendi yayın kuruluşum da bile reklamı olmayan bir festivalin tanıtımları başka mecralarda yer aldı.

Tabi biz her şeye rağmen yine konuştuk, yine yazdık; sahip çıktık, eleştirdik, alkışladık. Yanlışları söyledik. Tanıtımını yaptık, halkı davet ettik, haberdar ettik.

***

Bu tip organizelerde para kazanmalıyız.

İnsanlar bugünden otellerde yer ayırmalı; takvimlerine eklemeli.

Davet edersek herkes gelir; birde masraflar bizden olursa koşa koşa gelirler ama asıl amaç onların isteyip gelmesidir.

Elbette bazı konuklar olacak; bazı kişiler ağırlanacaktır…

Ancak bütçemizin önemli gideri ağırlama, konaklama, ulaşım, yeme, içmeye giderse biz ne anladık bu festivalden?

Onun için para harcayan değil, kazandıran bir festival olmalıyız.