Önce meydanlara bakmak gerekiyor.
Demokrasi nöbetleri’nde 11’inci gün geride kaldı.
İlk gün meydanlara çıkanlar ile son 1 haftada meydanlara çıkanlar arasında dağlar kadar fark olduğu bir gerçek.
Bugün meydanlara çıkanlar adeta ‘ben de buradayım, sizdenim’ edasında…
Ayrıca bir görüntü daha var ki o da çocuklar.
Çocukları siyasetten uzak tutmak konusunda hepimiz hemfikiriz.
Ancak uygulamada tam aksi yöndeyiz.
Kürt sorununda olduğu gibi bugün de meydanlarda yine ön saflarda çocukları görüyoruz.
Üstelik bu çocuklar ‘tekbir’ çağrılarına, canhıraş öyle bir yanıt veriyor ki ağzımız açık kalıyor!...
Meydanlarda yemek dağıtma faslı ise bir başka dikkat çekici nokta.
Mukayese hep Gezi eylemleri ile yapılıyor.
İyi de Gezi’yi de aynı şekilde takip ettik ve orada reklam tabelaları ile yemek dağıtanları görmedik!
İnsanların evlerinden pişirip götürdüğü yemekler vardı.
Yani gönüllü olarak oraya gidenler, bir de yemek taşıyor ve paylaşıyorlardı.
Ama bugün meydanlarda bir paylaşım söz konusu değil.
İktidara yaranmak için ‘imkanlarımı seferber ettim’ anlayışı sergilemeye çalışanlar, bir taşta iki kuş vurup, reklamlarını da yaparak bu durumdan karlı çıkma yarışında!
Bence buna izin verilmemeli.
Çünkü doğru değil.
Yemeğini paylaşmayan bir halkın meydanlara inip demokrasi mücadelesi vermesi samimi olmaz!
Ücretsiz ulaşım meselesine gelince: İşte bu da gönüllülük esasını ortadan kaldıran bir başka ilginçlik olarak karşımıza çıkıyor.
Meydanlarda dikkat çekici daha pek çok konu var ki bunları sıralamaya sayfalar yetmez.
Ancak şu bir gerçek ki; artık normalleşmeliyiz!
Artık geleceğimize sahip çıkmak için üretmeli, çalışmalı, düşünmeliyiz!