Nalan Turgutlu BİLGİN | MUTFAKTAN SONRA EVİN EN GÜZEL ODASI KİTAPLIKTIR, HİÇ DEĞİŞMEZ*… | Mersin Haberci Gazetesi
     
 
 
 
 
 
image
Nalan Turgutlu BİLGİN

Tarih : 6.06.2018  E-Mail : nalanturgutlu@gmail.com


MUTFAKTAN SONRA EVİN EN GÜZEL ODASI KİTAPLIKTIR, HİÇ DEĞİŞMEZ*…

Okurken, sizi çıkaracağı yolculuktan tamamen bihaber olduğunuz cümleler vardır, ummadığınız bir şekilde bir yerlerinize değen, sizi bir yerlere savuran, zamandan ve mekandan koparan… hesaplanmış, ayarlanmış, sizin belirlediğiniz bir şey değil… tam aksi sizi belirleyen… bir sözün, bir ezginin, bir resmin, bir lezzetin ya da kokunun sizi durduk yere mesela teeee Lauchringen’deki çocukluk evinize götürmesi gibi…

Almanya’da geçen çocukluğumdan dolayı mutfak, kültürlerin iç içe geçtiğini en net gördüğüm alanlardan biriydi benim için... İç Anadolu mutfağının hakim olduğu ancak mutlaka alman soslarının, baharatlarının devreye girdiği bir kültürel şölen. Aynı zamanda annem ve babamda hep tanık olduğum bir hayıflanma, bir gurbet hissi… o şahane yemekler hep bir özlemle yendiler… Türkiye’den tatil dönüşlerinde bagajın neredeyse tamamının erzak dolu olması da bu sebeptendi illa ki… memleket salçası, memleket bulguru, Gemlik zeytini, Ereğli tereyağı, İzmir tulumu ve daha niceleri… lezzetleri değil yarattığı aidiyet hissiydi sanırım asıl mutlu eden… kökenleriyle olan temastı… göçle, gurbetle baş etmenin yoluydu belki…

Bilen bilir tek bir turuncun insanı ağlatabileceğini… o turuncun turunçtan çok daha fazlası olduğunu…

Mutfak aynı zamanda “zamandır” da aslında… iki vardiya çalışan annemin öğlenciyse sabah koştur koştur en pratik olabilecek öğlen ve akşam yemeklerimizi babamın bize yedirebileceği şekilde hazır etmesi… sabahçıysa öğleden sonra yorgun argın olsa da daha meşakkatli yemekleri, daha geniş bir zamanda keyifle yapıp hep birlikte oturacağımız sofraları kurması… hafta sonları ise o sofralar eş dost, ahbaplar, çoluk çombalakla hep bir bayram havası…

Emeğin, koşturmanın bol olduğu, zamanlamanın çok önemli olduğu, özenin olmazsa olmaz olduğu bir alandır mutfak… o kadar hayattır ki aslında… neyi, nasıl sevdiğinizi tanımlayıp onun için ne yapmanız gerektiğini keşfettiğiniz... sonuçlarını görüp, ders çıkardığınız… deneyip, yanıldığınız ama mutlaka tekrar denediğiniz alandır mutfak… krizle baş etmektir, soğukkanlılıktır: tüp biter, elektrik gider, malzeme eksiktir hatta bazen her şey tastamamdır ve tarife harfi harfine uymanıza rağmen kıyır kıyır olmaz o poğaça, kabarmaz o kek… kabarması gerekir mi? Bunun cevabı tabii ki sizde… ama kabarmasını istiyorsanız yolunu, formülünü bulana kadar devam edersiniz… mutfak kendinizle, iradenizle, koşullarla, imkanlarınızla ama en çok da gayretinizle yüzleşme yeridir…

Mutfak; farklılıkları ve çeşitlilikleri gözettiğiniz yerdir de aynı zamanda… acısı, ekşisi, tuzu konusunda bir hassasiyet ister… kolektif üretimin en güzel alanlarından biridir… birileri yıkar, birileri doğrar, yoğurur, harmanlar, birileri pişirir, birileri de toparlar… birlikte çalışmanın dilini, yöntemini, alanını geliştirmektir… sonrası o keyifli, ortak sofralarla taçlandırılan…

Sınırlı sınırsızlığınızı, özgünlüğünüzü keşfetmek ve korumaktır aynı zamanda… mesela aşurenin içine mutlaka bir avuç tane karabiber atan bir halam var benim… öyle tatlı tatlı aşurenizi yerken çat diye bir karabiber acısı sarar damağınızı… muzip gülümsemesiyle karşısındakinin şaşkınlığından pek bir keyif alan halam “ama hayat ta tam böyle bir şey değil mi… öyle sadece tatlı tatlı akmaz işte, acı da seni birden, öylece, hiç ummadığın anda yakalar! Ama bir kaşık daha alırsan yine tadının yerine gelebileceğini bilirsin, bazen de üst üste, peş peşe denk gelir o karabiberler… bu da şans işte, kabullenirsin, ama neyse ki onunla da baş etmeyi öğrenirsin” der.

Kitaplığımızdaki ilk Türkçe kitapları da halam göndermişti, bundan yaklaşık 30 sene önce… “Andersen Masalları, 80 Günde Devri-Alem, Şeker Portakalı” gibi daha nicelerinin içinde olduğu 22 kitap… benim için Türkiyeliliğe resmi girişti Türkçe kitap okumak… babamın okuduğu Türkçe gazetelerden farklıydı, hayal kurduruyordu… kendi dilimde… büyük ve önemli bir şeydi… kökendi haymatlosluğuma…

O yüzden katılıyorum üstat Virginia’ya “Mutfaktan sonra evin en güzel odası kitaplıktır, hiç değişmez.”

Evin en güzel iki odasını iş ettik ya kendimize: Kültürhanede…

Ne mutlu bize.




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 



  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA