Mersin sahillerinde geçen hafta bir facia yaşandı. Baba-oğul boğularak hayatını kaybetti!..
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyine o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakarak anlayabilirsiniz. Ülkemizde ormanlardan, doğadan, hayvanlardan, insanlardan ölümler, yok oluşlar öyle acı ki, resmen tesadüfen varız gibi bir durum yaşıyoruz!
Ormanlar yanıyor, söndürme uçağımız var ama motoru yok!
Mersin’de 321 kilometre sahil şeridimiz var ama insanlar boğularak ölüyor!...
Anamur’da yüzyıllardır, bizden önce aynı kumsala gelip yumurta bırakan caretta carettalara ‘başka yere gidin, biz burayı mesire alanı yapacağız’ deniliyor!..
7 iklimi, doğası ve tarihi ile adeta yeryüzü cenneti olan Türkiye’nin her bir köşesinde durum farklı değil…
Sosyal medyada sanatçı Mehmet Aslantuğ adıyla yapılan bir paylaşımda denildiği gibi, “Çocuğu mu, kadını mı, hayvanları mı, çevreyi mi neyi koruyacağımızı şaşırdık”…
17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıl dönümünde ‘beklenen büyük deprem ne zaman olacak?’ sorusundan öteye gidemiyoruz!
Yağmur yağıyor, ‘acaba nerelerde sel oldu?’ sorusu ile haberleri izliyoruz…
Peki ya önlemler, yapılması gerekenler?...
Yetkililer, sorumlular, ilgililer nerede?
Örneğin Mersin’de yaşanan boğulma faciası sonrası kentte sanki hiç kimse ilgili, sorumlu, yetkili değil gibi tek bir açıklama, önlem dahi gelmedi!
Şaka gibi!
İzmir’de ormanlar yandı, ilgililer, yetkililer, sorumlular, ‘uçak ar motoru yok, can güvenliğine sahip değil’ diyerek işin içinden çıkmaya kalktı!
Anamur’da caretta carettaları evinden eden belediye ceza verildi ama umursamayarak kaldıkları yerden çalışmalara devam ettiler!...
Avrupa’da ki yaşama insanlar neden özenir? ‘İnsana, hayvana, doğaya saygı var’ denilerek batıda var olmanın, değerli olmanın inancıyla kapılar zorlanır…
Ancak bugün, Anadolu’nun kapılarını bizlere açan Malazgirt Zaferi’nin 948’inci yılında Anadolu bize neredeyse ‘gelmez olaydınız’ diyecek durumda…